Gündem
  • 26.9.2004 15:17

MÜMTAZ SOYSAL: ''HEM AB TÜRKİYE'Yİ BU HALİYLE BİRLİĞE ALMAK İSTEMİYOR, HEM DE MEVCUT HÜKÜMET AB'YE GİRMEK İSTEMİYOR''

SAFURE CANTÜRK ANKARA - Şükrü Sinan Gürel ise TCK Yasa Tasarısı'nın tekrar gündeme gelmesi ile hem Parlamento'nun hem de ana muhalefet partisinin kendi kendilerini yıprattıklarını ifade etti. Dışişleri eski Bakanları Şükrü Sina Gürel ve Mümtaz Soysal, Mülkiyeler Birliği toplantı salonunda, hükümetin Brüksel temasları ile ilgili ortak basın toplantısı düzenledi. Gürel, Başbakan Erdoğan'ın, 'büyük bir diplomasi başarısı' olarak sunulan Brüksel temaslarının aslında çok boyutlu bir yıpranıştan ibaret olduğunu belirterek, hükümetin bu görüşme öncesi ve sonrasında inanırlık, güvenirlilik ve tutarlılık açısından yıprandığını ifade etti. Türk Ceza Yasası'nın (TCK) Brüksel'den verilen işaretler doğrultusundan yeniden TBMM'ye getirilişinin hem Parlamento'nun güvenirliliğini, hem Ana Muhalefet Partisi'ni inanırlığını kamuoyu önünde yok ettiğini vurgulayan Gürel, süreç sonunda AB Komisyonu'nca verilen mesajın inandırıcı olmadığının altını çizdi. Gürel, Başbakan'ın Brüksel temasları ile çizdiği tutum ile uzun vadede AB'nin tüm isteklerini yerine koşulsuz getireceği imajını verdiğini hatırlatarak, ''Masada sorun kalmadı demek, 6 Ekim 17 Aralık tarihlerine kadar hiç koşul sürülmeyeceği anlamına gelmez. AB tarafından 15 yıl süreceği söylenen müzakereler süreci içerisinde, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin devlet olarak tanınması, Annan Planı'nın Rum istekleri yönünde değiştirilmesi, KKTC'nin varlığına son verilmesi, Sözde 'Ermeni Soykırımı'nın kabul edilmesi, Güneydoğu'da Cumhuriyet ilkelerine ters uygulamalara gidilmesi, Anayasa sistemine aykırı bir azınlık kavramının belirlenmesi, Rum Patrikhanesi'nin statüsünde değişiklik yapılması, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması, Ege'de Atina'ya ödün verilmesi gibi bir yığın istek gündeme getirilecek'' diye konuştu. Türkiye'nin AB'ye üyelik girişiminin, kişilikli kısa dönemler dışında genellikle bir eziklik, çırpınış ve onur kırıcı bir katlanış süreci olduğunu dile getiren Gürel, Türkiye'nin AB'ye tam üyelik iddiasının ancak ulusal kalkınmanın özgüvenine dayandıran bir tutumla sonuç vereceğini kaydetti. Başbakan Erdoğan'ı, 'önce efelenip, daha sonra süklüm püklüm' olmakla suçlayan Gürel, Başbakan Erdoğan'ın kamuoyunun gündemine zina tartışmalarını çıkartarak, yapay bir kriz ortamı yarattığını daha sonra ise, diplomasi başarısı ile sorunu çözdü imajının inandırıcı olmadığını söyledi. Gürel, ''Brüksel temasları ile AB kapıları açılmadı, yerine uzun zaman sürecek bir belirsizlik süreci açıldı'' dedi. Bir gazetecinin, 17 Aralık'ta nasıl bir karar bekliyorsunuz yönündeki sorusu üzerine Gürel, AB'nin Türkiye'ye karşı yükümlülük üstlenmeden, 15 yıl sürecek bir müzakere süreci verdiğini hatırlatarak, Türkiye'ye üyelik yerine özel statü verileceğini söyledi. Aynı soruya Soysal ise bu durumun iki yanlı bir samimiyetsizlik örneği olduğunu belirterek konuşmasına şöyle devam etti: ''Ne Avrupa Birliği Türkiye'yi bu haliyle Birlik içerisine almak istiyor ne de mevcut iktidar AB'ye girmek istiyor. İki taraf da kendi çıkarlarına ulaşmak için böyle bir oyun sürdürüyorlar ancak bu oyun bir gün bir yerde kopacak. Neden diğer aday ülkelere müzakere sürecinin ardından üyelik tarihi belirtilirken, Türkiye'ye 10-15 yıl sürecek ve üyeliğin ne zaman başlayacağı bilinmeyen bir müzakere süreci veriliyor''. Soysal, TCK Yasa Tasarısı ile ilgili bir soruya ise Türkiye'nin Cumhuriyet devrimlerinden bu yana gündeminde zina tartışmasının olmadığını ancak özgürlükler konusunda sıkıntıları olduğunu belirterek, ülke olarak sorunlara dışardan değil içerden müdahalelerin edilmesi gerektiğini kaydetti. Gürel, ''Türkiye kendi sorunlarını çözmese, mandacılık zihniyeti ile yönetilir'' diye konuştu. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:58

İLGİLİ HABERLER