YÖK BAŞKANI: 'CHP'DE BENİ DESTEKLİYOR!'
CHP’nin, başörtülü öğrencilerin üniversitelere girebileceğine dair genelgesi nedeniyle hakkında suç duyurusunda bulunduğu YÖK Başkanı Özcan, "Anayasa değişikliğinin yeterli olduğunu savundum. Benim söylediğimi CHP de savunuyor" dedi.
CHP'nin hakkında suç duyurusu yaptığı YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, Türkiye'de büyük çelişkiler yaşandığını söyledi. Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı başvuru ile CHP'nin de kendisine destek verdiğini belirten Özcan, "Başörtülü öğrencilerin üniversitelere girmeleri için Anayasa değişikliğinin yeterli olduğunu savundum. CHP de aynı gerekçe ile ve başörtüsü serbestliğinin geldiğini belirterek Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu" dedi. Başörtüsü tartışmaları ve yaşanan son gelişmelerle ilgili olarak Bugün'e konuşan Özcan, sorularımıza şu cevapları verdi:
KAVGA ETMEK İSTEMİYORUM
Üniversitelerarası Kurul tarafından istifanız veya Cumhurbaşkanı'nca görevden alınmanız istendi. Ortaya çıkan bu gerginliği nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kimseyle kavga etmek istemiyorum. Yüksek öğretimin problemlerini rektörlerle kavga ederek nasıl çözerim? Benim amacım, rektörlerimize yardım etmek ve destek vermek. Ben gerginlik istemiyorum. Kesinlikle rektörleri kırmak istemem. Onlar üniversiteler tarafından seçilmiş, belli bir iradeyi temsil eden insanlar. Ayrıca, benim YÖK Başkanı olarak rektörlerle kavga etmeye de hakkım yok. İstlerimle, altlarımla ve bütün devlet kurumları ile iyi geçinerek başarıyı yakalamak istiyorum.
Ama, onlar sert suçlamalar yöneltiyor...
Olsun, yapsınlar. Daha önce Başbakan'ı da Cumhurbaşkanı'nı da kıranlar olmuştu. Onlara da kötü laflar edilmişti zamanında. Ama görüyorsunuz şimdi her şey yolunda. Bize de zaman içinde yaptığımız işler sonucu böyle bir teveccühü göstereceklerdir.
ÇITASI YÜKSEK ÜNİVERSİTE
Öyle görünüyor ki üniversitelerdeki başörtüsü tartışması devam edecek. Bu dönemde sizin tavrınız ne olacak?
Biz, özgürlükçü, demokratik, laik, çıtası yüksek bir üniversite elde edebilmek için ne gerekiyorsa yapacağız. TUS benzeri bir imtihanı yeni giren bütün akademisyenler için uygulayacağız. O, merkezi seçme ve yerleştirme demek. Bundan sonra kayırmacılık suçlamaları ve bazı üniversitelere kimsenin gitmemesi gibi sıkıntılar ortadan kalkacak. Henüz netleşmemiş bir proje düşünüyorum.
Mesela, doçentlikte 5 yıl olan bekleme süresini 6 yıla çıkartsak, doğuya gidenler için bunu 4 yıla indirsek. Profesörlükte bekleme süresini 6 yıla çıkartsak, doğuya gidenler için 3 yıla indirsek. Bu durumda oralara gidebilecek pek çok doçent ve profesör bulabiliriz. Böylece Doğu ve Güneydoğu'daki üniversitelere eleman temininde rahatlama sağlayabiliriz. Aralarında 80-100 kilometre olan üniversitelerde öğretim üyesi havuzları oluşturmayı da düşünüyoruz. Ama, gereksiz tartışmalar yüzünden korkunç zaman kaybediyoruz. Bu beni son derece üzüyor.
BAŞVURU BENİ DOĞRULUYOR
CHP tarafından hakkınızda yapılan suç duyurusu ile ilgili olarak ne diyorsunuz?
Ciddi çelişki içindeler. Rektörler diyor ki, "Anayasa düzenlemesi yetmez, başörtülü öğrenciler üniversitelere giremez." CHP ise, "Bu düzenleme yeterlidir, biz Anayasa Mahkemesi'ne gidip, bunu düzelteceğiz" diyor. CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı itirazın 16. sayfası, benim haklı olduğumu ortaya koyuyor.
ANLAYABİLMİŞ DEĞİLİM
CHP; "Bu yeni düzenleme ile başörtüsü serbestisi gelmiştir" diyor. "Eğer iptal etmezseniz, bu genelleşecek ve uygulama konacaktır, bütün üniversitelerde serbestlik yayılacaktır" diyor. Bazı rektörler de bu düzenleme ile başı kapalı öğrencilerin üniversitelere giremeyeceğini söylüyor. CHP "oldu" diyor, bazı rektörler "olmaz" diyor. CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı başvuruda benim tavrımın doğru olduğunun altı çiziliyor.
Ayrıca, Türk hukuk sisteminde başörtüsünü yasaklayan bir kanun da yok. Bizim açıklamalarımız hukuku çok iyi bilen danışmanlar tarafından, hukuk süzgecinden geçirilerek yapılıyor. Hakkımda neden bir suç duyurusunda bulunulduğunu anlamış değilim. Bana göre, tersi bir tutum hukuk dışı olurdu. Bundan sonra da şeffaf ve hukukun gereğini yerine getiren tavırlar içinde olacağız.
LAİKLİĞİMİZE HİÇBİR ŞEY OLMAYACAK
Bazı rektörler, türban düzenlemesinin laikliği ortadan kaldıracağı ve ülkeyi şeriat devletine doğru götüreceği görüşlerini savunuyorlar...
Olacak iş mi? Üç tane kızın başını örtmesi ile bu ülkeye şeriat gelir ve laiklik elden gidebilir mi? Laiklik o kadar mı pamuk ipliğine bağlı? Sadece onlar değil, milyonlarca kızımız başını örtse de açsa da hiç önemli değil, bizim laikliğimize bir şey olmaz. Türkiye o eşiği geçti, Türkiye İran değil. Biz çok ileri gittik. Bu kadar ileri gittikten sonra geri gitmek zor olur. Birilerinin okuma hakkını ellerinden alıyorsunuz. Onlara "okula gitmeyin" deme hakkına sahip değilsiniz.
Son tartışmalar sizin çalışma azminizi olumsuz etkiliyor mu?
Fazla etkilenmiyorum, ancak eşim çok etkileniyor. Eşimde aritmi ortaya çıktı. Eşim bana "Bu kadar eleştiri karşısında nasıl böyle rahat olabiliyorsun ve sabahları dinç kalkabiliyorsun" diye soruyor. Vallahi kalkıyorum. Ben, yanlış bir iş yapmamanın huzuru içindeyim. Bu kadar üzerime gelmelerine rağmen, rektörlere de kırgın değilim. Biliyorum ki, bu tür davranışlar içinde bulunanların sayıları çok azdır. Ağustos’ta 22 rektör değişecek, yerine yenileri gelecek. Onların tamamı da değil, birkaç tanesi sert muhalefet yapıyor. Ben onlara bir şey demiyorum. Türkiye demokratik bir ülke ve onların da konuşma hakları var.
YALNIZ KALMAK İSTEDİM
Son günlerde yalnızlaştığınız değerlendirmeleri yapılıyor. Bunun delili olarak da katıldığınız bir şehit cenazesinde yalnız fotoğrafınız gösteriliyor...
O durum tamamen şehit ailesini gördükten sonra içine girdiğim psikolojik durumla alakalı. O şehit ailesinin yüzünü tırmaladığını ve kan içinde kaldığını görünce ve kız kardeşinin feryatlarını duyunca çok etkilendim. Oradan uzaklaşıp yalnız kalma ihtiyacı hissettim. Basına yansıyan da sadece o anın fotoğrafıdır. Genelkurmay Başkanı Sayın Büyükanıt’ı gördüm ve elini sıktım. Cumhurbaşkanı ile el sıkıştım ve Başbakan’la selamlaştım. Benim babam da jandarma astsubayıydı. Şehit cenazesinde çok etkilendim.