TÜRKİYE'DE ÇIKARILAN İKİ İNGİLİZCE GAZETEDEN İKİ 'DİKKAT ÇEKİCİ' HABER!..
Ekrem Dumanlı'nın Zaman'daki yazısı:
Türkiye’de İngilizce gazete niçin çıkarılır?
Geçen hafta New Anatolian gazetesinde yer alan bir haber, hayli dikkat çekiciydi. İlnur Çevik’in çıkardığı gazeteye göre “aşırı milliyetçi gruplar”, Kürtlere karşı silahlandırılıyordu. Gazetenin yayın hayatına yeni başlamış olması, sadece Ankara’da neşrediliyor olması, yeterince tanınmıyor olması gibi sebeplerle haber, ilk başta gözden kaçtı.
Ne var ki Ankara’yı yakından izleyen bazı başarılı gazeteciler, haberin vahametini sütunlarına taşıdı. Mesela Sabah’ın Ankara Temsilcisi Aslı Aydıntaşbaş, haberi tartışılır, en azından bilinir hale getirdi. Gazetenin iddiası doğruysa, hadise çok vahim!
Devletin istihbarat örgütleri iddiayı masaya yatırmak, en ince ayrıntısına kadar meseleyi elden geçirmek zorunda.
Türkçe neşrolan gazetelerde bazı bilgi kırıntılarının sansasyonel yorumlar ile Türk kamuoyuna arz edildiği bilinen bir gerçek. Türk okuru, spekülatif bilgilere alışık olduğu için, bazen doğru habere de kuşkuyla bakar. O yüzden kimi zaman çok önemli bir haber bile beklenen tesiri icra edemez...
İngilizce yayınlanan gazetelerde durum böyle olmasa gerek. Şimdi düşünün; İngilizce bir gazetenin hedef kitlesi içinde değerlendirilen ve gazeteye ciddi bir anlam yüklediğini düşündüğümüz kişiler, bahsi geçen haberden ne anlar? İlnur Çevik gibi yıllardır bu işi yapan bir gazetecinin “Kürtlere karşı silahlandırılan aşırı milliyetçi hareketler” üzerine yazılan haberin yabancılar için ne anlama geldiğini bilmemesi düşünülemez.
Aslında İngilizce gazete meselesinin yeniden düşünülmesinde fayda var. Her ne kadar İngilizce gazetelerin satışları yüksek rakamlara ulaşamasa da, etkin bir zümre için neşriyat yaptığı biliniyor. Belki de sadece bu yüzden yabancı dille neşredilen gazetelerin daha sorumlu bir yayıncılık yapması gerekiyor. Çünkü İngilizcenin dünya çapındaki yaygın kullanımı, bu tür gazeteleri önemli merkezler için referans haline getiriyor.
‘Silahlanma haberi’ ne anlama geliyor?
Türkiye’de İngilizce, yaygın bir şekilde kullanılmıyor. Vakıa, İngilizceden dilimize binlerce kelime giriyor, Türkçemizin cümle yapısı İngilizceden tercüme edilen kalıpların işgaline uğruyor, eğitimin her seviyesinde İngilizce “yabancı dil” olarak öğretiliyor... Her şeye rağmen ülkemizde İngilizce, çok yaygın bir konuşma dili değil. Aslında İngilizce gazeteler, ayrı bir renk katıyor. Batı standartlarını çağrıştıran gazetecilik anlayışının bu gazetelere yansıması, işin en pozitif kısmı olsa gerek...
İngilizce neşredilen gazeteler, bir türlü yüksek tiraja ulaşamıyor. Bin ila 3 bin arasında değişen satış rakamları, bu tür gazetelerin en büyük zorluğu.
İngilizce gazete meselesine ticari bir titizlikle bakanlar, bu tür bir yatırımın çok da verimli olmadığına kâni. Tirajın az olması bir yana, reklam alma imkanı da bir hayli sınırlı. Bir gazetenin ticari gerçekliğe ulaşabilmesi için ya satışın kâr getirmesi gerekiyor; ya da alınan reklamın. Her iki konuda da İngilizce yayınların Türkçe neşredilen rakiplerine göre dezavantajı var.
Ticari verimsizliğin göğüslenmesine sebep olan faktörler ile İngilizce yayınların hedef okur kitlesi arasında bir bağ kurulması gerekiyor. Bu ülkede İngilizce gazeteleri kim okur? Listenin başına anadili İngilizce olanlar yazılınca bu ülkede yaşayan yabancılar liste başı olur. Bu kitlenin içinde elçilik çalışanları, uluslararası ticaret yapan şirketlerin sahipleri ve yöneticileri, bir Türk ile evli olduğu için bu ülkede yaşayan yabancılar vs. ağırlıkta olsa gerek. İngilizce gazetelerin ülke dışında basılması bir hayli zor. O yüzden bahsi geçen gazetelerin İngilizce web siteleri önem arz ediyor. Türkiye dışında bulunup da Türkiye ile bir şekilde ilgilenme ihtiyacı duyanlar, bu gazetelerden elde etmek istediği bilgilere internet aracılığıyla ulaşabiliyor.
Geçen haftanın önemli bir iddiası sayılabilecek “silahlanma” haberini kimlerin okuduğunu yukarıdaki listeye göre düşünmek gerekir. Bu tür gazetelerin yöneticileri, neşrettikleri haber ve yorumların hedef kitlesine, onların alıcı ve verici misyonuna da dikkat ederek daha sağduyulu olmak zorunda.
Aslı Aydıntaşbaş’ın dikkatiyle haber gündeme gelince değişik şekilde tepki gösterenler oldu. Aslında geçen hafta Turkish Daily News’de (TDN) yer alan bir başka haber de tartışmaya değer nitelikteydi. Aydıntaşbaş, New Anatolian’ı tanımlarken “diplomatik çevreleri hedefleyen” tabirini kullanıyor. TDN’nin de okur hedefi aynıysa geçen haftaki “yeşil sermaye” manşetinin bir anlamı olmalı. Manşette imza yok. Ankara mahrecinin önüne “özel” yazılmış ve “TDN Savunma Masası tarafından” kaleme alındığı kaydedilmiş. Yabancı basında bir karşılığı olsa da Türkiye’de çıkan bir gazetede “Savunma Masası” tabirini görmek komik geliyor insana.
İşin şakası bir yana, yeşil sermaye lafı çağrışımları itibarıyla 28 Şubat döneminin nahoş olaylarını akla getiriyor. İkincisi, hükümet şeffaflık adına belki de Cumhuriyet tarihinin en köklü adımlarını atıyor. AB sürecinin en temel mecburiyetlerinden biri de bu zaten. Tam bu aşamada iri puntolarla “yeşil sermaye”nin manşet yapılması düşündürücü.
Habere, “ABD politika yapıcıları Türkiye’de İslamî piyasada dönen fonların radikal İslamî hareketleri finanse etmekte kullanılabileceğinden korkarken Türk liderler ikili ilişkileri onarmak için çaba sarf ediyor.” cümlesiyle giriliyor.
Ardından “bir ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilisi” denilerek söz, Ortadoğu’yu merkezine alan bir dergiye getiriliyor. Türkiye’nin önemli bazı şirketlerinin zan altında bırakıldığı manşet, sıcak haber değeri taşımaktan çok, servis edildiği anlaşılan arşiv bilgilerine dayanıyor. Lafın arasında “Londra merkezli bir Türkiye uzmanı” sokuşturuluyor. Londra’dan uzakları iyi gördüğü anlaşılan (!) uzmana göre yeşil sermaye meselesi “Washington’ı üzüyor” imiş. Savunma Masası’nın isimsiz muhabiri, “Banka çevreleri de İslamî marketin büyümesine dikkat çekiyor” yorumunu yapmış. Bu tarz haberlerin çağrışımı Türk okuruna hiç de yabancı sayılmaz.
Açık söyleyeyim TDN’de çıkan haber tam bir felaket! Gazetenin jeneriğinde CEO sıfatıyla Nuri Çolakoğlu’nun ismi yazıyor. Nuri Bey’in bu konularda titiz olduğunu düşünüyorum. Zaten Doğan Grubu gazetelerinin neşrettiği yayın ilkeleri de bu tarz haberlere çok yüz vermiyor olsa gerek. Grup, 28 Şubat döneminin getirdiği önyargılı yayınlara kapılarını kapattığını duyurmuştu. Şimdi ne oldu da iç sayfada üniformalı asker fotoğraflarını kullanan TDN, “Savunma Masası” üslubuyla böyle ilginç bir habere imza atıyor?!.
Bir yabancı dergide neşredilen ve önyargı sezilen bir makalenin bu kadar heyecan uyandırmaması gerekirdi. Hele “Suudi Arabistan sponsorluğundaki bankalar”dan bahsedip ardından da “Erdoğan bu konularda sessiz; bu belki de kendinin yeşil para işine yüklü yatırım yapmış olmasından kaynaklanıyor” cümlesinin üzerine böyle acemice atlanmamalıydı. Eminim Aydın Doğan da, Nuri Çolakoğlu da bu haberi okumamıştır. Okur kitlesi “yabancılar” diye ülkemizi bu kadar hırpalamanın ne anlamı olabilir ki!
Yanlış anlaşılmasın, İngilizce gazetelere karşı değilim; hatta faydalı olduğuna inananlardanım. TDN ve New Anatolian gazetelerine karşı negatif bir kanaatim de yok. Ancak, birinci dereceden yabancıların okuduğu düşünülen gazetelerin, istihbarat raporlarını akla getiren haberleri yayınlarken bir yazıp bin düşünmesi gerekiyor. Türkiye’yi, Türkiye’deki iktidarı, sivil toplum kuruluşlarını, siyasi partileri gammazlıyor gibi görünen haberlere dikkat etmek aynı zamanda gazetecilik sorumluluğudur. Türk kamuoyu İngilizce gazetelerde nelerin neşredildiğini bilmiyor. O yüzden de tepki gösterme şansını yakalayamıyor. Bu tür gazetelerin “hedef kitlesi” yabancılar çoğu kez anti-demokratik dönemleri çağrıştıran haber tarzının farkına varamıyor da olabilir.
İngilizce gazete çıkarma gibi büyük bir zahmete katlananlar, arada bir kendilerine de sormalı: Türkiye’de İngilizce gazete niçin çıkarılır? Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 11:25