Medya
  • 13.4.2003 13:55

ÖZKÖK ''GAZETECİLER BİRAZ YALAKA MIDIR?'' SORUSUNA BAKIN NE DEDİ...

Ertuğrul ÖZKÖK Gazeteciler biraz vefasız mıdır FRANSA'nın bir su dağıtım şirketini, dünyanın en büyük ikinci medya grubu haline getiren Vivendi'nin eski CEO'su Jean-Marie Messier, 22 Temmuz 2002 tarihinde belki de hayatının en sıkıntılı gününü geçiriyordu. Çünkü kurduğu bu medya devinin başından ayrılıyordu. Daha doğrusu, şirketin öteki yöneticilerinin ve üzerine gelen bütün Fransız medyasının baskısından bunalmış, bir anlamda ‘‘ayrılmak zorunda’’ bırakılmıştı. O gün Vivendi'nin Tilsitt Sokağı'ndaki genel merkezinden ayrılırken, kapıda toplanan çok sayıda çalışan, onu alkışlarla uğurluyordu. Ama bakın Messier, o gün tuttuğu güncesine neler yazmış: ‘‘Birlikte çalıştığım bazı eski iş arkadaşlarım, daha şimdiden yeni gelecek yöneticilere hoş görünmek için yarışa girmişlerdi.’’ * * * Kimdi bu eski çalışma arkadaşları? Bu cümlenin hemen arkasından bir örnek veriyor: ‘‘Mesela gazeteciler...’’ Ve devam ediyor: ‘‘İnsan tabiatının bazen böyle küçüklükleri vardır. Buna karşılık böyle anlarda daha alt mevkilerde çalışan, şoförler, sekreterler, kapıcılar her zaman daha asil, daha sıcak ve daha samimi davranırlar.’’ Messier, samimi davranan çalışan tipleri için üç örnek vermiş. Ama daha o gitmeden yeni yönetime, bizim meslekte çok tutulan o iğrenç tabirle ‘‘yalakalık’’ yapanlar için sadece tek örnek vermiş: ‘‘Gazeteciler...’’ * * * Her yönetici gibi, bu soruyu ben de zaman zaman kendime sorarım. Daha doğrusu, ‘‘yalaka’’ kelimesinden nefret ettiğim için, ben daha zarif bir ifadeyle sorarım: Acaba gazetecilerin karakterlerinde vefa duygusu biraz zayıf mıdır? İnsan ilişkilerinde hafızaları biraz kısa, biraz eksik midir? Bu yüzden çok çabuk mu unuturlar? Biraz üzülerek söyleyeceğim ama galiba biraz öyle. Meslek hayatımda, bazı gazetelerde patron değişikliği sırasında yaşanan olayları izledim. Doğrusu pek iftihar edemeyeceğimiz örneklere şahit olduk. Bir dönemde çok sıkı fıkı ilişkide bulunduğunuz siyasetçiler iktidardan düştükten sonra bu ilişkilerin ne hale geldiğini de gördük. Sakın başkalarına çamur atıyorum diye kızmayın. Ben de kendimi zaman zaman bu hafıza kaybına uğrayan gazeteciler arasında buluyorum. Sonra kendime gelip, telefona sarılıyorum. Ama hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Kırılan vazo toparlanamıyor, çatlak sıva tutmuyor. Yine zaman zaman kendime sorarım. Acaba bu bizim mesleğin günlük yaşama ve her gün ‘‘haber avına’’ çıkma zorluğundan kaynaklanan bir mesleki durum mudur? * * * Yoksa, bu mesleğe giren insanlarda bir tür ‘‘karakter deformasyonu’’, bir vefasızlık mı ortaya çıkıyor? Bu soruların cevabını tam olarak bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey var. Siyasette, medyada, iş hayatında veya herhangi bir yerde, etkili mevkilere gelen insanların yanlarında her an bir ‘‘deprem çantası’’ taşımaları gerekir. Yani, o koltuktan ayrılacağı gün kullanacağı bir deprem çantası. Mesela, şu tür soruların cevapları hazır olmalı, psikolojilerin ayarı ona göre yapılmalı. Bu koltuktan ayrıldığım zaman, bugün çalan telefonların, kaçı çalmaya devam edecektir? Veya en fazla kaç gün çalacaktır? Bu süre, ‘‘Çok üzüldüm, kendini üzme’’ cümlesinden daha uzun olacak mıdır? Siz aradığınızda açılan telefonların kaçı anında açılmaya devam edecek, kaçı sekreter engelleri arasında bitap düşüp, kenara yığılacaktır? Birlikte çalıştığınız insanların kaçının yüzleri aynı kalacak, kaçının yıllarca baktığınız o güler yüzlü yüzün aslında bir maskeden ibaret olduğunu anlayacaksınız? * * * Açık söyleyeyim. Çalıştığım müessese Hürriyet'in kültürü, böyle sınavlardan hep yüzünün akıyla çıkmıştır. Ama dediğim gibi, herkesin bir gitme saati vardır. Bu saati bazen kendiniz ayarlarsınız, bazen patronlarınız. O nedenle bu deprem çantasını koltuğunuzun kenarından ayırmamanızda yarar var. Ama şu cümleyi kendinize hayat ve beklenti felsefesi haline getirmişseniz, mesele yok: ‘‘İnsana ait hiçbir şey beni şaşırtmaz.’’ O zaman her gittiğiniz yere deprem çantanızı da götürmenize gerek kalmaz. Müessesenizin kültürü ve sizin hayat felsefeniz el ele verir, sizi sırat köprüsünden geçirir. * * * Not: Bu sadece bir yönetim psikolojisi yazısıdır. O nedenle lütfen benim görevden ayrılacağım şeklinde yorumlamayınız. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:47

İLGİLİ HABERLER