İzmir -Manisa hattında 30 kilometrelik mağma odaları bulunan yanardağ bulundu
Geraschenko, resmi bir doğrulama yapılmadığını belirtti. Strabon'un "Geographika" kitabında "Yanık Ülke" olarak anılan Kula-Salihli Jeoparkı, tarihi ve doğal güzellikleriyle tanınıyor. Türkiye'nin UNESCO tescilli tek jeoparkı, volkanik tepeleri ve kaya denizi ile bilim insanları için doğal bir laboratuvar. TÜBİTAK destekli projede, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi öncülüğünde çeşitli üniversitelerden bilim insanları bölgeye özel tasarım 15 sismometre yerleştirdi. Araştırma ekibi, 5 ila 30 kilometre derinlikte 8 magma odası tespit etti. En büyük magma odası yeryüzüne yaklaşık 5 kilometre yakınlıkta olup, depremlerden etkilenip püskürme riski taşıyor.
TÜRKİYE'DE SON PATLAMA 166 YIL ÖNCE
Peki, 13 tane yanardağa sahip Türkiye için de böyle bir tablo ortaya çıkabilir mi? Verilere göre Türkiye'de yaşanan son volkanik patlama, 1855 yılında Tendürek Dağı'nda gerçekleşti. Ancak uzmanlara göre, bu volkanlar tamamen susmuş değil ve zamanı geldiğinde tekrar faaliyete geçecek!
"EGE'DEKİ VOLKANLAR HAREKETE GEÇEBİLİYORLAR"
Türkiye’deki volkanik hareketlilik hakkında bilgi veren Jeofizik Uzmanı Dr. Oğuz Gündoğdu, "Bildiğimiz kadarıyla Türkiye’deki volkanlar çok eski ve aktif değiller. Son dönemde herhangi bir aktivite de görülmemiş durumda. Yakın bir tarih sayabileceğimiz 1855’teki patlama sonrasında yani yakın gelecekte bir patlama beklemiyorum. Ancak Ege’deki volkanlar bu durumun dışındalar, aktif olarak harekete geçebiliyorlar" dedi.
Volkanik hareketlerin depremleri tetikleyip tetikleyemeyeceği sorusunu ise Dr. Gündoğdu, şöyle cevapladı: "Volkanik hareketler depremleri tetikliyor ancak bunlar büyük depremlerden ziyade sıralı, küçük depremler. Büyük depremler dediğimiz kategoriye çok girmiyorlar."
"DATÇA VE EGE DEPREMLERİNİN SEBEBİ VOLKANİK OLABİLİR"
Son dönemde yaşanan Ege depremlerine dikkat çeken Prof. Dr. Okan Tüysüz de, "Datça ve Ege depremlerinin, volkanik faaliyetlerle ilgili olabileceği yönünde kuşkular var" açıklamasında bulundu.
"Jeoloji açısından uzun kabul edilmeyen 160-170 yıl önce Tendürek ve Ağrı’da çeşitli patlamalar meydana gelmiş. Son 10-15 bin yılda meydana gelen bir patlama varsa bu volkanlara aktif volkanlar diyoruz" diyen Prof. Dr. Tüysüz, 1855 yılının hiç de uzak bir zaman dilimi olmadığını belirtti.
GENİŞLİĞİ 30 KİLOMETREYE ULAŞAN MAGMA ODALARI
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve proje yürütücüsü Prof. Dr. Özgür Karaoğlu, 3,5 yıl boyunca özel tasarım sismometrelerle Kula başta olmak üzere, Demirci, Selendi, Salihli, Alaşehir ve İzmir'in Kiraz ilçesini kapsayan yaklaşık 10 bin kilometrekarelik alanı incelediklerini söyledi.
Jeoloji ve jeofizik alanında uzman bilim insanlarıyla çalıştıklarını vurgulayan Prof. Dr. Karaoğlu, şu bilgileri verdi:
"Bu TÜBİTAK projesi farklı jeofiziksel yöntemlerle söz konusu magma odalarının belirlenmesi açısından Türkiye'de ilk, dünyada sayılı çalışmalar arasındadır. Çalışmalar sonucunda burada pek çok magma odasının varlığını tespit ettik. Şu anki sonuçlarımıza göre 8 adet irili ufaklı magma odası var. Bunlar kimisi 5-6 kilometre boyutlarında kimisi 30 kilometreye kadar ulaşan magma odaları mevcut. Bu magma odaları ağırlıklı olarak yüzeyden 15 kilometre derinlikte bulunuyor, 30 kilometre derinliğe kadar bu magma odalarını izliyoruz. Ancak özellikle bu bölgedeki jeotermal sistemi de ısıttığını düşündüğümüz bir magma kütlesi var. Bu büyük magma kütlesinin yüzeye 5 kilometre derinlikten yukarıya doğru yükseldiğini, sokulduğunu tespit etmiş durumdayız."
EN SON 4 BİN 700 YIL ÖNCE PÜSKÜRMÜŞ
Bölgenin yaklaşık 2 milyon yıldır aktivitesi bilinen volkanik bir alan olduğunu, pek çok volkanik koni ve lav kalıntılarına ev sahipliği yaptığını aktaran Karaoğlu, bölgedeki en son volkanik aktivitenin ise günümüzden 4 bin 700 yıl önce gerçekleştiğinin bilindiğini aktardı.
"Tespit ettiğimiz magma odalarının duruşu, pozisyonları, dizilişi, yüzeye yakınlıkları değerlendirildiğinde bunların yeniden faaliyete geçmesi ve püskürmesi mümkün görünmektedir." diyen Karaoğlu, bölgede aktif fayların da olduğunu, depremlerin magmayı tetikleyebileceğini, volkanik faaliyetleri başlatma riski bulunduğunu kaydetti.
Karaoğlu, şöyle konuştu:
"Alaşehir grabeninde sınır fayları var, başka aktif faylar da var. Bölge kuzey güney yönünde gerilmeye maruz kalıyor. Yer kabuğunu deforme eden başka aktif fay sistemleri de bulunmakta. Bundan dolayı bu magma kütlelerinden yüzeye yakın olanların, yeniden aktivite göstermesi mümkün görünüyor. Bundan sonraki süreçte de bu aktivite ve depremler devam ettikçe, kabuktaki bu yırtılmalar devam ettikçe -ki öyle gözüküyor- 5 kilometre derinliğe kadar sokulan magma kütlesinin bir şekilde yüzeye yaklaşması ve püskürmesi çok olası görünüyor."
"NİTELİK ANLAMINDA BELKİ DE TÜRKİYE'DE BİR İLK"
Proje ekibinde yer alan Ankara Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Başkanı ve Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Bülent Kaypak da bölgeye geçici yerleştirdikleri sismometrelerden gelen verilerle AFAD ve Kandilli Rasathanesi'nin deprem gözlem merkezi istasyonlarından alınan yer hareketlerini gözlemlediklerini söyledi.
Bu alanda 3 bine yakın küçük deprem tespit ettiklerini, bunları kullanarak magma odalarının yer altındaki tomografik kesitini oluşturduklarını dile getiren Kaypak, "Tıpta kullanılan beyin tomografisi, MR gibi tekniklere benzer şekilde biz de yerin altını deprem verileri ile görüntüledik. Çok iyi sonuçlar tespit ettik. Magma odalarının yerleri, büyüklükleri ve derinlikleri konusunda önemli bilgilere sahip olduk." dedi.
Çalışmalarının bilimsel ve ekonomik yönden önemli faydaları olacağını, en başta jeotermal araştırmalara rehberlik yapabileceğine işaret eden Prof. Dr. Kaypak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu çalışma nitelik anlamında belki de Türkiye'de bir ilk. Volkanik anlamda çalışmalar yapılıyor ama jeofizik ve jeoloji anlamında, farklı yöntemlerin kullanıldığı önemli bir çalışma oldu. Bu kapsamda biz yerin derinliklerini görüntülemeye başardık. Burada en önemli şeylerden bir tanesi magma odalarının yerinin belirlenmesiydi ve bunu ortaya çıkardık. Bunun bilimsel dünyaya çok büyük katkısı olacak. Ayrıca orta ve uzun vadede ekonomik katkıları da bulunmaktadır. Örneğin jeotermal çalışmalara ilişkin önemli bilgiler sunacaktır."
Güncellenme Tarihi : 7.10.2024 11:46