BAHÇELİ, TÜRBAN KONUSUNDA SERT ÇIKTI: MECLİSİN AKIL HOCALARINA İHTİYACI YOK
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, başörtüsü sorununun, yükseköğrenimde yaşanan bir sorun olarak ortaya çıktığını, çözümün çerçevesinin de bununla sınırlı kalacağını söyledi.
Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, AK Parti ile başörtüsü konusunda dün varılan mutabakatın ayrıntılarına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Devlet Bahçeli, MHP ile AK Parti arasında sağlanan mutabakatla, son 40 yıl boyunca Türkiye’nin gündeminde kısır tartışmaların malzemesi olan ve Anayasa Mahkemesinin 1989 yılındaki kararını izleyen 19 yıl içinde de çözümü yönünde samimi ve ciddi hiçbir adım atılmayan bu konunun, şimdi çözüm aşamasına getirildiğini bildirdi.
Bahçeli, bu anlaşmaya uygun olarak Anayasa ve yasa değişiklikleri tekliflerinin iki partinin ortak önerisi olarak bugün Meclise sunulmasının öngörüldüğünü bildirdi.
"YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARIYLA SINIRLI OLACAK"
Mutabakatın esasları hakkında bilgi veren Bahçeli, yükseköğrenimde bir sorun olarak ortaya çıkan fiili başörtüsü yasağının, bununla sınırlı olarak kaldırılmasının amaçlandığını belirtti. Bahçeli, yapılacak düzenlemelerin yükseköğrenim kurumlarıyla sınırlı olacağını, ilk ve orta öğretim kurumlarının bunun dışında kalacağını, kamu kurumlarında kamu yetkisini kullanarak kamu hizmeti verenlerin de aynı şekilde bu düzenlemenin kapsamı dışında olacağını anlattı.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, bu amaçla Anayasa’nın 10. ve 42. maddeleri ile Yükseköğretim Kanununun Ek 17. maddesinde bazı değişiklikler yapılmasının öngörüldüğünü anımsattı.
Anayasa’nın kanun önünde eşitliği düzenleyen 10. maddesine eklenecek bir cümleyle, "Kamu hizmetlerinden yararlanılmasında eşitlik ilkesine" vurgu yapıldığını kaydeden Bahçeli, şöyle devam etti:
"Bu şekilde, devlet bakımından başta gelen ödevlerden sayılan ve öncelikli bir kamu hizmeti olan yükseköğretim hizmetinden eşit şekilde yararlanma hakkının kısıtlanmamasının, anayasal teminat altına alınması amaçlanmıştır. Devlet organlarına ve idare makamlarına, eğitim ve öğrenim hizmeti sunarken bundan yaralananlar bakımından ayrımcılık yapılmaması yükümlülüğü sarih bir biçimde getirilmiştir.
"ORGANİK BİR BÜTÜNLÜK"
"Yürürlükteki kanunlar, kılık-kıyafete ilişkin İnkılap yasaları, ceza kanunları ve kamu düzeni, kamu güvenliği ve genel ahlak mülahazalarıyla yasaklama ve kısıtlama getiren meri mevzuattır" diyen Bahçeli, şunları söyledi:
"Bu kanunların konusu olan kılık ve kıyafetlerle üniversitelere girilemeyecektir. Bu düzenlemeyle başın örtülü olması, yüksek öğrenim hakkından mahrum bırakma sebebi olmaktan çıkartılmıştır. Bu yönde uygulama ve düzenleme yapılamayacağı yasal teminata kavuşturulmuştur.
Ancak, bunun için başın nasıl örtüleceği Ek 17. madde içinde açık tanıma kavuşturulmuştur. Bu da başın çene altından bağlanacak şekilde örtülmesidir. Böylece, bu baş örtünme şeklinin dışındaki çarşaf, peçe, burka ve benzeri kıyafetlerle yükseköğretim kurumlarına girilmesine izin verilmeyecektir. Bu ilkeler temelinde varılan mutabakatın unsurları organik bir bütünlük arz etmektedir." Bahçeli, başörtüsü sorununun, yüksek öğrenimde yaşanan bir sorun olarak ortaya çıktığını, çözümün çerçevesinin de bununla sınırlı kalacağını belirtti.
Devlet Bahçeli, bu konuda yükseköğrenim kurumları dışında böyle bir düzenlemenin hiçbir şart altında düşünülemeyeceğini vurgulayarak, aynı durumun kamuda çalışanlar, kamu yetkilerini kullanarak kamu hizmeti verenler için de geçerli olduğunu söyledi.
MHP lideri Bahçeli, MHP’nin, bugün de yarın da bu yöndeki taleplerin yanında ve arkasında yer almayacağını dile getirdi.
"EMEKLİ OLDUKTAN SONRA HİDAYETE EREN AKIL HOCALARI..."
Bahçeli, çok yönlü toplumsal hassasiyetler taşıyan böyle bir konuda klişe sloganlar üzerinden tartışma yapmak ve suçlamalarda bulunmanın, bundan beklenen dar siyasi hesapların gerçekleşmesine de hizmet etmeyeceğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu konudaki tartışmaları doğal mecrası dışına taşıyarak, laiklik ve rejim tartışmaları ekseninde bir polemik başlatan; TBMM’nin anayasa değişikliği yapamayacağını, bunun ’sivil darbe’ ve ’anayasa suçu’ olacağını iddia ederek demokrasi dışı yol ve yöntemlerden medet uman; hukuki fetvalar vererek anayasal kurumları yönlendirmeye çalışanlar çıkmıştır. TBMM’nin Anayasa’da belirlenen esas ve usullere göre Anayasa’yı değiştirme yetkisi münhasır ve mutlaktır. Anayasa’ya bağlı olarak görevini yapacak olan Yüce Mahkemenin (Anayasa Mahkemesi), emekli olduktan sonra hidayete eren akıl hocalarına ihtiyacı yoktur.
Çok iyi bilinmelidir ki AİHM ve çarpıtılarak takdim edilen içtihadı da TBMM’nin üzerinde değildir. Brüksel ve Strazburg’un bu konuda sığınma limanı olmayacağını, bunlardan medet ummanın da beyhude bir çabadan öte bir sonuç doğurmayacağını hatırlatmak isterim."
DENİZ BAYKAL’A ELEŞTİRİ
MHP lideri Bahçeli, anamuhalefet partisi ve Genel Başkanı’nın, bu konularda izlediği yaklaşımın, milli değerleri istismar alışkanlıklarının değişmediğini bir kere daha gösterdiğini savundu.
Deniz Baykal’ın, "Tartışılan sorunun başörtüsü değil, Türkiye’de laiklik anlayışının var olmaya devam edip etmeyeceği" olduğunu söylediğini anımsatan Devlet Bahçeli, "Baykal’a hatırlatmak isteriz ki Cumhuriyet’in temel ilke ve değerlerine bağlılık konusunda kendilerinden alacağımız hiçbir ders veya nasihat yoktur" görüşünü dile getirdi.
Bahçeli, Baykal’ın "Devlete üniforma giydirerek bir kimliğin parçası ve bir inancın simgesi haline getirmenin dışlayıcılık ve bölücülük olduğu" iddiasında bulunduğunu belirterek, Baykal’ın bu yaptığının, açık, çok tehlikeli bir tahrik ve istismar çabası olduğunu ileri sürdü.
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Edibali’den bahsederek milliyetçi olunamayacağı gibi, başörtüsünü seçim otobüslerinde resim malzemesi olarak kullanıp, üniversitelerde buna karşı çıkarak ve ortak değerleri çatıştırarak laiklik savunuculuğu yapılamayacağının da çok iyi bilinmesi gerektiğini söyledi.
"ÇİFTE STANDARDIN ESİRİ..."
Konunun gündeme gelmesinin ardından, bazı meslek kuruluşları ve medya organlarının gösterdiği tepkilerin de demokrasi ve tutarlılık anlayışlarını göstermesi bakımından ibret verici olduğunu ifade eden Bahçeli, şunları kaydetti:
"Kanuni bir düzenlemeye dayanmadan, zorlama yorumlarla ve fiili uygulamayla sürdürülen bu sorun kangren halin gelirken, pratik bütün çözüm yolları bir bir tıkanırken siz neredeydiniz? İstanbul sermayesinin siyasi konularda fetva makamı olarak görev yapan bir çatı kuruluşu da ’Başörtüsü sorunu, şu anda en büyük sorunmuş gibi ortamı germenin, gündem yaratmanın alemi olmadığını’ buyurmuş ve ekonomik krizin Türkiye’ye etkileri üzerine yoğunlaşılması gerektiğini açıklamıştır.
Bu kuruluş 1997-2007 yılları arasında demokratikleşme adı altında hazırladığı raporlarda; ’Kürt kimliğinin tanınmasını, Türkçe dışındaki dillerde devlet okullarında anadil eğitimi verilmesini’ savunmuştur. Bu kuruluşun, konu yükseköğrenimde başörtüsü olunca, ’Şimdi sırası mı?’ demesi, demokrasi ve insan haklarına ne kadar inandıklarını ve bu konularda nasıl bir çifte standardın esiri olduklarını göstermiştir. Siz Türkiye’nin milli birliğini ve üniter yapısını hedef alan bölünme modellerine, demokratikleşme reçetesi olarak sahip çıkacaksınız, ancak konu üniversitede başörtüsü olunca bunu sudan bahanelerle geçiştireceksiniz.
Türk milletini ve değerlerine hakaretin serbest bırakılmasını çağdaşlık adına savunacaksınız, terör örgütü PKK’nın siyasi taleplerinden olan anadilde eğitimin, ’Demokratik reform’ adı altında pazarlamacılığını yapacaksınız, sonra da başörtüsü sorununun çözümü için siyaset kurumunun sarf ettiği iyi niyetli çabaları, ’Gereksiz gündem yaratmak’ diye mahkum etmeye çalışacaksınız. Bütün bunlardan sonra demokrasi ve insan hakları havarisi rolüyle ortaya çıkacaksınız ve Türk milletinin buna inanmasını bekleyeceksiniz.".