İnsanoğluna dağlar deldiren, ordular seferber ettiren, ülke ülke gezdirip perişan eden, şiirlere, şarkılara, romanlara esin kaynağı olan, efsaneler büyüten aşk acısına modern pskiyatri çözüm üretti. Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi uzman doktorlarından Oğuz Tan, aşk acısının kimyevi ilaç ve elektroşokla tarihe karıştığını söylüyor.
Uzman doktor Oğuz Tan, aşk acısı, âşıkların psikolojisi ve aşkın çeşitli kişiliklerde nasıl yansıdığını ortaya koyan araştırmalar yapıyor. Aşk acısı yaşayan kişinin kendisini değersiz, yetersiz, önemsiz, çirkin ve aptal hissedebileceğini ve zihninin sürekli olumsuz düşüncelerle meşgul olacağına dikkat çeken Tan, aşk acısı çekenlerin eskiden hoşlandığı şeylerden zevk almaz hale geldiklerini söylüyor. Oğuz Tan şöyle konuşuyor: ''''Aşk acısı çekenler hiçbir şeye istek duymazlar. Aşırı derecede halsiz ve yorgun olurlar. ''Aşktan yatağa düştü'' dedikleri durum, depresyona giren kişinin isteksizlik ve bitkinlik sebebiyle asgari günlük faaliyetlerini bile yerine getirememesi halidir.''''
Uyku kaçar, iştah azalır
''''Depresif âşığın genelde uykuları kaçar, iştahı azalır, zayıflar, erir. Bazıları ise bütün gün uyur, uyandığı zaman ise buzdolabına koşar'''' diyen Dr. Tan, geceyi gündüz gündüzü ise gece yapmış âşıklara sık rastladıklarını ifade ediyor. Aşk acısı çekenlerin arasında yatağa düşen âşıkların yanı sıra şiddetli huzursuzluk sebebiyle yerinde duramayan, sürekli dolaşan, oturduğu yerde bile her yeri kıpır kıpır oynayan, sürekli sigara içen, bıyıklarını yiyen, parmak çıtlatan âşıkların da var olduğunu söyleyen Tan''a göre depresyona girmiş âşıkta dikkat, hafıza ve konsantrasyon bozuluyor. Bu âşık öğrenciyse dersleri inişe geçiyor, çalışıyorsa iş performansı düşüyor.
Egosu güçlü olan kazanıyor!
Kişilik yapısının insanların aşkı ve aşk acısını yaşama biçimlerini etkilediğini söyleyen Oğuz Tan, ego gücü yeterli, problem çözme becerileri gelişmiş, savunma mekanizmaları olgun kişilerin aşk acısını nispeten az hasarla atlattığını, hatta bu acıyı kazanıma dönüştürebildiklerini ifade ediyor. Tan''a göre hayata uyum sağlamak yerine tam tersine daha da uyumsuz hale gelenler ise aşk acısını kendine ve insanlara güvensizliğe, öfkeliliğe, alkol ve madde kullanımına, intihar düşüncelerine ve hatta intihara dönüştürüyor.
Uzm.Dr.Oğuz Tan aşk acısı çekenlerin neler yapması gerektiğini ise şöyle anlatıyor: ''''Klasik tıp metinlerinde bu derin acıya çare olarak hoş sohbet ve bilge kişilerle bulunmak, satranç oynamak, spor yapmak, ibadetle meşgul olmak, müzik dinlemek tavsiye ediliyor. Ancak, aşk acısı depresyona dönüştüyse, bu artık tıbbi bir durum kabul edilmeli ve tıbbi yöntemlerle tedavi edilmelidir. Aşk yüzünden intihar teşebbüsünde bulunan bir kişi, ilaçlarla veya elektroşok gibi diğer biyolojik yöntemlerle birkaç hafta içinde tekrar gülen, şaka yapan, enerjik ve verimli biri haline gelebilir. Büyük aşkların kimyevi maddeler veya elektrik akımı karşısında böylesine dayanıksız olması insanlara tuhaf gelebilir. Vurgulayalım, biyolojik yöntemlerle tedavi edilen aşk, depresyona dönüşmüş, yani ''marazi'' hal almış aşktır.''''
KARA SEVDAYA DÜŞENLER İÇİN
Psikiyatriste veya psikoloğa gitme imkanı olmayanlara ise, şifayı ''nevrotik olmayan'' edebiyat eserlerinde aramalarını öneren Tan, Romeo ve Juliet''i evlendirip sonrada dalga geçen ''Bir Tarla Kuşuydu Jülyet'' adlı oyun gibi eserleri izlemelerini tavsiye ediyor.Tan''ın aşk acısı çekenlere önerdiği diğer yazarlar ise şunlar: Divan Edebiyatı şairi Nedim, Kemalettin Kamu, Attila İlhan ve Tasavvuf edebiyatından Şeyh Galip. Yakup Kadri''nin en az bilinen romanı; ''Hep O Şarkı''. Reşat Nuri''den ''Damga''. Pınar Kür''ün ''Bitmeyen Aşk''ı. Leyla Erbil''in son 25 yılın en iyi 20 romanı arasında gösterilen ''Mektup Aşkları.'' Tan, Münir Nurettin''in az bilinen, ama çok güzel bir Nihavent şarkısını da aşk acısı çeken herkesin bulup dinlemesini hararetle tavsiye ediyor; ''''Gezerken yağmurda rüzgarda karda, Ben bir şimşek gibi çakar giderim, Bana gülmese de hayatın yüzü, Ben ona gülerek bakar geçerim.''''
Tedavi görmesi gereken âşıklar
ŞÜPHECİ ÂŞIK
Çok kıskançtır, sudan sebeplerle aldatıldığı şüphesine kapılır, zihni hep ihanete uğrayacağı düşüncesiyle meşguldür. Ketumdur, duygu ve düşüncelerini paylaşmaz. Söylenenlerin ve görünenlerin arkasında başka şeyler olduğunu düşünür. Çok alıngandır.
YALANCI ÂŞIK
Toplum kurallarına uymaz, kanunla başı derde girer. Kız kaçıranlar, tecavüz edenler, acımasızca kadın dövenler genellikle bunlar arasından çıkar. Sorumsuzdur. Belli bir işte sebat edemez. Mali yükümlülüklerini yerine getirmez. Pişmanlık duygusu yaşamaz.
KENDİNE ÂŞIK OLAN ÂŞIK
Çok önemli biri olduğunu düşünür. Başarı ve yeteneklerini abartır. Özel ve biricik olduğuna inanır. İnsanları sömürür, kendi çıkarları için başkalarını kullanmaktan çekinmez.
OYUNCU ÂŞIK
İlgi odağı olmadığı durumlarda rahatsızdır. Duyguları yüzeyseldir, sığdır, hızla değişir. Dikkat çekmek için dış görünüşünü kullanır. Üslubunda ayrıntılara yer vermez. Anlattıklarında dış görünüşler hakimdir. Hal ve hareketleri abartılıdır.
İSTİKRARSIZ ÂŞIK
Bir gün sevdiğine aşırı değer verir, ertesi gün yerin dibine batırır. Bazı kişiler yücenin yücesi, bazıları aşağının aşağısıdır. Ani hareketleri vardır. Aşırı para harcayabilir. Sinirini kontrol edemez.
BAĞIMLI ÂŞIK
Günlük kararlarını bile başkalarına danışmadan, bol miktarda nasihat ve güvence almadan veremez. Hayatının önemli alanlarına ait sorumlulukları başkalarının yüklenmesini bekler. Bir ilişkisi bittiğinde acilen başka bir ilişki arayışına girer.Yalnız kalmaktan aşırı derecede korkar.
KURALCI ÂŞIK
Zihni ayrıntılarla, kurallarla, listelerle, düzenle, organizasyonla, şemalarla sürekli meşguldür. Mükemmeliyetçidir. Hedeflediği standartlar hiçbir zaman gerçekleşmeyeceği için, projelerini bir türlü bitiremez. Kendisine işe ve verimli olmaya adamıştır.
ÇEKİNGEN ÂŞIK
Çekingen insanlar genellikle sevgili bulamazlar. Bunların arasından büyük platonik âşıklar çıkar. Dolayısıyla çekingen âşık çoğu zaman karşımızdaki kişi veya bizi terkeden sevgili değil, tanımadığımız gizli hayranımızdır.
(YENİ ŞAFAK)
Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 11:26