Gündem
  • 26.2.2005 00:07

ERDOĞAN ABD MEDYASINI UYARDI!..

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye
ile ABD'nin uzun yıllar boyunca dost ve müttefik olarak
beraberliklerini sürdüren iki ülke olduğunu, bugün de bu yakın
ilişkilerin rasyonel bir zeminde devam ettiğini ifade ederek, ''Zaman
zaman, çeşitli bölgesel ve konjoktürel sorunlara yaklaşımlarımızda
üslup farklılıklarımız olabilir. Ancak, iki ülke arasındaki
ilişkilerin gerek tarihi derinliği, gerekse herhangi bir spesifik
soruna indirgenemeyecek çok boyutlu niteliği, dostluğumuzun ve
işbirliğimizin artarak devam etmesini de sağlayacak güçtedir'' dedi.

Erdoğan, bu dostluk ve işbirliğinin artarak devam etmesi için,
medya ve sivil toplum kuruluşlarının da her iki ülkenin kamuoyunda
olumsuz ve mesnetsiz önyargılara zemin hazırlamaması gerektiğini
söyledi.

Başbakan Erdoğan, Ulusa Sesleniş programında yaptığı konuşmada,
geçen iki buçuk yıllık dönem içinde, dış politika anlayışını hayata
geçirmek için gerçekten çok çalıştıklarını ifade ederek, içeride
istikrarı korumak; vatandaşların eğitim, sağlık, adalet, güvenlik ve
özgürlük taleplerine karşılık vermek için gayret gösterirken, dışarıda
bu meşruiyet zemini üzerinden çok önemli diplomatik adımlar atıldığını
söyledi.
Türkiye'nin çevresinde bir güvenlik halesi oluşturmak adına çevre
ülkelerle önemli diyalog mekanizmaları oluşturulduğunu anlatan
Başbakan Erdoğan, yıllardır çözümsüzlüğe terk edilen meselelere
cesaretle çözüm arama iradesi gösterildiğini belirtti.

Bu çerçevede, özellikle çevre ve komşu ülkelerle yoğun bir ziyaret
trafiği başlattıklarını; Rusya, Suriye, Ukrayna, Yunanistan, Romanya,
Bulgaristan, Gürcistan, İran, Bosna-Hersek ve Arnavutluk'la her alanda
işbirliği imkanlarını geliştiren çok sıcak ilişkiler kurulduğunu
anımsatan Başbakan Erdoğan, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın
hazırlamış olduğu plan çerçevesinde, Kıbrıs konusunda atılan iyi niyet
adımlarının dünya tarafından takdirle karşılandığı, Ada'da çözüme
yakın duran tarafın Türk tarafı olduğu gerçeğinin dünya kamuoyu
tarafından kabul edildiğini bildirdi.

Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bütün bu gayretler sonunda Türkiye, dünyaya, çevresiyle sorun
yaşamak istemeyen, dostane ilişkiler sürdürmek isteyen, ayrıca dünya
barışına en üst düzeyde katkı sağlayan bir ülke olduğu mesajını net
olarak verdi. Yine aynı dönem içinde küresel aktörler dediğimiz ABD,
Avrupa Birliği ülkeleri, Rusya, Çin ve Japonya ile de yakın ilişkiler
geliştirdik.

Bu süre zarfında hem biz bu ülkelere ziyaretlerde bulunduk, hem de
Almanya Başbakanı Schröder, AB Komisyon Başkanı Prodi, ABD Başkanı
Sayın Bush, Avrupa Parlamentosu Başkanı Sayın Borrell, Rusya Devlet
Başkanı Sayın Putin ülkemizi ziyaret ettiler. Bu çerçevede Dışişleri
Bakanımız Sayın Abdullah Gül'ün Çin ziyareti de iki ülke arasındaki
ilişkilere önemli bir açılım getirdi. Aynı etkinlik çeşitli
uluslararası platformlarda da sürdürüldü.

Geçen yıl içinde hem NATO, hem OECD, hem de İslam Konferansı
Örgütü ve İSEDAK zirvelerinin Türkiye'de yapılmış olması; ayrıca İKÖ
genel sekreterliği görevine Türkiye'nin adayının seçilmesi çok önemli
diplomatik başarılar olarak kayda geçmiştir. Yine göreve geldiğimiz
günden bu yana yaptığımız rekor sayıda dış geziyle dünyanın pek çok
bölgesine, pek çok ülkesine giderek, hem yılların ihmali, ataleti
yüzünden bozulan, askıya alınan ilişkilerimizi iyileştirdik, hem de
yeni siyasi, ekonomik ve kültürel işbirliği imkanları tesis ettik.

Bugün Türkiye ihracatta rekor üstüne rekor kırıyorsa; turizm
gelirlerinde patlama yaşanıyorsa; dünya medyasında Türkiye hiç
olmadığı kadar geniş yer alıyorsa, bütün bu gelişmelerde, çoğunu iş
dünyamızın temsilcileriyle birlikte yaptığımız bu yoğun dış temasların
elbette büyük payı vardır.

Türkiye dünyaya açıldıkça, insanımızın önünde de yeni ufuklar,
yeni kapılar açılmaktadır. Dış politikada bu çok yönlü, aktif ve
komplekssiz tavrımızı önümüzdeki dönemde de sürdürecek, Türkiye'nin
dünyayla entegrasyonunu sağlayacağız. Çünkü bunu başarmak, Türkiye'nin
de önünü açacaktır.''

-PRATİK MESELELERE BAKIŞ AÇISI-

Biraz da bugünün pratik meselelerine Hükümet'in bakış açısını
vatandaşlarla paylaşmak, gelecek döneme ilişkin beklenti ve hedefleri
ortaya koymak istediğini ifade eden Başbakan Erdoğan, bu sayede
kamuoyunda merak uyandıran bazı noktaları da açıklığa kavuşturmanın
mümkün olacağını söyledi.
Türkiye'de artık, Soğuk Savaş dönemini geride bırakan, yepyeni ve
çok hareketli bir dünyada yaşadığının farkında olan bir yönetimin iş
başında olduğunun bilinmesi gerektiğini ifade eden Başbakan Erdoğan,
''Bugün artık dünyaya bakarken, 30-40 yıl öncesinin gözlükleriyle
bakamazsınız. Bugün kurulmakta olan dünya dengeleri, bugün işleyen
uluslararası dinamikler, bırakın 30-40 yılı, 20 yıl öncesiyle bile
karşılaştırılamaz'' dedi.
O yüzden, bugünün dünyasını, otuz yıl öncesinin parametreleriyle,
soğuk savaş döneminin gözlükleriyle, iki kutuplu dünyanın
söylemleriyle anlamlandırılamayacağını belirten Başbakan, şöyle
konuştu:

''Bu büyük değişim, Türkiye'nin, her alanda olduğu gibi,
bilhassa dış politika alanında, çok yönlü, çok boyutlu, çok aktif ama
çok da dikkatli bir seyir izlemesini zorunlu kılmaktadır. Biz bir
ülkeyle veya bir bölgeyle ilişkilerimizi daha fazla geliştirmenin
imkanlarını ararken, bunu bir başka ülkeyle veya bir başka bölgeyle
ilişkilerimizi soğutmak; bunları birbirinin yerine ikame etmek
amacıyla yapmıyoruz. Bizim derdimiz, bir merkez ülke, bir küresel güç
olma yolunda ilerleyen Türkiye'nin uluslararası ilişkilerini,
etkinliğini olabildiğince arttırmak; bunun için de imkanlarımızı
sonuna kadar zorlamaktır. Bu bakımdan Türkiye'nin bu dış politika
açılımlarını, bu çok yönlü ilişkilerini, bu dış pazar arayışlarını bir
rota değişikliği olarak değerlendirmemek gerekir.

Türkiye, geleneksel dış politikasında radikal bir rota değişikliği
yapma ihtiyacında değildir. Ancak, mevcut rotamızı, küresel bir
vizyonla, yeni dünya gerçeklerini göz önüne alarak bilinçli bir
biçimde geliştirmek zorundayız. Biz dış politikada
olayları kopuk kopuk değerlendirmemek suretiyle, resmin bütününü
gözden kaçırmamaya çalışıyoruz. Ayrıca bütün ilişkilerimizde,
karşılıklı saygıyı, iyi niyeti, ahde vefayı ve dürüstlüğü esas
alıyoruz. Bu da bizim binlerce yıllık devlet geleneğimizin tabii bir
sonucudur.''

-''AB İLE REHAVET, ABD İLE PROBLEMLER...''-

Son günlerde Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinde rehavet,
ABD ile ilişkilerinde de bazı problemler yaşadığı yolunda
spekülasyonlar yapıldığını ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Şunu hemen
söyleyeyim: Sağlam temeller üzerinde bina edilmiş, çok uzun yıllara
dayalı bu ilişkilerde zaman zaman bazı konjoktürel görüş farklılıkları
olması son derece doğaldır'' dedi.

Nitekim, evvelki gün NATO Zirvesi'nde de vurgulandığı gibi, buna
benzer spekülasyonların, ''transatlantik ilişkiler'' denilen Batı
Avrupa-Amerika ilişkileri bağlamında da olduğunu ifade eden Başbakan
Erdoğan, şöyle devam etti:
''Ancak, Türkiye ile ABD uzun yıllar boyunca dost ve müttefik
olarak beraberliklerini sürdürmüş iki ülkedir. Bugün de bu yakın
ilişkiler rasyonel bir zeminde devam etmektedir. Zaman zaman, çeşitli
bölgesel ve konjoktürel sorunlara yaklaşımlarımızda üslup
farklılıklarımız olabilir. Ancak, iki ülke arasındaki ilişkilerin
gerek tarihi derinliği, gerekse herhangi bir spesifik soruna
indirgenemeyecek çok boyutlu niteliği, dostluğumuzun ve işbirliğimizin
artarak devam etmesini de sağlayacak güçtedir. Bu dostluk ve
işbirliğinin artarak devam etmesi için, medya ve sivil toplum
kuruluşlarının da her iki ülkenin kamuoyunda olumsuz ve mesnetsiz
önyargılara zemin hazırlamaması gerekir.''

-IRAK-

Sadece Türkiye'nin değil, bütün bölge ülkelerinin ve hatta bütün
dünyanın gündeminde çok kritik bir yer tutan Irak sorununa da kısaca
değinmek istediğini belirten Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, bölgede
istikrarsızlığın ve savaş şartlarının bir an önce sona
erdirilmesinden, Irak'ın bütünlüğünün bozulmasına yol açacak
girişimlere meydan verilmemesinden yana olduğunu söyledi.

Başbakan Erdoğan, ''Bunun için de, bütün ulusal kaynaklara Irak
halkının tümünün sahip olacağı; hiçbir etnik, dini veya mezhebi
kesimin diğerleri üzerinde egemenlik kurmayacağı; terör gruplarının
antrenman sahası gibi kullanmayacağı hür ve demokratik bir Irak
idealinin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini savunduk'' dedi.

Bu nedenle 30 Ocak'ta yapılan seçimlere en büyük desteği
Türkiye'nin verdiğini anlatan Başbakan Erdoğan, bu seçimlerde bütün
kesimlerin en geniş katılımla oy kullanabilmesinin sağlanması için
çağrıda bulunulduğunu belirtti. Ülkedeki olağanüstü şartlar sebebiyle,
seçimlere katılım ve temsilde ortaya çıkan zafiyetlerin, yeni Irak
Anayasasının hazırlık sürecinde giderilebileceğini; bunun da bütün
Irak halkının ve müstakbel Irak demokrasisinin hayrına olacağını ifade
ettiklerini anımsattı. Erdoğan, ''Yani biz bu sürecin, bütün Irak
halkını kuşatacak bir yaklaşımla, Irak'ın bütünlüğüne halel getirecek
niyetlerden arındırılarak devam etmesini diliyoruz'' diye konuştu.

Irak'ta doğru çözümün, halkın yönünü Bağdat'a çevirmekle mümkün
olduğunu, Iraklılık bilincinin güçlendirilmesi gerektiğini
vurguladıklarını bildiren Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Irak'ın ve yakın çevresinin kendine mahsus tarihi, kültürel,
siyasi, beşeri şartları iyi değerlendirilirse, Türkiye'nin bu
beklentilerinin hem Irak'taki bütün etnik ve mezhebi kesimlerin, hem
bölgenin, hem de dünyanın lehine beklentiler olduğu da anlaşılacaktır.
Biz güney komşumuzu, barışın tesis edildiği, bütünlüğünün bozulmadığı,
komşularıyla barış içinde yaşayan hür ve demokratik bir ülke olarak
görmek istiyoruz.

Irak halkı yıllar yılı büyük zorluklar yaşayarak olgunlaşmış bir
halk olarak kendi geleceğine en doğru şekilde karar verecektir, bu
süreci zedeleyecek her türlü niyete dur denmelidir. Biz, bu konuda,
dostlarımızın da paylaştıklarını söyledikleri hassasiyetlerimizi
ortaya koymak, ülkemizin menfaatlerini korumak ve bölgede barışın
tesisini sağlamak adına beklentilerimizi seslendiriyoruz. Aynı anlayış
ve gayretin ilgili bütün taraflarca da gösterilmesini arzu ediyoruz.''

-AB İLE İLİŞKİLER-

Dış politika gündeminin en öncelikli ve ağırlıklı konularından
birinin de AB ile ilişkiler olduğuna dikkati çeken Erdoğan, göreve
geldikleri günden bu yana Türkiye'nin AB üyeliği konusunda ne büyük
bir gayret gösterdiklerini, kırk yılda atılamayan adımları son iki yıl
içinde nasıl ardı ardına attıklarını vatandaşların bildiğini söyledi.
Bugün de aynı dikkat ve hassasiyet içinde çalışma ve hazırlıkların
sürdüğünü belirten Başbakan Erdoğan, müzakere süreci boyunca AB
zemininde Türkiye'yi temsil edecek olan heyeti oluşturmak konusunda
önemli mesafe katedildiğini bildirdi.

Kısa zaman sonra bu konudaki açıklamanın yapılacağını, kamuoyunun
bilgilendirileceğini belirten Başbakan Erdoğan, müzakere sürecinin,
çeşitli alanlardan pek çok konunun masaya geleceği, teknik detaylar
üzerinde yoğun hazırlıkların gerekli olduğu bir süreç olacağını
söyledi.

-KIBRIS-

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak bu sürece en iyi, en ciddi
şekilde hazırlandıklarını, vakti gelince müzakere masasındaki yeri en
donanımlı, en güvenli şekilde alacaklarını ifade eden Başbakan
Erdoğan, Kıbrıs konusuna değindi.
Bu konuda da Türkiye'yi üzen bazı iç ve dış kaynaklı iddialar
ortaya konduğunu, kafalarda istifhamlar oluşturulduğunu anlatan
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

''Bizim açımızdan 17 Aralık'ta Brüksel'de açıklanan karar, bu
türden spekülasyonlara meydan vermeyecek bir açıklık ve netliğe
sahiptir. Türkiye, Güney Kıbrıs'ı tanımak konusunda herhangi bir yasal
yükümlülük altına girmemiştir. Türkiye, Kıbrıs meselesinin çözümü
konusunda Birleşmiş Milletler zeminini esas alarak, daha önce olduğu
gibi, bugün de, bu zeminde çözüm için gayret göstermeye hazırdır.
Türkiye ve KKTC, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Annan'ın
hazırladığı Planı onaylayarak, çözümü isteyen taraf olduklarını ortaya
koymuşlardır. Ne var ki, Ada'daki bu referandumun ardından, bizim bu
iyi niyetimiz, uluslararası camiadan, vaad edilen ve hak ettiği
karşılığı görememiştir. KKTC üzerindeki izolasyonun kaldırılması
konusunda beklediğimiz adımlar ne yazık ki atılmamıştır.

AB'de yaşanan Kıbrıs ikilemi, BM nezdinde halen sorunlu bir alan
olan Kıbrıs'ın bir parçasını, nihai çözümü beklemeden üye olarak kabul
etmesinden kaynaklanmaktadır. Türkiye şu anda, çözüme dönük
uluslararası adımlar atılmadan, adil ve kalıcı bir çözümün zemini
oluşmadan bir adım atmak durumunda değildir. Şu anda atılması gereken
adım; uluslararası camianın bir an önce Kuzey Kıbrıs üzerinde
uygulanan izolasyonu kaldırmak üzere harekete geçmesidir. Bu adımlar
atılır, BM şemsiyesi altında Ada'da adil ve kalıcı bir barışın zemini
oluşturulursa, Türk tarafı asla çözüm aramak üzere masaya oturmaktan
kaçmayacaktır.
Dış dünyaya ilişkin diplomatik gayretlerimiz elbette bu kadarla
sınırlı değil.''

-''KANAYAN YARALARA MERHEM''-

Türkiye'nin, bütün dünyada ve herkes için samimiyetle barış
istediğini, bu konuda üzerine düşen görevi, Afganistan örneğinde
görüldüğü üzere en aktif, en etkili ve en yaygın şekilde yapmak
konusunda kararlı olduğunu anlatan Başbakan Erdoğan, ''Bölgemizden
başlayarak şu anda kanamakta olan bütün yaralara merhem olmak,
özellikle Ortadoğu'da bir arabulucu olarak üzerine düşen görevi en
ideal şekliyle yerine getirmek, çatışmalara uzlaşma getirmek ve
dünyadaki barış ihtiyacını gür şekilde seslendirmek adına
gayretlerimizi sürdüreceğiz'' dedi.

Dünyanın her köşesiyle temas kurmak; daha önce diplomatik
ilişkilerin yeterince güçlü olmadığı ülkelerle de kaynaşmak,
Türkiye'yi küresel bir güç olarak tanıtmak için dünyayı dolaşmaya da
devam edeceğini anlatan Başbakan Erdoğan, gelecek hafta Afrika
programının olduğunu, Sahra'nın güneyine inerek Türkiye'nin üst
düzeyde resmen daha önce gitmediği coğrafyalara açılacaklarını ifade
etti.

Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
''İnanıyorum ki bu ziyaret de hem bizim, hem de Afrikalı
dostlarımızın önünde hayırlı, bereketli kapılar açacaktır. Türkiye
adına bu yeni ufuklardan yeni dostluklarla, yeni işbirliği
imkanlarıyla, yeni kazançlarla döneceğimize inanıyoruz. Bütün
gayretlerimiz, Türkiye'yi büyüklüğüne yakışır, tarihi birikimine
yakışır, insani zenginliklerine yakışır bir küresel güç haline
getirmek içindir. Çünkü Türkiye güçlendikçe, insanlığın barış umudu da
güçlenecektir.''
Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 11:10

İLGİLİ HABERLER