BUGÜN CEMRE DÜŞÜYOR
Bugün ikinci cemre suya düşüyor. Yarın leylekler gelecek. Gelecek Pazar üçüncü cemre toprağa düştükden sonra da yaz başladı demektir. Eski anlatım ile “Geldik yüze, çıktık düze...”
Yeni kuşaklar cemrenin ne olduğunu bilemezler... Belki cemreye de inanmazlar. Ama evlerinde “Saatli Maarif Takvimi” bulunanlar zahmet ederek takvim yapraklarını çevirirlerse, Saatli Maarif Takvimi’nin günümüzün ileri teknolojiye dayalı meteoroloji kaynaklı tahminleri kadar isabetli bilgiler içerdiğini fark edeceklerdir. Çünkü bu tür takvim bilgileri güneşin, dünyanın hareketine bağlı olarak her yıl belli günlerde tekrarlanan gözlemlere dayalı olarak yılların birikimi ile belirlenmiş iklim olaylarını yansıtır.
Şimdilerde kullanılmayan, eski “Halk Takvimi”ne göre bir yıl yaz ve kışdan ibarettir. Yılın yarısı yaz, yarısı kıştır. 365 günlük yılı kasım (Arapça “bölen” anlamına gelir) ikiye böler. Kasım kıştır 179 gün sürer. Hızır yazdır, 186 gün sürer.
Kış 8 Kasım’da başlar, 6 Mayıs’a kadar sona erer. 6 Mayıs’ta Hıdrellez ile birlikte yaz dönemine, yani Hızır günlerine girilir.
Kış bitiyor
Kasım’ın 46’sında, 40 gün anlamına gelen ‘erbain’, 86’sında da 50 gün anlamına gelen ‘hamsin’ dönemlerine girilir. Böylece kışın en soğuk günlerinin yaşandığı 90 günlük süre geçmiş olurmuş. Kasım’ın 100 günü tamamlanınca, zorlu kış günlerini arkada bırakmanın bir ifadesi olarak halk ‘Geldik yüze, çıktık düze’ diyerek sevinir. Kasım’dan Hızır’a (yılın kış döneminden yaz dönemine) geçerken, havanın, suyun ve toprağın kademeli olarak ısınması (sıcaklık artışları) “Halk Takvimi”nde “cemre” olarak adlandırılır. Arapça bir sözcük olan “cemre”,”kor durumunda ateş” anlamına gelir.
Kor durumundaki ateş, ”cemre”, önce kasımın 105’inde (19-20 Şubat) “havaya”, sonra kasımın 112’sinde (26-27 Şubat) “suya”, nihayet kasımın 119’unda (5-6 Mart) “toprağa” düşer.
Bunlara birinci, ikinci, üçüncü cemre denilir. Üçüncü cemre toprağa düştükten sonra, toprağın ısındığı, güneşli havada topraktan göğe doğru nemin yükseldiği gözle görülebilir.
Tabiat uyanıyor
Cemre’nin toprağa düşmesi tabiatın uyanmaya başlamasına işaret eder. Ağaç dikiminin, tarlaya tohum atımının zamanı gelmiştir.
Divan şairleri, cemre zamanlarında baharın gelmesi dolayısıyla, önemli kişilere övgü şiirleri yazarlardı. Önemli kişiler de kendilerini öven şiirleri yazan şairleri ödüllendirirdi. Bu tür şiirler “Cemreviye” ve “Bahariye” olarak adlandırılırdı. Hemen her divan şairi (ödüllendirilmek arayışında) cemreviye ve bahariye yazmıştır. Bunlar teşbib ile başlayan kasidelerdir.(Kaside, birini övmek veya yermek için yazılan şiirdir. Teşbib, kasidenin giriş kısmında övüleceğin veya yerileceğin tasvirinin yapıldığı mısralardır.)
Hilmi Yavuz ustamızdan, cemreviye örneği vermek için bir kaside rica ettim. Bana Sâbit’in (ö. 1713-14), Şeyhülislâm Ali Efendi için yazdığı cemreviyesini gönderdi. Kasidenin ilk bölümü (teşbÓb) şöyle başlıyor:
“Dil âteş-i mahabbet ile feyz-yâb olur/Deryâ gibi ki cemrede pür-âb ü tâb olur/Neyl-i hevâya düşdü bugün nokta cemreden/Şimden gerü serâb-ı mahabbet şerâb olur”