UĞUR ALICI
ANKARA - YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, taslağın hiç kimsenin malı olmadığını belirterek, Milli Eğitim Bakanlığı'nın asıl yapması gereken düzenleme alanının ortaöğretim alanı olduğunu, taslakla ilgili çalışmaların ise Ocak ayı sonuna doğru biteceğini söyledi.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, uzun zamandan beri tartışma konusu olan YÖK Taslağı ile ilgili çalışmalarda görüşlerini almak üzere bugün eğitim sendikaları genel başkanları ve yetkilileri ile Öğretim Üyeleri Dernekleri'nin genel başkanlarını YÖK'te kabul etti. Görüşmelere, Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Şuayip Özcan, Eğitim-Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer, Tüm Öğretim Üyeleri Derneği Genel Başkanı Tahir Hatipoğlu, Öğretim Üyleri Derneği Başkanı Kadir Erdin ve Bağımsız Eğitimciler Derneği Genel Başkanı Gürkan Avcı katıldı. YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, taslağa ilişkin görüşmelerle ilgili bir açıklama yaptı. Teziç, üniversiteler üzerindeki kanun tartışmalarının son bir yıldır yoğun şekilde devam ettiğini belirterek, bu zamana kadar YÖK Taslağı çalışmalarıyla ilgili kısa bir hatırlatmada bulundu. Teziç, şunları kaydetti:
''Başlangıçta MEB'in girişimiyle gündeme geldi konu, iki kez gündeme geldi. Daha öncesi 56. Hükümet döneminde sınırlı alanda bir değişiklik önerisi hükümete sunuldu ama gerçekleşemedi. 57. Hükümet döneminde bir taslak ortaya çıktı, hayli geniş olarak tartışıldı. Bilahare 58. Hükümet döneminde yeni bir taslak ortaya çıktı. Hangisi taslak hangisi değil tartışmaları ortalığı canlandırdı bu da iyi oldu. Bundan hepimiz yararlanmış olduk''.
''ÜAK'NIN HAZIRLADIĞI TASLAKTA DA EKSİKLİKLER VAR''
Teziç, YÖK taslağı çalışmaları konusunda Üniversitilerarası Kurul'ca (ÜAK) oluşturulan çalışma grubunun oluşturduğu taslak üzerinde çalışmaları yoğunlaştırdıklarını söyledi. ÜAK'nın hazırladığı taslağın nihai metin olmadığını kaydeden Teziç, taslağın olsa olsa gündemi oluşturacak niteliklikte bir ön tasarısı niteliğinde olan ve kendilerine bir yön veren taslak olduğunu açıkladı. Teziç, ÜAK'nın hazırladığı taslaktada eksiklikler bulunduğuna işaret ederek, ''Bu konuda ÜAK'da, Rektörler Komitesi'nde sonra ortak olarak hem ÜAK hem de Rektörler Komitesi toplantısında elde ettiğimiz bilgileri biz nihai resmi yazılmış aşamasına getirene kadar gözden geçirdik ama eksikleri var. Eksikleri şurada, öğretim üyesi arkadaşlarımızın katılmadığı artı öğrencilerin katılmadığı bir toplantı söz konusu olmaksızın bir metin oluşturulması isabetli olmayacaktı. Bunun son iki aşamasına geldik. Sizlerden bugün görüşlerinizden alacağız, cumartesi günü de öğrenci arkadaşlarımız gelecek onlarla da geniş kapsamlı bir tartışma yapacağız'' dedi.
Toplantıyla ilgili davat ederken hiçbir ayrıma gitmediklerini ifade eden Teziç, davet konusunda eksikliklerin de olabileceğini, bu hatanın tamamen kendisine ait olduğunu belirtti, davet konusunda eksik kalan kuruluşlar varsa onlarla da her zaman görüşmeye hazır olduğunu kaydetti.
''METİN HİÇ KİMSENİN MALI DEĞİLDİR''
Teziç, YÖK Taslağı metinin hiç kimsenin malı olamayacağını belirterek, ''Bugün burada tartışacağımız konu bütün bunların hepsi biraraya geldiği zaman geniş bir yol kat ederek sonuca gitmeyi arzulamamızın işaretidir. Çünkü metin hiçkimsenin malı değildir. Ne benim, ne arkadaşlarımızın hepimizin ortak ürünü olma özelliğini taşıyabilmeli. Bu özelliği taşımadığı zaman sorunlar ertelenmiş olur. Bütün sorunları çözecek miyiz, hukukçu olarak söylüyorum. Hiçbir metin hiçbir konuyu tam anlamıyla çözemez. Çözme becerisini de gösteremez. Böyle bir iddiayla yola çıkmak amaca ulaşılamamak anlamına gelir. Bugünkü koşullar içerisinde ne kadarını çözebiliyorsak o kadarından geleceği tartışmalara gündem oluştarabiliriz. Hukuk metinleri her zaman için geleceği tartışma oluşturacak şekilde özellikler taşır. Kötümser olmayalım, iyimserlikle bakalım ne kadarını nasıl yapıyoruz, yapabildiğimiz kadar'' dedi. ''Çünkü; gençlerin sorunları öğretim sorunları tüketilebilecek konular değildir. Dinamik alandır bu, en dinamik alandır. Bunu tüketebilmiş olan demokratik ülkelerde yoktur'' diyen Teziç, çalışmalarla ilgili olarak kendilerinin çatıyı oluşturmaya çalıştıklarını ifade etti. Ortaöğretim ile üniversitenin bir bütün olduğunu kaydeden Teziç, Milli Eğitim Bakanlığı'nın yapması gereken asıl düzenleme alanı ortaöğretim olduğunun altını çizdi. Teziç bu konuda şunları kaydetti: ''Üniversiteler anayasadan kaynaklanan yetkileriyle bu alanı düzenleyip, görüşlerini ortaya koyarlar ama bu alanda sağlıklı adımların atılması sorunların çözümlenebilmesi için ortaöğretim ve yükseköğretim alanındaki elemanların yani YÖK ve MEB'den oluşacak ortak bir komitenin sürekli olarak bu konular üzerinde kafa yorması gerekiyor. Sebebi de Avrupa Değişim Programları bize yeni yükler getiriyor. Lise boyunta, üniversitede boyutundaki programlar hem öğretim üyesi hem öğrenci değişimini zorunlu kılıyor. O bakımdan bu konudaki hazırlığımızın çok büyük enerji ve gayretle yapılması gerekiyor. Öğretim üyesi ulusumuz için de Türkiye'de ve uluslar arası planda öğretim üyesi niteliği taşıyacaktır. Yalnız mahalli ligde oynayan öğretim üyeleri değil, yalnız mahalli liglerde oynayan öğrencilerimiz değil ama uluslar arası liglerde öğrenci, öğretim üyesi çerçevesine girmemiz lazım. Giremediği takdirde uygarlıktaki yarışımızı bırakmış oluruz. Buna da en hazır kurum Türkiye'de öğretim alanıdır''.
Toplantı sonrasında gazetecilerin sorularını da cevaplayan Teziç, basına kendisiyle ilgili yapılan haberler konusunda bir ricada bulundu. Kendisinin hiçbir şeyi saklama niyetinde olmadığını ifade eden Teziç, her türlü konuda gazetecilerin kendisini arayabilecekleri ile ilgili olarak ''Meslek hayatımda hiçbir zaman sansürcü bir bakış açısıyla davranmadım, olamazdım, bundan sonrada da davramam'' diye konuştu.
ORTAK BİR KOMİTE KURULACAK
Gazetecilerin komite kurulmasıyla ilgili sorularına açıklık getiren Teziç, ''Bunu Bakan ile görüştüm. Aynı noktada birleştik. Bu komitenin süreklilik taşıması lazım. Kanunu değiştirmek için değil. Ortaöğretim ve yükseköğretim arasında uyumu sağlayacak bir komitenin sürekli çalışması lazım. Ders programları içerikleri batıda da değişiyor, Türkiye'de değişmesi lazım. Bu yükseköğretime yansıyan bir özellik taşıyor. Onun için bu çalışmanın sürekli yapılması lazım. Yükseköğretim medeni kanun kadar büyük bir reform hareketidir. Reform hareketi derken bir günde olmaz. Reform süreklilik kazanan bir özellik taşır. Değişmeleri koruduğunuz zaman reform olmaktan çıkar zaten. Kurulu düzenin değişmez parçaları haline geldiği zamanda tehlike başlar, sorunlar başlar'' cevabını verdi.
'Taslak çalışmalarının, öğrenciler ile eğitim sendikaları ve öğretim derneklerinin görüşlerinin alınmasının ardından çalışmaların ÜAK'nın hazırladığı metin üzerinden mi devam edilecek'' sorusuna Teziç, ''ÜAK'nın taslağını görüştük tartıştık onunla ilgili değişiklikler bir metne döküldü, hazır. Onunla ilgili metnin yarısına burada alacağımız ve öğrencilerden alacağımız görüşleri de onun içinde, birbir neyi eksik bıraktık. Onun değerlendirmesini de yaptıktan sonra metin zaten kısa sürede varlığını kazanmış olur. Fazla bir zaman gerektir miyor'' karşılığını verdi.
Teziç, taslak çalışmalarının 10 gün içinde bütün bu eksiklikler ile tamamlanacağını, taslağın meclise sevkedilmesinin yasama organının bileceği bir iş olduğunu söyledi. Teziç sorularla ilgili olarak şunları kaydetti: '' Meclis'e sevk edilmesi bizi ilgilendirmiyor. Çünkü ben ocak ayının son haftasında başta Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı'na verdikten sonra artık yasama süreci parlamentonun girişimine bağlı olan bir husus. Siyasi tercihin belirleyeceği bir tarihdir. MEB'de taslak hazırlamıştı, ondan da çok geniş ölçüde yararlandık. İyi bir taslak, yer yer bize uymayan tarafları da vardı tabii. Çatıyı oluşturan yükseköğretim alanında çalışmalar hiç kimseyi dışarıda bırakmaksızın, hiçbir kuruluşu, bakanlığı, bizi bizim içimizdeki yapıyı ihmal etmeksizin yolumuza devam ettik. Bu aşamaya geldik. Hiç kimseye mal edilecek bir yasa değil, olacaksa hepimizin yasası olmalı. Benim söylediğim olmadığı diye yerden yere vurmak değil, 'benim söylediğim olmadı ama ilerde bu olursa dahi iyi olur' diye yaklaşmak zorundayız''.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:31