Gündem
  • 5.4.2007 08:23

ERDOĞAN ÇANKAYA'YA ÇIKAMAZ

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı adaylığı konusunda hâlâ tereddüt içinde olduğunu ve aday olmama ihtimalini kendi kafasında açık tuttuğunu söyledi. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinin Türkiye’nin korunmaya ihtiyacı olduğunu gösterdiğini belirterek, “Ben Erdoğan’a tuzak kurmuyorum. Muhalefet görevimi yapıyorum” dedi.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin genel merkezinde Vatan Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Tayfun Devecioğlu, Ankara Temsilcisi Bilal Çetin, yazar Mehmet Tezkan ve muhabir Hale Gönültaş’ın sorularını yanıtladı. Baykal’ın cumhurbaşkanlığı adaylık sürecine ilişkin değerlendirmeleri şöyle:

Oldu bitti havasına girmemeli
* Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına aday olmayacağına yönelik umudunuzu koruyor musunuz?
Başbakan’ın sağduyusuna güveniyorum. Türkiye’yi böyle bir sıkıntıya sokmamak için gereken kararı almalıdır. Alacaktır. Bir oldu bitti havasına girmeyecektir. Girmemelidir.

AKP’nin iç işi değil
* Bu bir yorum mu? Bunu bir bilgiye dayanarak mı söylüyorsunuz?
Kimse adına inançla bir şey söyleyemem. Başbakan’ın adaylığını hâlâ ilan etmemiş olması, bu konuda tereddüdü onun da taşıdığını gösteriyor. Türkiye sıkıntı içinde. Herkes fal açıyor. Bu AKP’nin iç işi olarak algılanacak bir konu değil. Bir aile şirketine atama yapar gibi atama yapamazsınız. Olmaz. Başbakan, eğer cumhurbaşkanı olma kararı almışsa ve bunun doğru ve yerinde bir karar olduğunu düşünüyorsa peki bunu neden saklıyor?

* Tartışılmasın diye olabilir mi? Son anda adaylığını açıklamayı düşünüyor olabilir..
Bu bir eziklik, zaafiyettir. Onun hâlâ bu konuya açıklık getirmemiş olması kendi içindeki tereddütten kaynaklanıyor. Aday olmama ihtimalini kendisi de kafasında açık tutuyor.

Kendini tutamıyor
* Gerçekten tereddüt içinde olabilir mi?
İstek konusunda kimsenin kuşkusu yok. Onun da yok, milletin de yok. İstiyor ama söylemiyor. Eğer kendi adaylığı ile ilgili bir problem olmadığı inancında içinde olsa açıklardı. Ama sen zaten başbakan olarak yıllardır tartışılıyorsun. Burada bir sıkıntı var. Onun için açıklamıyor adaylığını. Yoksa, “Arkadaşlar uygun olacağını düşünüyorlar. Ben de şeref sayarım” der. Ama diyemiyor. Neden diyemiyor? Bu ciddi bir nokta.

Dün “cibilliyetsiz” ifadesini kullanıyor. Bir cumhurbaşkanı adayı böyle konuşabilir mi? Son dönemeçtesin o zaman tut kendini. Ama tutmuyor. Yakışır mı bir cumhurbaşkanının ağzına. Olmaz, cumhurbaşkanı, üslubuyla da siyasetiyle de öngörülebilir olmalıdır. Cumhurbaşkanlığı makamı, her gün sürpriz çıkarılacak bir yer değildir. Ülke için toplum için dünya için kişiliği ile üslubuyla, öngörülebilir olmalıdır. Güvenilir olmalıdır. Bu kadar siyasi zigzak ve üslup zaafiyeti, bu kadar karanlık ilişkiler. Olmaz. Taşımaz, “Eğer demokrasi ise taşıması lazım” diyorlar. Ben de “demokrasi ise taşımaması lazım” diyorum. Cumhurbaşkanlığının bir tarifi var. Başbakan Erdoğan’ı Ahmet Necdet Sezer gibi cumhurbaşkanının altında gördük. Şimdi o cumhurbaşkanı olacak. Kendisi gibi biri başbakan olacak ve Türkiye bunu içine sindirecek. Bu olmaz. Bunun şartları yok. Cumhurbaşkanının hiç kuşku yok ki hukuki ve ahlaki bir konumu var. Ben de yapma diyorum. Sen de göreceksin ve yapmayacaksın.

Laikliği içine sindir
* Sizin, söylemlerinizle “Başbakan Erdoğan’ı cumhurbaşkanı adayı olma konusunda tahrik etme yönünde” bir çaba içerisinde olduğunuz yönünde bazı iddialar var. Bunlara yönelik değerlendirmeleriniz neler?
Bu çok eski bir teori. Benim yerimde olan kişi ne yapardı da ben onu yapmıyorum? Ben çok ciddi bir iş yaptığıma inanıyorum ve Başbakan’ın da bunu çok iyi anlayacağına inanıyorum. Onunla kişisel, duygusal bir düşmanlığım, husumetim, kinim nefretim, söz konusu değil. Ben, sayın Erdoğan’a tuzak kurmuyorum. Türkiye’de iktidar da muhalefet de şerefli görevlerdir. Ben Türkiye’nin dengelerini gözeterek muhalefet yapıyorum. İktidara geldiklerinde kendilerini ilk gün ziyaret ettim. O görüşmede, “Artık parlamentoda çoğunluğunuz var. Ben size her konuda yardımcı olmaya hazırım. Aman sakın ha laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin kazanımlarını tehlikeye sokacak bir girişimde bulunmayın. Türkiye’nin rotasıyla oynamayın. Bunu koruyalım. Bunun için geldim” dedim. O da “merak etme sen. Yok öyle bir şey” dedi. Biz bir süreci el ele götürdük. Ama geçen yıl 23 Nisan konuşmasında adını koyduk. Orada laiklik tartışmasını gündeme getirdi. Bunu ne Menderes, ne Özal, ne Demirel gündeme getirmiştir. Her ülkenin ortak genel bir çerçevesi var. Ülkenin ana siyasi güçleri o konuları konuşmaz. Marjinaller konuşur. Türkiye’de istikrar dediğin bu. Bunu içine sindir. Üniversite kavgasının altında yatan, yargı ile çekişmenin altında yatan da budur. Bu kişi şimdi cumhurbaşkanı olacak. Anayasa Mahkemesi’ni bu anlayışla yönetecek. Olmaz, Türkiye sağduyuyu en son anda mucizevi bir şekilde devreye sokan ve bu kimliği ile temayuz etmiş bir ülkedir.

* Erdoğan, hakkındaki tüm iddialara karşın Başbakan oldu. Neden Cumhurbaşkanı olmasın?
Çünkü yetki orada. Başbakan Erdoğan’ı Ahmet Necdet Sezer gibi bir cumhurbaşkanının altında gördük. Ayrıca kanun çıkarıyor, orada da Anayasa Mahkemesi var. Fakat eline fırsat geçse, bu engeller olmasa ne olacağı belli. Şimdi cumhurbaşkanı olursa eline fırsat geçecek. Altında kendisi gibi bir başbakan olacak ve Türkiye bunu içine sindirecek. İşte bu olmaz. Cumhurbaşkanlığına, Türkiye’nin laik, demokratik çizgisini özümsemiş biri gelmelidir. Demirel kadar özümsemiş, Turgut Özal kadar benimsemiş, Menderes kadar Bayar kadar özümsemiş biri gelsin.

Taç giyen baş akıllanır
* Kendisi yerine onun tercih edeceği biri Köşk’e çıkarsa ne değişecek?
Taç giyen baş akıllanır. Oraya gelen bir insan emir almaz. Almamalıdır. Alacak birisi de gelmemelidir. Yazılı bazı şeyler vardır, Anayasa’da “cumhurbaşkanı terbiyeli olmalıdır” diye bir kural yok. Ama cumhurbaşkanı terbiyeli olmalıdır.

Din referans olamaz
* Siz, Başbakan’a “ayıplısın, cumhurbaşkanı olamazsın” demeye getiriyorsunuz.
Sen, “benim referansım dindir demişsin.” Türkiye Cumhuriyeti’nin referansı din değildir. Cumhurbaşkanlığı başka bir yer. Bunun üzerinde birşey yok. Kendisine saygısı olan bir demokratik rejim buna evet demez. Böyle bir tuhaf durumu hazmetmez.

* Siz erken seçimi gündeme getirdiniz. İş adamları, sizin çağrınıza çok olumlu yanıt vermedi. TÜSİAD, “uzlaşma ile seçelim” dedi. Sivil toplum örgütlerinden de itiraz gelmiyor.
Türkiye’de sessiz çoğunluk var. Bu “doğru değil” kanaati var. Ben o kanaatin sözcülüğünü yapıyorum. Bunu birisinin anlatması lazım. O sağduyulu, esnaf, çiftçi, memur “Aman o olmasın” diyor. Ben, onu sağlamaya çalışıyorum. Seçimde alacağı oydan daha az desteği var. Biz bu görevi yapmasak Türkiye daha mı iyi olacak. Bir büyük medya grubu, televizyonlarıyla, dergileriyle, gazeteleriyle 2.5 katrilyonluk bir mali kuşatmanın altında. Ayrıntısına girmiyorum. Ama gerçeği bu. Bir başka grup birden devletleştirilivermiş. Bu düşündüğümüz çağdaş demokrasinin medya tablosu, hukuk tablosu bu mu? Ona göz yum. Buna göz yum. Olmaz. Yozlaşma bu. Bütün bu olumsuzlukların simgesi haline cumhurbaşkanlığı geliyor. Elbette cumhurbaşkanını TBMM seçecek, Anayasa’ya göre seçecek. Ama doğru seçecek. Anayasa’nın değerlerine, mantığına uygun seçecek. Sıkıntı çıkar. Gitmez. Kendinize gelin. Bir siyasetçi olarak bana verilen görev, Türkiye’nin gidişatını tespit etmek, o konudaki kanaatlerimi ilgililere anlatmak, gücüm yetiyor ise önlemek. Ben böyle bir görev yapıyorum. Kimse kızmasın. Kimse benim isteğime en engel oluyor diye bozulmasın. Demokrasinin, değerlerine uygun şekilde muhalefet partisi lideri görevini yapıyor. Benim derdim seni mutlu etmek değil. Seninle anlamsız bir kavga etmek de değil. Ben Türkiye’nin cumhurbaşkanlığı seçiminde Türkiye’nin korunmaya ihtiyacı olduğunu çok net görüyorum.

‘Belki de hiç aday göstermeyeceğiz’
* CHP, TBMM Genel Kurulu’ndaki oylamalara katılacak mı?
Adaya bağlı. Eğer uzlaşma ile toplumun taşıyabileceği, tarifin gereğini yerine getireceği uygun bir cumhurbaşkanı çıkarsa gireriz tabii. Biz Türkiye’yi kabul edilebilir bir şekilde temsil edecek bir insan çıksın istiyoruz. Biz oy vermesek bile biz de aday gösteririz o zaman. Seçim yapılsın. Ama dile getirdiğim kaygıları ayakta tutan bir tablo olursa hiçbir katkı yapmayız.

* O halde karşı tarafın adayını görmeden CHP aday göstermeyecek..
Belki de hiç göstermeyeceğiz.

Cumhuriyet Mitingi’ne örgütsel katılımımız söz konusu değil
* 14 Nisan’da Ankara’da “cumhurbaşkanlığı” konusunda sivil bir tepki oluşacak. Toplumun bu tepkisini nasıl yorumluyorsunuz?
Toplumun böyle bir ihtimal karşısında rahatsız olan kesimleri, bu eylemle düşüncelerini ortaya koyacaklar. Normaldir. Bu eylem ile Türkiye’deki siyasetin akışını etkileyecek büyük bir tehlike, kırılma görmüyorum.

* Başbakan dün, 14 Nisan eylemine ilişkin bir soru üzerine “iş çığrından çıkıyor” dedi. Bir engelleme olabilir mi?
Hükümetin böyle bir toplantıyı engelleyici bir çaba içerisine girmesine ihtimal vermem.

* Bu mitinge CHP’nin güçlü bir katılımı olacak mı?
Örgütsel bir katılımımız söz konusu değil. Ama herkes doğal olarak katılır. Elbette CHP hissiyatını yansıtır. Milletvekililleri de katılabilir, seçmenlerimiz de, bize oy vermeyecek olanlar da katılır. Biz toplumu bu konularda daha duyarlı hale getirmeye yönelik çalışmalara olumlu yaklaşıyoruz. Bunu demokratik bir hak kullanımı olarak görüyoruz.VATAN
Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 20:27

İLGİLİ HABERLER