Gündem
  • 30.11.2013 15:25

Dershanelerin kapatılması 'özel'e müdahale değil

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, dershanelerin kapatılmasının Anayasa'ya aykırı olduğu yönündeki değerlendirmelere katılmadığını, bunun teşebbüs hürriyeti ve toplu sözleşme hürriyeti çerçevesinde değil, eğitim ve öğretim hürriyeti kapsamında, Anayasa’nın 42. maddesi çerçevesinde değerlendirilecek bir konu olduğunu söyledi.

Yozgat Bozok Üniversitesi tarafından düzenlenen temel atma törenine katılan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, dershanelerin kapatılmasına yönelik çalışmaları değerlendirdi. Bozdağ, dershanelerle ilgili çalışmaların bir dönüşüm projesi olduğunu belirterek, “Türkiye’nin eğitim sistemi içerisinde, hepimiz evlatlarımızın dershanelere gitmesi ve oraya bağımlı hale gelmesinden rahatsızız. İstiyoruz ki sistemimiz daha iyi olsun ve insanlarımız dershaneye gitmeden üniversiteye girebilmenin yollarını bulsun. Bugüne kadar hükümet olarak biz dershaneye ihtiyacı azaltmak için çok ciddi adımlar attık.

Türkiye’deki fen liseleri sayısının 2002 ile 2013 arasındaki artışına baktığınızda bunu göreceksiniz. Anadolu liselerinin, Anadolu öğretmen liselerinin sayılarını ve diğer kaliteli okulların sayılarını biz dönemimizde çok artırdık, derslik sayılarını çok iyileştirdik, öğretmen sayılarını çok artırdık. Yaptığımız bütün bu çalışmalar eğitimde kaliteyi artırma, öğrencilerimizin dershaneye olan ihtiyaçlarını azaltmak adı altında yaptığımız çalışmalardır. Eğitim etüt merkezlerine SODES programları çerçevesinde verdiğimiz desteklerde bu maksatla yapılan çalışmalardır. Geldiğimiz noktada Türkiye orta öğretimden yüksek öğrenime geçişte dershanenin olmadığı bir yapıya doğru çevrilmek zorunda, bir değişimi yaşamak zorundadır” dedi.

Esasında dershanelerin bugünün gündemi olmadığını, Türkiye’nin 1980’li yıllardan beri değişimi, dönüşümü gündemde olan Milli Eğitim Şura Kararlarına konu olan, kalkınma planlarına konu olan bir husus olduğunu ifade eden Başbakan Yardımcısı Bozdağ, “Sanki bugün Türkiye’nin gündemine getirilmiş veya Türkiye gündeminde tartışılan bazı konularla ilgili olarak gündeme getirilmiş bir konu gibi takdim edilmesi fevkalade yanlıştır. 1988’de AK Parti diye bir parti yoktu. 1996’da 7. Kalkınma Planı hazırlanırken AK Parti diye bir parti yoktu. Daha önce milli eğitim şuralarında AK Parti diye bir parti yoktu. Bizim dönemimizde hazırlanan kalkınma planında da hakeza bu konu var. Yine milli eğitimin strateji belgesinde bu konu var.

AK Parti’nin programında da bu konuda dönüşüm iradesini ortaya koyan hususlar var. Bu konunun uzunca bir zamandır Türkiye’nin gündeminde olduğu, AK Parti’nin gündemine de yeni girmediği bellidir. 2003’ten beri AK Parti olarak biz bu konuyu gündemimizde tutuyoruz. Programımızda bu konuya işaret eden düzenlemeler var ve bu çerçevede adımlarımızı atıyoruz, atmaya da devam edeceğiz, 2008’den sonra da yoğunluklu olarak Türkiye’nin gündeminde, ondan sonraki süreçlerde yapılmış taslak çalışmaları var, hazırlıklar var, birtakım adımlar atıldı ve bugün gelinen nokta da bu adımların sonucudur. O nedenle bunu sabahtan akşama gündeme getirilmiş veya Türkiye’nin gündemindeki bazı olaylarla irtibatlandırılmış bir konu gibi takdim etmek fevkalade yanlıştır. Bu Türkiye’nin eğitim sisteminde dershaneye dönük çarpık bir yapıyı ortadan kaldırmak amacıyla yapılan bir dönüşüm projesidir. Bir değişim projesidir” diye konuştu.

"DERSHANELERİN KAPATILMASI, TEŞEBBÜS HÜRRİYETİNE MÜDAHALE DEĞİLDİR"
Dershanelerin kapatılmasının Anayasa'ya aykırı olduğu yönünde yapılan değerlendirmelere katılmadığına değinen Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, “Çünkü bu konuyla ilgilenen bazı dostlarımız çalışma ve toplu sözleşme hürriyeti çerçevesinde değerlendiriyor. Teşebbüs hürriyeti ve toplu sözleşme hürriyeti çerçevesinde değerlendiriyorlar. Doğrudur, teşebbüs ve toplu sözleşme hürriyeti ile ilgili bir boyutu elbette vardır, dershaneyi kuran ve işletenler bakımından ama bunun esas boyutu eğitim ve öğretim hürriyeti ile ilgilidir. Bu konu sadece çalışma ve teşebbüs hürriyeti bakımından ele alınacak bir konu değildir, bu, eğitim ve öğretim hürriyeti kapsamında Anayasa’nın 42. Maddesi kapsamında değerlendirilecek bir konudur. Özel bir hükümdür. Anayasa’nın 42. özel hüküm olduğu zaman bir başka hükümle onu ortadan kaldıran bir yaklaşımı ortaya koymak yanlış olur. Eğitim ve öğretimle ilgili düzenlemelerin kanunla yapılabileceğine amirdir. Anayasa'da tabii bu konularda bir düzenleme yapıldığında eğitim ve öğretim hakkı ve ödevi kapsamında yapılabilecek bir düzenleme olacaktır. Dolayısıyla bu düzenlemenin etkilediği başka kişiler de olacaktır” ifadelerini kullandı.

''BAŞBAKAN ADINA MÜSTEŞAR ÖMER DİNÇER İMZALI EVRAKLARIN, 2004 MGK KARARLARIYLA İLGİSİ YOK''

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, ''Zamanın Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer beyin imzası olan evrakların 2004 Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan kararlar doğrulusunda yazılmış evraklar değildir. Başbakan adına Müsteşar Ömer Dinçer beyin imzaladığı evrakların, 2004 MGK kararlarıyla ilgisi yok'' dedi.

Yozgat Bozok Üniversitesi tarafından düzenlenen temel atma törenine katılan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, tören öncesi bazı gazetelerde yer alan “Başbakan adına Müsteşar Ömer Dinçer, devletin bütün kurumlarına bir yazı yazdı” iddialarına yanıt verdi. Bozdağ, “Ömer Dinçer beyin imzası olan evrak 2004’te MGK’da alınan karar doğrultusunda yazılmış bir evrak değildir, gönderilmiş bir evrak değildir, bununla uzaktan yakından bir irtibatı yoktur. İrtibat nereden vardır, manşeti atanların bu yazıyla bu MGK kararı arasında irtibat kurma gayreti, çabası vardı. Bu daha önce Başbakanlık Uygulama Takip ve Koordinasyon Merkezi olarak bilinen 28 Şubat sürecinde kurulmuş bir yapı vardı. 2010'da hükümet olarak bu yapıyı kaldırdık. Bu yapının rutin işleridir, bu kararla hiçbir alakası yoktur. İrtibatta kurulamaz ama tabi bugün tartışmalar nedeniyle bazı çevreler bununla irtibat kuruyor. Ben bu irtibat kurma gayretlerini doğru ve etik bulmuyorum. Gazetecilik meslek ilkelerine de uygun görmüyorum. Alakasız bir konuyu getirip bir başka yere bağlamak, ahlaki bir yaklaşım değildir, dürüst bir habercilik değildir. Bunu özellikle ifade etmek isterim. Türkiye’nin geldiği noktayı iyi değerlendirmek lazım. Türkiye’nin 2004’te konuştuğu konularla 2008’de konuştuğu konularla 2013 yılında konuştuğu konular birbirinden farklıdır. 2004’ün Türkiye’si ile 2013’ün Türkiye’sinin aynı olduğunu söylemek çok büyük haksızlıktır.

Esasında yaşananlar ortaya çıkanlar Türkiye’nin demokratikleşme konusunda ne zor dönemeçleri açtığını AK Partinin ne büyük zorlukları aşarak Türkiye’yi ve milletimizi getirdiğini göstermesi bakımından da son derece önemlidir. Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon kurulunu biz kararıdır. İrtica ile ilgili her zaman MKG’nin gündeminde tehdit gibi algılanan bir konuyu MKG’nın gündeminden de biz çıkardık. Bizden önce her zaman olurdu. Biz hükümetlerimiz döneminde bu konuda da atım attık, burada da değişimler yaptık baktığınız zaman Türkiye’de başörtüsünde yaşanan sıkıntıyı biz çözdük. İmam Hatip Liselerin önünü açan adımları biz attık. Kuran kurslarını yasaklayan sınırlayan düzenlemeleri ortadan kaldıran adımları biz attık. Bizden önceki hükümetler döneminde baktığınızda bütün bu faaliyetlerin tamamı irticai faaliyet lanse ediliyor. Bunu yapan partilerin kapatılması için davalar açılıyordu.

Hatta bizimle ilgili açılan davaya baktığınızda 2008’in 14 Mart davasına bu yapılanların hepsi bu davanın konun içerisinde yer alıyor. 2008 Ocak ayında Anayasının 10 ve 42 maddesinde yüksek öğrenimde okuyan öğrencilerin başörtülü üniversiteye gitmesini açan düzenlemeyi yaptık. Arkasından Anayasa Mahkemesi iptal etti ve bizim aleyhimize kapatma davası açıldı. Laiklikle ilgili imam hatip liseleriyle ilgili farklı düşüncelerimiz nedeniyle bizlerle ilgili kapatma davasında pek çok delil sunuldu. Bugün söylenen konuların büyük bir kısmı bunların içerisinde yurt dışındaki Türk okullarına yardım yapılmasına ilişkin genelge bunun içindedir, özel okullara öğrenciler ilişkin adımlar bunun içindedir, katsayı engelini kaldırmak için attığımız adımlar bunun içindedir.

Başörtüsüyle ilgili düşüncelerimiz bunun içindedir. Ama bakın bugün gelinen Türkiye’ye katsayı kalkmıştır, başörtüsü hem üniversitede hem de kamuda serbest hale gelmiştir. İmam hatip liselerinin önü açılmıştır, orta kısımlar açılmıştır. Ortaöğretim kurumlarına Peygamber efendimizin hayatı ve Kuranı kerim seçmeli ders olarak konulmuştur.

Başbakanlık Uygulamayı Takip ve Koordinasyon Kurulu da 2010 yılında kapatılmıştır. Bütün bunlar bizim yaşadığımız zorlukları nasıl aştığımızı nasıl mücadele ettiğimiz gösteriyor. Milletimizde bu mücadeleyi gayet iyi biliyor. Kimse AK Partinin demokratikleşme konusunda. Bu milletin değerlerine sahip çıkma konusundaki samimiyetini lekelemeye kalkmasın bizim milletimiz b noktadaki samimiyetimizi bilmektedir. Bizim bu samimiyetimizden en ufak bir eksilme azalma söz konusu değildir. Biz yine kurulduğumuz günkü gibi ayını inanç aynı samimiyetle yolumuza devam ediyoruz” dedi.

YSK’NIN BAKANLAR HAKKINDAKİ KARARI DOĞRUDUR
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) bakanlarla ilgili kararının kanuna uygun bir karar olduğunu kaydetti. Bozdağ, “Muhalefet partileri bu konuda farklı farklı değerlendirmeler yapıyorlar ama eminim ki kanun okumadan değerlendirmeler yapıyorlar. Kanunu açıp okumuş olsalardı YSK’nın kararının tıpa tıp uyduğunu göreceklerdi. Şu anda belediye başkanı olanlar, başkanlıktan istifa ediyor mu etmiyor.

O zaman onlar belediyenin imkanlarını kullanıyor mu seçimde. Kullanıyor. Her partiden belediye başkanları var, buna dair bir eleştirileri yok. Bakanların böyle bir imkanı da yok. Çünkü bakanların mahallinde kullanabileceği hemen hemen kendi bakanlıklarıyla ilgili yok denecek kadar imkan var ama belediye başkanlarının daha çok imkanı var ve onu kullanıyorlar. Bir defa YSK’nın kanununa uygun bir karardır. Ama bakanlar istifa etmeli mi etmemeli mi veya bakanlıktan ayrılmalı mı ayrılmamalı mı bunu sayın bakanlarımız elbette değerlendirecektir. Sayın başbakanımızın mutlaka bir değerlendirmesi olacaktır. Bu konuda yasal bir engel yoktur. İstifalarını bakanlıktan ayrılmalarını zorunlu kılan bir engel yoktur. Ama buna rağmen ayrılabilirler veya farklı bir değerlendirme yapılabilir. Yani bütün bunlar yasalara uygun şeylerdir” şeklinde konuştu.
 

Güncellenme Tarihi : 19.3.2016 09:52

İLGİLİ HABERLER