Gündem
  • 9.9.2021 13:19

Bahçeli: Yargıtay'da duaya ve Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a desteğimiz tamdır

MHP Lideri Devlet Bahçeli: Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a desteğimiz tamdır

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Diyanet İşleri Başkanı’nın yeni Yargıtay binasının açılışı sırasında yaptığı duadan rahatsız olanlar hakkında yazılı basın açıklaması yaptı. MHP Lideri Bahçeli, açıklamasında "Türkiye Müslüman bir ülkedir. Bu manevi hakikat değişmeyecektir. Türk milleti Müslüman bir millettir. Bu yalın gerçek ihlal, ihmal ve inkar edilemeyecektir. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a desteğimiz tamdır" dedi. Bahçeli "Müslüman mahallesinde misyonerlik yapmaya, koynunda haç taşıyıp dualarımıza kulp takmaya hiç kimse heves etmemelidir." diye ekledi.

MHP Lideri Devlet Bahçeli, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın Adli Yıl Açılışı sırasında okuduğu dua ile ilgili gündeme gelen polemik hakkında bir açıklamada bulundu.

MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin konuyla ilgili açıklaması şu şekilde:

26 Ağustos 1922'de başlayan Büyük Taarruz, Başkomutanlık Meydan Savaşı'nın destansı zaferiyle gücüne güç katmış, 14 gün içinde İzmir'in düşman işgalinden temizlenmesiyle hedefine ulaşmıştır. 99 yıl önce bugün, Yüzbaşı Şerafettin'in yüzünden sızan tertemiz kana bulanan al bayrağı İzmir Hükümet Konağına çekmesiyle Milli Mücadele'nin silahlı etabı tamamlanmıştır. 3 yıl 4 ay 24 gün süren en kesif işkence, en şedit istila, en alçak ihanet muazzam bir fedakarlık ruhuyla göğüslenmiş, muhteşem bir kahramanlık şuuruyla gömülmüştür. İzmir'de namludan çıkan ilk kurşun, Samsun'dan atılan ilk adım, Amasya'dan yayımlanan ilk tamim, düşmanın denize süpürülmesiyle taçlanmış ve Milli Mücadele'yi muzaffer bir sonuca taşımıştır. Türk milleti istiklali üzerinde kumar oynayan müstevli çevrelere boyun eğmemiş, mütehakkim zorbaların boyunduruğu altına girmemiştir.

CUMHURLA CUMHURİYET'İN KUCAKLAŞMASI

9 Eylül 1922'de yalnızca İzmir'in dağlarında çiçekler açmamış, vatanın tamamı feraha ve selamete kavuşarak Türkiye Cumhuriyeti milli ufukta bir bayrak gibi görünmüştür. Yürürlükteki Anayasa'nın ikinci maddesinde de ifade ve ihata edildiği üzere; "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir." Devletimiz, Kurtuluş Savaşı'nın paha biçilemez mükafatı, hürmet ve rahmetle yad ettiğimiz kutlu ceddimizin ve aziz şehitlerimizin ebediyen muhafaza edilecek emanetidir. Kavlimiz ve kararlılığımız odur ki, bu emanete leke sürülmeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş ilke ve esaslarını tartışmaya açmak, buna heves edenlere göz yummak, en az düşman işgali kadar vahim bir tehlike olarak karşımızdadır. Bir fazilet olan Cumhuriyet maşeri vicdanda kök salmış, cumhurla Cumhuriyet'in kenetlenip kucaklaşması bütün ana hatlarıyla vücuda gelmiş, nitekim Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle derinlik kazanmıştır. Hiç kimse bu hususu aklından ve hatırından çıkarmamalıdır. Özellikle değerler üzerinden yeniden nifak cepheleri açmaya, bunu da toplumun geneline teşmil etmeye gayret edenler hem sorumsuz hem de sağduyudan yoksun olan kesimler olarak dikkat çekmektedir. Türkiye'de herkes vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.

TAM MANASIYLA İLKELLİKTİR

Bununla birlikte hiç kimsenin dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamayacağı ve suçlanamayacağı açık bir Anayasa kuralıdır. Kaldı ki bunun aksini düşünmek bile mümkün değildir. On yıllar boyunca nice badiresine maruz kaldığımız; laik-anti laik, inanan-inanmayan kamplaşması çok ağır sosyal maliyetlere, hatta duygu ve duyarlılık alanında vasat bulan yapay bölünmelere neden olmuştur. Adli yılın başlaması münasebetiyle ve aynı zamanda yeni Yargıtay binasının açılışı esnasında bizzat Diyanet İşleri Başkanı tarafından okunan duanın bazı çevrelerde şiddetli tepkiyle karşılanması kelimenin tam manasıyla ilkelliktir. Türkiye Müslüman bir ülkedir. Bu manevi hakikat değişmeyecektir. Türk milleti Müslüman bir millettir. Bu yalın gerçek ihlal, ihmal ve inkar edilemeyecektir. Kulaklarında çan sesi çınlayan fikri ve siyasi yobazların, son günlerde laiklik elden gidiyor feryadı koparmaları tahammülsüzlük, inanç ve insan haklarına kategorik bir başkaldırı olarak yorumlanmalıdır. Günlerdir gazete köşeleriyle manşetlerde, haber ve tartışma programlarında felaket tellallığı ve provokasyon yapılmaktadır.

Diyanet İşleri Başkanı'nın duasına tahammül edemeyenler öyle bir noktaya gelmişlerdir ki, Atatürk'e ve laikliğe savaş açıldığını iddia edecek kadar izan ve insaflarını kaybetmişlerdir. Yapılan duayı karalamak maksadıyla, "Şeriat çığlığı, anayasal suç, Talibanla aynı şey isteniyor" şeklinde tevil edenler faşist ve despotik siyasi angajmanlarının kölesi haline gelmişlerdir. Milli ve manevi değerlerimizle bağları koparan, kurulmuş köprüleri bütünüyle havaya uçuran bu bedhahların İslam dinine alerjileri tedavisi imkansız klinik vaka düzeyindedir. Müslüman bir ülkede, temeli atılan veya yeni yapılan bir binanın duayla değil de başka türlü hangi yolla açılacağını sözde laiklik bekçisi rolüne bürünen kalpazanların açıklamalarında ayrıca yarar görülmektedir. Bu niyet ve zihniyet failleri, aynı şekilde laikliğin de karşısında hizalanan, laikliği asıl manasından soyutlayan inanç ve irade muhalifleridir. Deizmin, ateizmin ve agnostisizmin pençesine düşenlerin, bir başka anlatımla kalbi katılaşıp vicdanı buz tutanların dua ve niyazlarımızdan rahatsızlık duymaları, bir kaşık suda fırtına koparmaları inancımızın iffetinden hiçbir şey kaybettirmeyecektir. İçi boş demokratikleşme ve özgürleşme çağrısı yapanların alenen "ateistleşme" güzergahına kaymaları ileri düzeyde bir tehdittir. Onlar dayatıyor ya da istiyor diye Müslüman Türk milleti hak yolundan, hidayet çizgisinden asla dönmeyecektir.

 

 

Güncellenme Tarihi : 9.9.2021 13:32

İLGİLİ HABERLER