Gündem
  • 25.2.2006 07:52

HAMAS ZİYARETİNDEKİ 'İKİ KELİMELİK ZİNCİRLEME KAZA'!..

ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN HÜRRİYET'TEKİ YAZISI:  

İki kelimelik zincirleme kaza


HAMAS temsilcisi Meşal'in Ankara'da bulunduğu akşam geç saatlerde, Başbakan'a yakın bir kişi arayarak Meşal'in basın toplantısıyla ilgili şu uyarıyı yaptı:

’’Aman dikkat edin, Meşal'in basın toplantısında söylediklerini tercüman yanlış çeviriyor. Meşal, yumuşak konuşuyor, ama tercüman çok sert şeyler söylüyormuş gibi çeviriyor.’’

Konuştuğum bazı kişiler ise, tam aksine Meşal'in sert konuştuğunu, yumuşak çevrildiğini söylediler.

* * *

Dün Cengiz Çandar'la konuşurken Meşal'in sözlerinin çevirisiyle ilgili çok ilginç, bir o kadar da eğlenceli bir örneği anlattı.

Çandar iyi Arapça bilir.

Meşal'in basın toplantısını televizyondan o da seyretmiş.

HAMAS temsilcisi bir ara "Hukuke'l-Vatani" kavramını kullanmış.

Çandar, "Arapça'da hukuk, hak kelimesinin çoğuludur. Yani 'haklar' anlamına gelir. Meşal, 'milli haklardan' vazgeçmeyeceklerini söylüyordu" diyor.

Oysa tercüman bunu "hukukun üstünlüğü" şeklinde çevirmiş.

"CNN Türk'te Gürkan Zengin'i arayıp bunu düzeltmeyi istedim. Ama kavram böyle geçti."

* * *

Geçti ama bakın ondan sonra neler olmuş.

Çandar anlatmaya devam ediyor:

"Ertesi gün NTV'de Emre Kongar ile Mehmet Barlas'ın programını seyrediyordum. Meşal'in 'Hukukun üstünlüğünden' söz etmesini çok önemli bir gelişme olarak gördüklerini söylediler.

Ertesi gün CNN Türk'te Taha Akyol'u izledim. O da HAMAS'ın ilk defa hukukun üstünlüğünden söz ettiğini belirtip, bunun çok önemli bir gelişme olduğunu söyledi."

Çandar, "Oysa Araplar'da hukukun üstünlüğü diye bir kavram yoktur" diyor.

"Milli haklar" ile "hukukun üstünlüğü" kavramları arasında büyük fark var.

Hatta "milli hak" kavramı, çoğu kez, uluslararası hukukun çiğnenmesi anlamına bile gelebiliyor.

Ama bakın HAMAS liderinin eski siyasi görüşünün hiç değişmediğini anlatan ifadesi, sanki görüşü tamamen değişmiş gibi bir etki yaratabiliyor.

* * *

Bu örneği şundan aktarıyorum.

Yaşadığımız medya çağında, "gerçekler" bazen böyle illüzyonlar üzerine kuruluyor.

Birisi ortaya bir söz atıyor ve o söz, sanki gerçekmiş gibi tartışılmaya başlıyor, daha da önemlisi toplumun ortak envanterine giriyor.

Tıpkı Birinci Irak Savaşı sırasında rahmetli Özal'ın başına gelen olay gibi.

O dönemde Özal'ın Amerika'nın yanında savaşa girersek "bir koyup üç alacağımızı" söylediği iddia edilmişti.

Özal bütün hayatı boyunca "Ben hiçbir zaman böyle bir şey söylemedim" diye çırpındıysa da, ona kızan herkes "Söylemiştir, mutlaka söylemiştir" diye iman tazelemeye devam etti.

Böylece bir "kolektif fısıltı" gerçeğin kendisi haline dönüştü.

* * *

Tekrar HAMAS'a dönelim.

Şu ana kadar Filistinli örgütün değiştiğini gösteren bir işaret yok.

O zaman gelin şu sorunun cevabını arayalım.

Türkiye bu adımı niye attı?

Kendisine stratejik bir kazanım sağlamak mı, yoksa Filistin sorununun çözümüne katkıda bulunmak için mi?

Türkiye'nin kazandığı bir şey yok.

Ya Filistin sorununun çözümü?

Bazı ciddi uzmanlar, bırakın çözüme katkıda bulunmayı, HAMAS'ı şımartarak, çözümü daha zorlaştırıcı bir etkisi olduğunu söylüyor.

* * *

Benim görüşüme gelince...

Türkiye bu hesapsız girişimi yapmak yerine, gücünü, ABD ve İsrail'i, yapmak üzere oldukları bir yanlışlıktan korumak için kullansaydı çok daha yararlı bir iş yapmış olurdu.

O da, bu iki ülkenin Filistin'e yaptıkları ekonomik yardımı kesmelerini önlemek olmalıydı.

İşte bu noktada ben hükümetin tavrını sonuna kadar destekliyorum.

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 09:56

İLGİLİ HABERLER