Gündem
  • 30.9.2004 11:02

''TÜRKİYE, AB-ABD DENGESİNİ DEĞİŞTİREBİLİR Mİ?''

LONDRA - Bugünkü tüm İngiliz gazeteleri, ilk sayfalarında Irak'ta kaçırılıp rehin alınan 62 yaşındaki İngiliz Kenneth Bigley'nin, bir kafeste merhamet dilerken çekilmiş görüntüsü altındaki haberlere yer verdi. Guardian, ''Irak İçişleri Bakanlığı rakamlarına göre adam kaçırma olaylarının yüzde 90'ı fidye talebiyle yapılıyor'' başlıklı haberinde, ''Ürdünlü Ebu Musab El Zerkavi'nin eline düşme şanssızlığına uğramış olanlar ise, korkutma ve sindirme taktiklerinin değerine erişecek hiçbir nakit miktar olmadığının farkına varıyor'' ifadelerini kullandı. Gazete, yine de pek çok ülkenin hatta İran'da ABD'nin 'pazarlık olmayacak' açıklamalarına rağmen vatandaşlarını müzakerelerle kurtardığını hatırlattı. Daily Telegraph, ''İtalya, rehineyi kurtarmak için fidye ödemedi'' başlıklı haberinde, ''İtalya'nın da parçası olduğu müttefik koalisyonunun dayanışması, Berlusconi'nin yaptığı bu anlaşmayla sarsıldı. Suç örgütlerinin taleplerine boyun eğmenin hata olduğunu bazı hükümetlere hala hatırlatmak zorunda kalmak üzücü'' ifadelerini kullandı. Times ise, ''savaş riski'' başlıklı yazısında, verilen kayıpları mercek altına alırken, ''Irak'taki savaş şu ana kadar 68 İngilizin hayatına mal oldu. Çoğu isyancıların saldırısında değil kazalarda öldü. Geçen yıl silahlı kuvvetlerde eğitim sırasında 171 asker öldü, karayollarındaki kazalarda ise 3 bin 500 kişi. Bu rakamlar, ne hükümetin siyasetini değiştirmesi ne de halkın sabrını kaybetmesi için yeterli gerekçe değil'' ifadelerini kullandı. Independent, Muhafazakar Parti lideri Michael Howard'ın Başbakan Blair'i Irak'ın silahları konusunda yalan söylemekle suçladığını aktarırken haberinde, ''Blair'e yönelik baskı, Pentagon'dan sızan ve askeri harekat planlarının savaştan 9 ay önce başladığını gösteren bir belgeyle daha da arttı. Buna göre 2002 Haziran ayında üst düzey bir hazırlık konferansı yapıldı. Ağustos 2002'de konuşlandırmanın ilk bölümü olacak şekilde Türkiye'ye İngiliz askerlerinin sevkedilmesi tartışıldı'' ifadelerini kullandı. Financial Times, ''Irak'ın başlıca petrol üretim alanı ayrı bir yönetim bölgesi planlıyor'' başlıklı haberinde, ''Irak'ın en büyük ikinci şehri Basra'da belediye meclisi üyeleri iki komşu kentin belediyeleri ile birleşip Kürtler'in kuzeydeki yapısı gibi bir federal bölge oluşturmak için görüşmeler yapıyor. Basra, Missan ve Dikar vilayetleri; ülkenin 18 vilayetindeki petrol rezervlerinin yüzde 80'ini ellerinde tutuyor'' ifadeleri kullanıldı. Gazete haberinde, bu girişimin nedeninin, üç vilayetin kendilerini yeni oluşan yönetimde yeterince temsil edilmemiş, dışlanmış görürken, ''İyad Allavi liderliğindeki kabinede üç vilayetten sadece bir temsilci var. Bu nedenle onlar da merkezde daha etkili olabilecekleri bir yapılanma arıyor. Irak hükümetine yakın kaynaklar, İran'daki sertlik yanlılarının özerk yönetim taleplerini desteklediğinden şüpheleniyor. Bu görüşmelere Mukteda El Sadr'ın desteklediği yetkililerin katıldığı da haberler arasında'' ifadelerini kullandı. İngiliz gazeteler, savaş sonrası istikrar ve adil seçim beklentileri içindeki bir diğer ülke olan Afganistan'da yaşanan uyuşturucu sorununa geniş yer verdi. Afganistan'da yayılan uyuşturucu üretimine yer veren Independent, ''Uyuşturucu bağımlısı kadınlar'' başlıklı haberinde, burkalarının gerisindeki kadınların, savaşın acısını bastırmak için çareyi afyonda bulduğunu yazdı. Haberde, ''Halime, önce kocasının ölümüne dair kabuslarla uyandığı gecelerde afyon kullanmaya başladı. Kabil'deki çatışmalardan 3 çocuklarıyla kaçmaya çalışırlarken onu bir kontrol noktasında vurmuşlardı. Sonra sabah, öğlen, akşam afyon içmeye başladı. 'Beni rahatlatıyor, azabımı unutmamı sağlıyor' diyor. 'Ama bu ayıp bir şey. Kayınbiraderim farketse beni evden atar''' ifadeleri yer aldı. Kabil'de şimdi 60 bin kadar uyuşturucu bağımlısı olduğu tahmin edildiğini belirten gazete haberinde, ''Sadece Necef rehabilitasyon merkezinin bilgisi dahilinde 2 bin kadın var. Doktorlara göre bu ayı aslında çok daha yüksek ve bunda en büyük faktör de savaşın oluşturduğu travma. Doktorlar ülkede uyuşturucu üretiminin artmasıyla önümüzdeki yıllarda hem bu sorunun büyümesinden hem de HIV virüsünün yayılmasından endişe ediyor'' ifadeleri kullanıldı. Avrupa basını, Irak ve Afganistan'daki gelişmelerin bugün, daha doğrusu Türkiye saatiyle bu gece yarısından sonra yapılacak ve Amerikan başkanlık seçimi adaylarını ilk kez kar ''Irak'taki savaş şu ana kadar 68 İngilizin hayatına myına mal oldu. Çoğu isyancıların saldırısşı karşıya getirecek tartışmaya nasıl yansıyacağını ele aldı. Gazeteler, seçim sürecinde toplam üç kez canlı yayında yapılacak tartışmalardan ilkinin bu ilk tartışmanın Kerry için hayati olduğu konusunda hemfikir görünüyor. Daily Telegraph, ''Kerry bu tartışmayla seçim şansını lehine çevirebilir. Ama zayıf bir performans sergilerse baştan kaybetmiş olur'' başlıklı haberinde, ABD başkan adaylarının ilk yüzleşmesinin beklendiğini yazdı. Financial Times, ''Amerikalılara daha fazla güven veren kazanır'' başlıklı haberinde, ''Bu ilk karşılaşma üç oturumun en çok izleneni olacak ve konu olarak belirlenen dış politika, 1968'den bu yana ilk kez seçmenlerin öncelik listesinde ilk sırada. Kerry'nin kazanmak için tek şansı Müslüman dünyasıyla ilişkileri tamir edecek ve Amerika'nın müttefiklerini yeniden kazanacak kişi olduğuna seçmenleri ikna etmek'' ifadelerini kullandı. Independent, ''kampanya ekipleri adeta Soğuk Savaş dönemine ait bir silahsızlanma anlaşması hazırlıyormuşçasına titiz davranıyorlar'' başlıklı haberinde, adayların imajının belirleyici olacağına dikkat çekti. Gazeteler, iki başkan adayının karlşılaşması sırasında istenen kurallara da yer verdi: ''1 - Öncelikle bir aday diğerine doğrudan soru soramayacak. 2 - Oturuma katılanlar kameraya yansıyacak ama sesleri duyulmayacak; hepsinden salonda 'sessiz gözlemci' olarak bulunmaları isteniyor. 3 - Adayların beraberlerinde tablolar şemalar getirmesi yasak. Kürsüler birbirinden 3 metre uzak olacak. Böylece Bush, rakibi karşısında 'cüce' gibi kalmayacak. 4 - Kerry spotlar altında terlemeye eğilimli olduğundan 'makul bir ısı sağlanması' şartı getiriliyor. 5 -Bir aday konuşurken kameraların diğerine dönmesine izin verilmiyor. Çünkü hazırlıksız yakalanılan bu anlar, pek çok adaya oy kaybettirdi'' Dünyanın en ünlü yatırımcılarından biri George Soros'un da son anda ağırlığını Kerry'den yana koyduğunu belirten Guardian, ''Amerika'nın 24. en zengini Soros, ülke genelinde konuşmalar yapacağı bir tura çıktı ve reklam kampanyası başlattı. Soros, Bush'un yenilgisini sağlamak, ''dünya için yaptığım en büyük hayır işi olacak'' diyor. 74 yaşındaki yatırımcı daha önce de Demokrat Parti yanlısı gruplara 18 milyon dolar kadar fon aktarmıştı. Ancak bu son adımı, ilk kez kampanyaya bizzat girmesi anlamına geliyor. Bununla birlikte tanınan ve bazı açılardan tartışma doğuran bir isim olduğu için bu kararın Kerry'ye etkisinin olumlu mu olumsuz mu olacağı konusnda net bir tahmin yürütülemiyor'' ifadeleri yer aldı. Financial Times, ''Türkiye, AB-ABD dengesini değiştirebilir mi?'' başlıklı haberinde, ''Türkiye, özellikle de Irak savaşı ve Amerika'nın Orta Doğu'daki siyaseti sayesinde şimdi, Amerikan yanlısı olduğundan çok daha fazla Avrupa yanlısı. Türkiye'yi de safına katmış bir Avrupa Birliği, Amerikan hegemonyası karşısında ciddi bir ağırlık sağlayabilir. En azından bugünkünden daha ciddiye alınacak bir ortak haline gelebilir'' ifadeleri yer aldı. Haberde, ''hem Türkiye'nin üyeliğini destekleyen Amerika hem de buna karşı çıkan Fransa yanlış hesap yapıyor' diyen Peel, 41 yıldır üyelik kapısında bekleyen Türkiye'nin aday listesinde sayılabilecek ülkelerden çok daha hazır olduğunu vurguluyor. Türkiye birliğe, Orta Doğu'ya ve belki daha da önemlisi Orta Asya'ya dair ilk elden deneyimi ve müdahil konumunu taşıyacak. Köklü askeri geleneği ve büyük ordusuyla ortak bir Avrupa savunma siyasetine müthiş bir katkı sağlayabilir. Genç nüfusu ve dinamik ekonomisi de çabası'' denildi. Guardian, ''Rusya'nın kirlettiğini AB temizleyecek'' başlıklı haberinde, Rusya'nın kanalizasyonunun oluşturduğu kirliliğin bedelini Avrupa Birliği ödeyeceğini belirtti. Haberde, ''Birlik Rusya'nın ikinci en büyük kenti St. Petersburg'dan Baltık Denizi'ne yayılan kirliliği önlemek için 100 milyon Euro'luk bağış ve kredi sağlayacak. Sınırları dışındaki bu çalışmanın finansmanını karşılamak Brüksel için alışılmadık bir durum ama Devlet Başkanı Putin'in bu işe kaynak ayırmayı reddetmesi başka çıkar yol bırakmamış. Çünkü Neva nehrinden akan zehirli atıklar başta Finlandiya kıyıları olmak üzere 4 bin kilometrekarelik bir alanda tüm deniz hayatını yok etti'' diye yazdı. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:00

İLGİLİ HABERLER