Gül, İran'a saldırılmaması için uyardı
Gül, İran'a yapılacak askeri bir harekatın büyük bedelleri olacağını söyledi.
CHICAGO (AA) - Mehmet Toroğlu - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İran'daki nükleer soruna ilişkin, ''Bu soruna askeri bir çözüm bulunması imkansızdır. Bu tür bir hareket, eldeki sorunun daha da büyümesine yol açar ama aynı zamanda bölgemizde ve ötesinde yeni çatışma alanlarının oluşmasına neden olur'' dedi.
Gül, Chicago Küresel İlişkiler Konseyi'nde ''Türkiye'nin Ekonomik ve Dış Politika Öncelikleri'' başlıklı bir konuşma yaptı.
Konuşmasında Arap Baharı'na değinen Gül, başından beri, Türkiye'nin bu tarihi değişimin en büyük destekçisi olduğunu ifade ederek, ''Neden- Çünkü demokrasiye doğru atılan her adım bu ülkelerin hem kendi vatandaşlarının meşru beklentilerini karşılamak hem de uluslararası topluluklara göre bu ülkelerin daha güvenilir birer ortak olabilmesi açısından çok büyük önem taşımaktadır'' dedi.
Gül, sonuç olarak, kendi hakları ve şerefleri için mücadele eden insanların yanında yer almak konusunda tereddüt bile etmediklerini belirterek, ''Biz de birçok uluslararası toplum ile beraber tarihin haklı tarafında yer almayı seçerek stratejik bir karar verdik'' ifadesini kullandı.
Öncelikle, Arap rejimlerine, kendi halklarının meşru beklentilerini tam olarak karşılamalarının gerekliliği yönündeki çağrıları defalarca yinelediklerini söyleyen Gül, ''Bunu başaramadıklarında da bölge insanlarıyla güçlerimizi birleştirdik ve onların isteklerini elde etmelerini sağlamaya çalıştık'' diye konuştu.
Gül, devrim sonrası değişimi kurumsallaştırma aşamasında olan ''Tunus, Mısır, Libya ve Yemen'' gibi ülkelerin en aktif ortağının Türkiye olduğunu kaydederek, ''Bu ülkelerin bize olan büyük sempatisini kazandığımız için yalnızca kendi deneyimlerimizi paylaşmıyor, aynı zamanda da ekonomik işbirliği ve siyasi kapasite inşası konularında onlara somut yardımlarda bulunuyoruz. Özellikle de dini özgürlük ve laiklik konusundaki yaklaşımımız ve bu nosyonları demokratik çoğulluk ve devletle toplum arasında uyumun güvencesi haline dönüştürme şeklimizle oldukça alakalıdır'' dedi.
-''Onlarca yıllık diktatörleri işleyen demokrasilere çevirmek kolay değil''-
Bazılarının, bu devrimlerin gerçek beklentileri ne kadar karşılayacağı konusunda hala tereddütlerinin bulunduğunu ifade eden Gül, bu süreç içinde inişler ve çıkışların olacağını öngörmelerinin normal olduğunu kaydetti.
Gül, ''Ne de olsa, onlarca yıllık diktatörlükleri işleyen demokrasilere çevirmek hiç de kolay bir görev değildir. Ama gerçekten insanların istediği aslında budur ve biz de onlara yardım etmek için yanlarında olmalıyız'' diye konuştu.
Öte yandan Suriye'de, baskıcı rejim politikaları yüzünden henüz meyve vermeye başlamamış olan devrimin hala ortalarında olduklarını anlatan Gül, ''Her gün onurları için çok sayıda insan hayatını kaybediyor. Ve yine bizler uluslararası toplum olarak bu halkların demokrasi yolculuklarında destek olmakla yükümlüyüz. Türkiye, kendi adına, Suriye'deki insanların acılarını hafifletmek adına, elinden geleni yapmaktadır. Diğerlerinin yanı sıra, ülke rejiminin uyguladığı şiddetten kaçan yaklaşık 25 bin Suriyeliyi ülkemizde misafir etmekteyiz'' dedi.
-''Uluslararası toplum krize etkili tepki gösteremedi''-
Gül, aynı zamanda Suriye Ulusal Konseyi tarafından temsil edilen muhaliflerle sürekli temaslarını sürdürdüklerini ve onları, ülkelerindeki tüm vatandaşları kapsayan, insanların haklarını tamamıyla temin eden yeni bir Suriye için, yeni bir vizyon oluşturmaları doğrultusunda teşvik etmeye çalıştıklarını dile getirerek, ''Fakat şunu söylemem gerekir ki uluslararası toplum bir bütün olarak var olan krize etkili bir tepki göstermemiştir'' ifadesini kullandı.
Altı maddelik Annan Planı'nın, tüm yönleriyle acilen uygulanmaya başlanması halinde Suriye'de düzenli bir geçiş elde etmek için hala son şans olabileceğini belirten Gül, ''Bu nedenle, şimdi Suriyeli insanlarla dayanışma zamanıdır ve gecikmeksizin bu yönde gerekli adımların atılması gerekir'' diye konuştu.
-''Bölgemizde hiçbir şekilde kitle imha silahı görmek istemiyoruz''-
Küresel gündemde en üst sıralarda yer alan bir diğer hususun da İran'ın nükleer programı olduğuna işaret eden Gül, ''Bu bağlamda, nükleer silahların yaygınlaşma ihtimaliyle ilgili olarak Türkiye elbette büyük endişe taşıyan ülkeler arasındadır. Bölgemizde, hiçbir şekilde kitle imha silahı görmek istemiyoruz ve bu silahların elde bulundurulmasına da kesinlikle karşıyız'' dedi.
Gül, ''Bu tür silahların edinilmesi veya geliştirilmesine yönelik teşebbüsler, bunlara sahip olmak için bölgesel bir yarışı tetikleyebilir ve bu da uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden daha büyük bir dengesizliği ortaya çıkarır'' ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Gül, ''Bu nedenledir ki, hem İran hem de İsrail olmak üzere Ortadoğu'da kitle imha silahsız bir bölgenin oluşturulması için uzun süredir çağrıda bulunmaktayız. Bölgemizde halihazırda yeterli miktarda çatışma kaynağı mevcut ve bizim için bu husus öncelik taşıyan bir sorun teşkil etmektedir'' diye konuştu.
-''İran, şeffaf politika izlemeli, uluslararası topluma teminat vermeli''-
Gül, sözlerine şöyle devam etti:
''Özetle, İran'ın nükleer programıyla ilgili görüşlerimiz bunlardır. Barış amaçlı olarak nükleer enerji kullanma haklarını destekliyoruz. Ama İran'ın şeffaf bir politika izlemesini ve programlarının doğasının askeri amaçlı olmadığına dair gerekli veri ölçümleriyle birlikte uluslararası topluma teminat vermesini istiyoruz.
Buradaki kilit unsur, her iki tarafın arasında bulunan güven boşluğunun kapatılması ve anlamlı bir diyalog süreci yolunun açılmasıdır. Ve hepiniz biliyorsunuz ki, biz bu amaca ulaşabilmek için aktif bir şekilde çalışmaktayız. Mayıs 2010 Tahran Deklarasyonu ile örneğin Türkiye ve Brezilya'nın İran'ın zenginleştirilmiş uranyum kaynaklarının yarısından çoğunu kendi ülkeleri dışına transfer etmeleri için ikna etmesi, güven tesisi yönünde önemli bir unsur olmuştur. Benzer bir uzlaşı arayışlarının hala söz konusu olması göz önünde bulundurulacak olursa, o dönemde böyle bir fırsatın kaçırılmış olması çok büyük talihsizliktir.
Her koşulda, alternatifleri göz önünde bulundurduğumuzda, diyaloğu kolaylaştırmak ve sağlamaya çalışmak dışında bir seçeneğimiz olmadığını düşünüyoruz. Çünkü bu soruna askeri bir çözüm bulunması imkansızdır. Bu tür bir hareket, eldeki sorunun daha da büyümesine yol açar ama aynı zamanda bölgemizde ve ötesinde yeni çatışma alanlarının oluşmasına neden olur. Bu sebeple, geçen nisan ayında İstanbul'da İran ve P5+1 arasında yakın geçmişteki müzakerelere ev sahipliği yaptık''.
Gül, tarafların soruna odaklı bir gündemle diyaloglarını sürdürmek için İstanbul'da karar kılınmasından dolayı mutlu olduğunu kaydederek, şimdi de yarın düzenlenecek Bağdat toplantısının bu kararları her iki tarafın da pratik adımlara dönüştüreceğini umut ettiklerini dile getirdi.