Yüksekova eski Belediye Başkanı, gazeteci Nejdet Buldan, PKK’nın elebaşı Abdullah Öcalan ile örgüt yöneticilerinin tacizinden bunalarak kaçan kadın militanlardan 10’uyla Avrupa’da görüştü. Kendisi de eski bir PKK’lı
olan Buldan, bu röportajları ‘PKK’de Kadın Olmak’ adıyla kitap haline getirdi. Kitap, terör
örgütünün bir başka çirkin yüzünü ortaya çıkardı. Kitaba göre elebaşı Abdullah Öcalan ile örgüt yöneticileri, çevrelerine topladıkları güzel kadınlarla ‘tatlı hayat’ yaşıyor. Elebaşılar, kendilerine direnen kadınlara karşı ‘cinsel terör’ uyguluyor.
Abdullah Öcalan, yakın çevresine alacağı kadınları hareme seçer gibi özenle seçiyor, her kadını kabul etmiyor. Öcalan’a yakın olmak için, “lise veya üniversite mezunu olmak, çekici olmak, gerekirse birlikte havuza girmek, masaj yapmak, ayaklarını yıkamak, ‘canım-cicim’ dediğinde gevşemek” gerekiyor. Öcalan’ın isteklerine boyun eğen kadınlar, dağda bile olsalar kremlerle, kınalarla ödüllendiriliyorlar.
ÇİRKİNİ SEVMEZ
Abdullah Öcalan ve diğer örgüt yöneticilerinin cinsel fantezilerine boyun eğmeyerek PKK’dan kaçan kadınlar yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Apo kadınlar arasında ayrımcılık yapıyordu. Çirkin kadın sevmiyordu. Biçime ve fiziğe müthiş önem veren biriydi. Lise, üniversite mezunu fiziği güzel olanlara canım-cicim dediğinde gevşeyenlere ve çok seçici yaklaşıyordu. Yoğunlaşma evlerinde neden hep güzel kadınların kaldığını sanıyorsunuz? Birlikte havuzlarda çekilen fotoğraflar var. Biz dağda acımızdan ölürken onlar saraylarda yaşıyordu. O saray sofralarına taş çıkartan sofralar bana haremleri çağrıştırıyor.”
CİLT KREMİ BİLE VAR
“Partide elit bir tabaka oluştu. ‘Merkezi bayanlar’ dediğimiz Öcalan’ın tanrıçaları olarak bilinen bir kesim var. Bu kesim savaşa katılmamış, zor alanların dışında, genellikle karargahlarda kalmış ve özellikle Öcalan’ın ‘Yoğunlaşma evlerinden’ geçmiş bayanlardan oluşmaktadır. Bu bayanlar örgüt içinde tam imtiyazlı konuma getirildi. Askeri eğitimden çıkmışız. Tek bir ağaç tek bir gölgelik yok. Ama yönetimdeki kadınlar için çadırlar kurulup gölgelikler yapılmış. Dağda bulunması çok zor olan kremler kınaları var. Elleri sıcak sudan soğuk suya değmiyor.”
“Yedi yıl savaştıktan sonra akademiye gitmiş, dönüşte yanımıza gelen bir kadın vardı. Akli dengesi bozulmuştu. Öcalan kendisine sarkıntılık yapmıştı. Yönetici tüm kadınların Şam’daki yoğunlaşma evlerinde kaldıkların öğrendim. Anlatıyorlardı, ayaklarını yıkadıklarını, masaj yaptıklarını, önderliğe bu hizmetleri yadırgayanlara ateş püskürüyorlardı.”
PEYGAMBER GİBİYDİ
“Abdullah Öcalan put biz de tapınanları haline geldik. Kendisini peygamber olarak ve bizi de tapanları olarak gösterdi. ”
“Kadın bir denge unsuru olarak kullanıldı. Askeri ve siyasi olarak erkeğin PKK’ya bağlanmasında, tüm alanlarda Apo, kadın kullandı. PKK’nın kadın mücadelesi bir kişiye odaklanmış bir mücadeledir. Salt Öcalan’ı esas alır. Kendisine peygamberlik ve tanrılık sıfatı verir. Çirkin bir şekilde kullandı aslında. Alet olmaması gereken bayanlar vardı ama herkes alet oldu. Kullanıldılar. Öcalan’ı tabulaştırdıkları oranda da kendilerini
özgürleşmiş sandılar.”
Hayal kırıklığını infazlarla örttüler
“Zele kampında bilinçli olanlar kadar yaşları 13-20 arasında değişen hiçbir şey bilmeyen insanlar vardı. Herkes bilinen PKK ile katıldığı PKK’nın aynı olmadığı çelişkisini yaşıyordu. Doğal olarak da alanı kont- rol altına alabilmek için bazı insanlar mahkemeye çıkarılıyordu. Sonuçta öldürülüyorlardı. Öldürülenler için ise devlet ajanı deniliyordu.”
Aşk yasaklanınca lezbiyen oldular
“Bizden siyasi arkadaşlık dışında hiçbir ilişkinin kurulmaması isteniyordu. Bunun dışına çıkanlar çok ağır cezalara çarptırılıyordu. Aşk ve cinsiyet üzerine kurulu yasaklar ilacı olmayan müzmin bir yara gibi PKK’nın vücuduna işledi ve koktu. PKK’da kadın-erkek ilişkileri cinsel anlamda yok. Lezbiyenlik konusunda suçlanan bazı arkadaşların olduğunu duydum. Ama bu ne kadar gerçekti bilemiyorum. Bunun altında da Öcalan’ın yarattığı sistem var. Karşı cinsten birini sevmeyi yasaklarsanız elbette ortaya böyle sapmalar çıkar. Halbuki merkezi yönetimde olan her insanın bir sevgilisi vardı ve her baharda sevgili değiştiriyorlardı.”
Ne İsa’ya ne Musa’ya yarandık
PKK’ya yardım ettiği için JİTEM tarafından kaçırılıp öldürüldüğü iddia edilen Savaş Buldan’ın ağabeyi olan kitabın yazarı Nejdet Buldan, Yüksekova Belediye Başkanlığı yaptı.
Daha sonra Avrupa’ya kaçtı. PKK ile irtibatı bulunan Nejdet Buldan, Özgür Gündem Gazetesi’nde çalıştı. Buldan’ın bu kitabı bir kez ve 3 bin adet basıldı. Eylül 2004’te basılan kitap hâlâ tükenmedi. Çünkü DOZ Yayınevi yetkililerine göre kitap ‘Ne İsa’ya ne de Musa’ya yarandı.’ Kitap kimilerine göre PKK’nın propagandasını yapıyor kimilerine göre ise tam tersi mesajlar içeriyordu.
(AKŞAM)
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 11:15