KAYNAK : Haber Vitrini
İSTANBUL- İş Güvencesi Yasa Tasarısı’nda gazetecilere yer verilmemesinin ifade özgürlüğü açısından ciddi tehlikeler yaratacağını belirten basın meslek örgütleri, gazetecileri hak ve özgürlüklerine sahip çıkmaya çağırdı. Taslağın bu şekliyle yasalaşmasının yakın geçmişte yaşanan gazeteci kıyımını tekrar gündeme getireceğini belirten Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç 5953 sayılı Basın İş Kanunu’nun tamamen rafa kaldırılmak istendiğini belirtti. Doğru olmayan haber yapmaya zorlanan, gazetesindeki yayın politikasını değişikliğine tepki gösteren gazetecinin istifa halinde tazminatının geçmişte Basın İş Kanunu’yla güvence altına alındığını hatırlatan Erinç, “İş Güvencesi Yasa Tasarısı’na gazetecilerin dahil edilmemesi, basın çalışanlarının elinden bu hakkın ve özgürlüklerinin alınması anlamına geliyor. Gazetecileri haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkmaya çağırıyoruz” dedi.
Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Şükran Soner ise yasa taslağı Bakanlar Kurulu’nda görüşülürken gazetecilerin eklenmesi amacıyla çeşitli girişimlerde bulunduklarını belirtti ve “Bize mevcut siyasi dengelerin bu değişikliği yapmaya müsait olmadığı söylendi” dedi. Basında tekelleşmeye yönelen bir grubun Ankara’da yürüttüğü kulis faaliyetlerinin Bakanlar Kurulu üzerinde etkili olduğunu savunan Soner “Taslak komisyon gündemine geldiğinde gazetecilerin metne eklenmesi amacıyla girişimlerde bulunacağız. Eksikliğin yaratacağı tehlikelerin TBMM’deki sağduyu sahibi milletvekillerince fark edileceğine, düzeltileceğine inanıyoruz” dedi.
Sendikalaşma güvencesi işverenleri rahatsız etti
AB’ye uyum kapsamında, çalışma hayatını 158 sayılı ILO sözleşmesine uyarlama amacıyla hazırlanan İş Güvencesi Yasa Tasarısı yaklaşık iki yıllık süreçten sonra, şubatın son haftasında Bakanlar Kurulu tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gönderildi.
Yasa taslağı keyfi işten çıkarmaları engelleme amacını taşıyor. İşverene işten çıkarmayı gerekçelendirme zorunluluğu getirirken, sendikal örgütlenmeye bağlı işten çıkarmaların önünü kesiyor.
İş Güvencesi Yasa Taslağı daha Bakanlar Kurulu gündemindeyken yoğun tartışmalara neden oldu. İşveren örgütleri kamuoyuna yapılan açıklamalar ve kulis faaliyetiyle taslağı etkisizleştirmeye çalışırken, işçi örgütleri uluslararası sözleşmelerdeki hakların güvence altına alınması amacıyla kulis yaptı, taslağın bir an önce TBMM’ye gönderilmesini talep etti.
Büyük basın haberi yansıtırken bile taraflı davranıyor
Kapalı kapılar ardında yürütülen mücadeleden sonra taslak geçen ay TBMM’ye sevk edildi. Kamuoyu bu gelişmeyi Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun Abant toplantısı sayesinde öğrendi. TİSK toplantıya davet ettiği milletvekillerini yasanın gereksizliğine ikna etmeye çalıştı. Bu arada yasanın ekonomik krizden çıkış sürecini baltalayacağını ileri sürdü. İşveren kesiminin iddiaları büyük gazetelerin ekonomi sayfalarında geniş şekilde yer aldı. Bu arada TÜRK-İŞ düzenlediği toplantılarda, mitinglerde kamuoyunu yasayı desteklemeye çağırdı. Çalışanların kitle örgütleri kanalıyla dile getirdiği talepler ise büyük basında pek ilgi çekmedi; ya haber gündemine hiç girmedi ya da küçük haberlerle yansıtıldı.
Aynı günlerde, yasanın bir an önce TBMM’den geçmesi için çaba gösteren Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ın büyük basında “yolsuzluk” imalı haberlere konu olması dikkat çekiciydi. Okuyan’ın yıllardır kamu görevinde çalıştığı anlaşılan kızı ve bir yakını gündeme getirilerek “torpil” yaptığı ileri sürüldü.
Yasa taslağı şu anda TBMM’nin ilgili komisyonunda görüşüleceği günü bekliyor. Basına yansıyan haberlere göre, henüz gündeme bile alınmadı. Buna karşın yoğun bir kulis faaliyeti söz konusu. Önceki gün ANAP Meclis Grubu, basına kapalı toplantısında yasa taslağını tartıştı. 28 Mart’ta Cumhuriyet’de yer alan habere göre milletvekilleri yasa taslağının bekletilmesi gerektiğini savundu, ANAP lideri Mesut Yılmaz’ın yasayı destekleyen tutumuna karşın parti grubunda çoğunluğun yasaya muhalif olduğu anlaşıldı.
Bakanlar Kurulu’nda yoğun kulis faaliyeti sonuç verdi
Yasa çevresinde fırtınalar koparken basın işkolu çerçevesinde de iş güvenliği konusunda zorlu bir mücadele alttan alta sürüyor. Taraflardan biri basın sektöründe tekele dönüşme aşamasındaki grubun temsilcileri... Yaklaşık iki yıldır basın iş kolunun yasa kapsamına alınmaması amacıyla Ankara’da kulis yürütüyorlar. Diğer taraf ise başını Türkiye Gazeteciler Sendikası ile Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin çektiği dokuz basın örgütü. Onlar da 5953 sayılı Basın İş Kanunu (212) kapsamında çalışanların İş Güvencesi Yasası kapsamına alınması için mücadele veriyor.
Karşılıklı çekişmenin başlangıcı yaklaşık iki yıl öncesine, yasa taslağının bir grup bilim adamı tarafından hazırlandığı günlere kadar uzanıyor. Bu süreçte taslağı hazırlayanların ifade ettiği görüş şöyle: ? sayılı yasa kapsamında çalışanları güvence kapsamına aldık, ileride 5953 sayılı yasaya tabi basın çalışanları da bu güvence kapsamına alınmalıdır.”
“Niyet” ne yazık ki taslağa yansımadı. Gazetecileri içermeyen İş Güvencesi Yasa Taslağı bu şekliyle Bakanlar Kurulu’na sunuldu. Türkiye Gazeteciler Sendikası ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, basın iş kolunda çalışanları da güvence kapsamına dahil edebilmek amacıyla girişimlere başladı. Geçen yıl mart ayında TGC, TGS, Ekonomi Muhabirleri Derneği, Foto Muhabirleri Derneği, Parlamento Muhabirleri Derneği, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık Muhabirleri Derneği, Kameramanlar Derneği, Dış politika Muhabirleri Derneği yöneticilerinden oluşan bir heyet Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan’ı, Başbakan Bülent Ecevit’i, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’i ziyaret ederek taleplerini iletti, destek istedi.
Görüşmelerin ilk turunda alınan tepkiler olumluydu. Hükümet basın örgütleri temsilcilerine gazetecilerin de yasa kapsamına alınması gerektiğini söylemişti. Ancak bir süre sonra eğilimin değiştiği görüldü.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç “Öğrendiğimize göre, bu süreçte holding medyası büyük bir lobi faaliyeti yürütmüş” diyor. Erinç Türkiye’ye özgü siyasi denklemlerin işlemesi sonucu, Bakanlar Kurulu’nda gazetecilerin yasa metnine eklenmediğini belirtiyor: “Medya-siyaset-ticaret üçlüsünün kritik durumlarda birbirlerine ödün vererek işini yürüttüğünü biliyoruz. Üçlü ilişki işletilerek gazetecilerin iş güvencesi elinden alınmak istenmektedir. Gazetecilere yapılacak haksızlıkları engelleyecek, basın çalışanının geleceğini patronun iki dudağının arasından kurtaracak yasal düzenlemeler engellenmek istenmektedir. Zaten 212’yi uygulamama yoluyla güvence fiilen yok edilmiştir. Şimdi kağıt üzerinde kalan bu güvence de yok edilerek görevini hakkıyla yerine getirmeye çalışan gazeteciler engellenmek, medya-siyaset-ticaret üçlüsünün işleyişine yönelecek tehditleri ortadan kaldırmak amaçlanmaktadır.”
Hükümette işveren görüşünün ağırlık kazanması üzerine TGS ve TGC yöneticileri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’ndan tekrar randevu istedi. Bakan geçen sonbaharda İstanbul’a gelerek iki örgütün temsilcileriyle görüştü. Taleplerine sahip çıkacağını söyledi. Ancak sonuç değişmedi. TGC Başkanı Soner’e bir hükümet yetkilisinin söylediğine göre “siyasi dengeler” uygun değildi değişiklik yapmaya. Dengeyi bozanlar büyük basında imalı haberlere konu olabiliyordu…
İş Güvenliği Yasa Tasarısı nihayet, geçen ay Bakanlar Kurulu gündeminden çıktı ve TBMM’ye gönderildi. Basın örgütleri, gazetecilerin yasaya eklenmesi amacıyla çabalarını sürdürüyor. Taslak TBMM’nin ilgili komisyonuna geldiğinde gazeteci kökenli milletvekillerinin de yardımıyla gazetecileri ve dolayısıyla basın özgürlüğünü güvenceye alacak değişikliğin yapılması bekleniyor.
Genelde işverenlerin, özelde basın işverenlerinin yasaya muhalefeti nedeniyle şu anda taslak TBMM’de beklemede. Komisyon gündemine girmesi, gereken değişikliklerin yapılması çalışanların sesini yükseltmesine bağlı. Özellikle de iş güvenceleriyle birlikte kamunun haber alma hakkı tehlikeye giren basın çalışanlarının tepkisi ya da tepkisizliği yasanın akıbeti konusunda belirleyici olacak.
(Medyakronik)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 16:01