Yaşam
  • 31.10.2004 14:30

SİZ SADECE ERKEKLERİN Mİ HAREMİ OLUR ZANNEDİYORSUNUZ?

 

Literatür Yayınevi’nden çıkan ‘İzmir Büyücüleri’ adlı kitaptan ve onun 55 yaşındaki 3 kocalı güzel yazarı Mara Meimaridi’den söz ediyorum. Yunanistan’da kısa sürede best seller olan ve 6 dile çevrilen roman, Türkiye’de de ilgi çekeceğe benzer. En azından benim ilgimi çekti!

Kitabı okuduktan sonra İzmirli Rum teyzesi Katina’nın aşklarını ve büyü tariflerini masalsı bir şekilde kaleme alan, aynı anda da 1880’lerin İzmir’ini pek hoş bir üslupla anlatan bu kadını çok merak ettim: Ne menem bir şeydi? Hemen söyleyeyim: Karşımdaki kadın şeytana külahını ters giydirecek kadar zekiydi. Öyle ‘Zengin koca bulunur türünden bir şey yazmış n’olacak!’ diye küçümseyebileceğiniz biri değil yani. Bir an geliyor insan kendine şu soruyu sorduğunu fark ediyor: ‘Yoksa bu kadın benimle kafa mı buluyor!’ Ve kendinizi şöyle düşünürken yakalıyorsunuz. ‘Sadece iyi bir romancı değil aynı zamanda müthiş bir pazarlamacı! Teyzesinin sandığı... İçinde buldukları... Annesinin ‘Ailemizin bütün sırlarını ifşa ettin!’ diye onunla artık konuşmaması... Sakın bütün bunları kurgulamış olmasın?’ Neyse ne, Mara Meimaridi işinde son derece başarılı. Unutmadan: Katina’nın sandığından çıkanların devamı gelecek. İlk parti, aşk büyüleri, iksirleri ve zengin koca bulma yöntemleriydi, ikinci parti tarot kartlarına benzer Katina Destesi olacak... Hadi hayırlısı!

Kitapta anlattığınız 1880’lerin çok toplumlu İzmir’inin ne kadarı gerçeğe uygun, ne kadarı sizin hayallerinizin, özlemlerinizin ürünü?

- Benim anlattığım Katina’nın İzmir’i! Katina, benim büyük teyzem, 5 adam eskitmiş, şaşaalı bir hayat sürmüş bir kadın, Egina Adası’nda ölüyor, ardında da bir ev bırakıyor. Pardon, bir de 23 sene sonra bana verilmesini vasiyet ettiği bir sandık! O sandıktan defterler çıkıyor. Tonla defter. Günlükler tutmuş Katina. Yaşadığı dönemi, o çok sevdiği şehri, İzmir’i anlatmış. Ve tabii evlenmeyi becerdiği birbirinden yakışıklı ve zengin kocalarını. Oysa, güzel bir kadın değil Katina. Ama bir tür büyücü. ‘İzmir Büyücüleri’ adlı kitabım da esas olarak, Katina’nın öğütlerinden, büyülerinden, tavsiyelerinden ve deneyimlerimden oluşuyor. Tabii fonda İzmir var: Ermenilerin, Rumların, Yahudilerin İzmir’i. Çok toplumlu bir İzmir. Ne kadarı gerçek derseniz, neredeyse hepsi. Önümde Katina’nın defterleri vardı. Ve kulağımda onun sesi, yazdıkça yazdım. Aslında yazdırıldım!

O ne demek?

- Kazancakis de bir kitabının önsözünde, ‘Ben sadece aracıydım... Kulağımda duyduğum sese, elim aracılık etmiştir’ der. Benimki de aynı hesap. Kitabı yazdığım sürece Katina’nın sesi kulağımdaydı. Zamanla onun sesinden korkmamayı öğrendim. Ama ben zaten kitap yazmak için yola çıkmadım...

TEYZEM SAYESİNDE BEN DE BÜYÜCÜ OLDUM!

Ayıptır sorması, siz ne için yola çıktınız!

- Bir gün anneniz, kilerden çıkarttığı tozlu bir sandığı elinize tutuşturuyor. ‘Al, bu artık senin’ diyor. 23 sene boyunca kapalı kalmış kilitli bir sandık. Yeteri kadar absürd bir durum zaten! Bir de içinden büyü tarifleri çıkmasın mı? Siz de güya hayat boyu pozitif bilimlere inanmış birisiniz. Birden erkeği bağlama büyüleri, yatak büyüleri, aşk iksirleri ve beş bin tür krem tarifiyle karşılaşıyorsunuz. İtiraf ediyorum: Büyülere son derece mesafeli baktım ama krem tariflerini hemen ciddiye aldım! Çünkü Katina teyzem, öldüğünde 95 yaşındaydı ama inanılmaz bir cildi vardı. Nasıl gergin bir yüz, bebek gibi, zannedersin ki, estetik ameliyat filan geçirmiş...

Yani sandığın içindeki bilgileri tamamen kendi kötü emellerinize alet etmek istediniz!

- Elbette. Denesem ne kaybederdim ki? Kim bilir belki de bütün zengin ve yakışıklı adamları kendime koca yapardım! Sandıktaki metinler de, aksi gibi, İzmir lehçesiyle yazılmış. İçinde bol bol Türkçe kelimelerin geçtiği bir Yunanlının bile anlamakta zorlanacağı bir Rumca. Elimde Türkçe sözlük işe koyuldum. Çok sevdiğim de bir filozof dostum var: Dimo Mavrommati. Eski komünistlerden. Kitabı da ona adadım zaten. ‘Nelerle uğraşıyorsun bu aralar?’ dedi. Tabii utandım, ‘Teyzemin büyüleriyle’ demeye. Ama sonunda söyledim. Hikayenin bütününden çok etkilendi, ‘Deli misin? Metafizik, modern insanın en ilgilendiği şeylerden biri. Bu kadın da olağanüstü biri. Mutlaka onun hikayesini yazmalısın’ dedi...

Neyi yakaladınız da, İzmir Büyücüleri kitabı Yunanistan’da bu kadar ilgi gördü, 270 bin sattı?

- Ben kalpten konuşan bir kadının kitabını yazdım. Yanlış anlamayın, romantik bir kadın değil Katina. Aksine hesapçı, entrikacı diyebileceğiniz kadar gerçekçi. Ama yalanı dolanı yok. Kendine bir hedef belirliyor ve o hedefe kilitleniyor. Hedef, İzmir’in en zengin ve yakışıklı erkekleri mi? Önce bir güzel onların listesini yapıyor. Yanlarına ‘Yakışıklı, zengin ama biraz salak’ ya da ‘Zengin, zeki ama biraz çirkin’ gibi notlar koyuyor. Yani problemi masaya yatırıyor, bir eleme yapıyor, kararını veriyor ve hedefe saldırıyor. Amacına ulaşmak için elinden geleni ardına koymuyor, yani metafizikten de yardım alıyor. Her seferinde de amacına ulaşıyor. Ama istediği erkekle evlenince perdenin kapanmadığını, aksine oyunun yeni başladığını bilen bir kadın Katina. Erkeğini el üstünde tutuyor. Her erkeğin aslında içten içe bunu istediğini biliyor. İlginç bir kişilik ve insan ondan çok şey öğreniyor. Mesela şöyle diyor: ‘Hayatta şu 2 şey mutlaka başınıza gelir: Çok istediğiniz şeyler ve çok korktuğunuz şeyler!’ Haksız da sayılmaz! Çağırırız çünkü onları. Katina biz kadınlara korkusuz olmayı öğretiyor...

Sizce kadınların kıskançlıkları, dalavere merakları, büyüğe düşkünlükleri evrensel mi?

- Evet. Doğamızda var bunlar. Kadın denilen yaratığın doğası büyüye yatkın...

Siz gerçekten büyüye inandığınızı söylemeyeceksiniz değil mi?

- Sizi hayal kırıklığına uğratmak istemem ama inanıyorum. Ki yeryüzünde büyüye inanacak son insandım. Ama işte Katina, beni de büyücü yaptı!

Bir kadın fiilen ve mecazen nasıl büyü yapar?

- Büyücülerin de bir tür kimyacı olduklarını kabul etmek lazım. Katina’nın deflerlerinde Viagra etkisi gösteren ilaçlar var. Biri Midilli Adası’nda yetişen bir ottan yapılıyor mesela. Basbayağı işe yarıyor. Aşağı yukarı 100 yıl sonra keşfedilen Viagra da işe yarıyor, o da bir karışım ama biz ona büyü muamelesi yapmıyoruz. ‘Bu bir ilaç’ diyoruz. Anlatabiliyor muyum? Katina bir başka karışımdan söz ediyor, onu içince erkek çocuğun oluyor, belki bir süre sonra böyle bir ilaç da sürülecek piyasaya...

55 YAŞINDAYIM, KATİNA’NIN ÖĞÜTLERİNE HARFİYEN UYUYORUM

Ben diğer tür büyülerden söz ediyordum...

- Aslında her kadın günlük hayatında büyü yapıyor ama çoğu farkında değil. Kullandığımız parfümler, sürdüğümüz kremler, makyaj malzemeleri bunların hepsi erkekleri büyülemek ve kendimize bağlamak için. Bu işin bir yanı, diğer yanı da, ben sizin kucağınıza üzerine iğneler saplanmış bir bebek atsam, ne yaparsınız? ‘Saçmalık bu’ dersiniz ama bilinçaltında korkmaya başlarsınız: ‘Biri benden nefret mi ediyor, bana bir kötülük mü yapacak...’ Ve sinirleriniz bozulur, terlemeye başlarsınız, gerginlik sizde mide bulantısı bile yapabilir. Bir etki olur yani. İnsan beyni tabiri caizse, sıcaktır; başka enerjilere açıktır. Yani bir insana bakarsın bakarsın, sonunda onun ayağı takılır, tökezler, bu da bir tür büyüdür...

.Siz Katina’nın öğütlerine ne kadar uydunuz?

- 55 yaşındayım, hálá harfiyen uymaya çalışıyorum. Yoksa nasıl yakışıklı erkeklerden oluşan bir haremim olurdu?

Felsefe, arkeoloji, çocuk gelişimi, çocuk sağlığı, evren bilimi, beslenme, astrofizik... CV’nizde bütün bunların eğitimini aldığınız yazıyor. Hepsi bir araya geldiğinde, siz ne menem bir insan oluyorsunuz!

- Böyle tuhaf bir kadın oluyorum! Ben önce Atina’da üniversiteye gittim. Felsefe okudum. Sonra arkeolojiye ilgi duydum, çünkü bir yaz kazıya gitmiştim, arkeoloji okumaya da karar verdim. Derken Paris yıllarım başladı, 7 yıl Paris’te yaşadım. Orada da antropoloji okudum. Ben bilgiye aşığıyım. Şu anda da astrofizik eğitimi alıyorum. İnternet sağolsun! Artık kocaman bir kızım var ve ilgilenmem gereken 3 kocam, bu yaşta üniversiteye gidemem, eğitimime bilgisayar üzerinden devam ediyorum, Massachussetts Üniversitesi’nde okuyorum...

Bir dakika, bir dakika! ‘Üç kocam var’ ne demek?

- Küçük çapta bir haremim var demek! Sadece erkeklerin mi haremi olur zannediyorsunuz? Üç kere evlendim ben. İlk evliliğimi yaptığımda 19 yaşındaydım, sonra 21’imde tekrar evlendim, derken 25’imde. Üçüyle de ilişkim sürüyor. Hayatım üç ayrı evde geçiyor. Ama esas olarak üçüncüsüyle daha çok vakit geçiriyorum, kızımın babası o çünkü. Gerçi geçen hafta Türkiye’ye iki numarayla geldim...

MUTLU OLMANIN SIRRI: DENGE

Benim için hayatta bir uçta feministler var, diğer uçta da kaderci kadınlar. Ben idealinin bunun ortası olduğunu düşünüyorum. Teyzem Katina öyle bir kadındı. Mutlu olmanın sırrının dengede yattığını biliyordu...


GÜÇLÜ, PARALI, YAKIŞIKLI VE LAFI BİR KEREDE ANLAYAN ADAM!

Sizin ülkenizde kadınlar için bir erkeği elde etmek ne kadar önemlidir?

- Her şeyden daha önemlidir. Kariyerden, siyasetten... Çünkü kadınlar hayatta en çok ilişkilerden ya da ilişkisizlikten acı çekerler. Sadece benim ülkemde değil, bu her yerde böyle...

Erkekleri etkileme konusunda Türk kadınları ve Yunan kadınları arasında bir fark yok mudur?

- Yoktur. Dünyadaki bütün kadınların istekleri, hayalleri, özlemleri aşağı yukarı aynıdır...

Kadınlar ne ister?

- Hepimiz sevilmek ve sevmek isteriz. Bir de tabii para isteriz. Madem merak ediyorsunuz, Yunanistan’da kadınların ne istediğini size şöyle özetleyebilirim: Genç ve çekici bir adam bulmak. Güçlü olacak. Güzel bir bedene sahip olacak. Ve tabii parası olacak...

Bu kadar mı?

- Hayır. Lafı da, bir kerede anlayacak!

YAZDIĞIM İZMİR’İN BUGÜNKÜ İZMİR’LE ALAKASI YOKSA...

Siz hiç İzmir’i gördünüz mü?

- Üniversitede felsefe okurken, ki epey yıl önceydi, babam dedi ki: ‘Filozof olma hayallerine ses çıkarmıyorum ama insanın bir de kolunda altın bileziği olmalı...’

Yani işe yarayacak bir diploması!

- Aynen. Felsefe onu kesmiyordu! Ben de gittim, profesyonel rehberlik diploması aldım. 70’lerin ortasında Türkiye’ye turist getiriyordum. Daha çok Efes turları yapıyordum. İzmir’i o yıllarda keşfettim. Ama şimdi gitmeye çekiniyorum. 19. yüzyılın başlarında İzmir’de geçen bir kitap yazmışım... Ya yazdığım İzmir’le, bugünkü İzmir’in alakası yoksa? Hayal kırıklığına uğrarım diye korkuyorum...

EN ÖNEMLİ 2 ŞEY, PARA VE SEKSTİR

‘Aşk geçicidir önemli olan iyi bir evlilik yapmaktır’ diyorsunuz. Bu fazla hesapçı bir felsefe değil mi!

- Olabilir ama savunduğum şey tamamen doğru...

Sizin ‘iyi bir evlilik’ten kastınız da, ‘paralı bir adam’...

- Evet ama ona fiziksel bir çekim de hissetmelisiniz. Kim ne derse desin, yeryüzündeki en önemli 2 şey, para ve sekstir. Siz tabii gençsiniz, erkeklerle ilişkilerimizde esas olan aşk değildir, bir gün öğrenirsiniz; aşk geçer gider, iyi bir evlilik yapmak çok daha önemlidir. O da maalesef sefalet yaşarken olmuyor. Bunu kabul etmek neden bu kadar zor? Bütün dünya paradan söz ediyor, ama gerçeği söyleme zamanı gelince, herkes inkar ediyor! Kendimden örnek vereyim: Zengin bir kocam olmasa, bu kadar üniversite bitiremez, bu kadar bilgili olamaz, şimdiden 6 dile çevrilen bu kitabı da yazamazdım!

Modern kadınlar sanırım sadece zengin koca peşinde değiller artık!

- Siz öyle sanıyorsunuz! Bakın, ben de gazetecilik yapıyordum, deli gibi çalışıyordum, işimi seviyordum ama hiçbir şeye vaktim yoktu. Sonra zengin bir kocam oldu. Ve bıraktım işi. Filipinli yardımcılarım oldu. Hem kızıma vakit ayırabildim hem de kendi ilgi alanlarıma yöneldim. Hayatımdaki erkeklerle de aram daha iyi oldu. Çünkü onlara vakit ayırabildim. Gördünüz mü küçümsediğiniz para hayatımı nasıl güzelleştirdi? 

 

Ayşe Arman

Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:11

İLGİLİ HABERLER