Sarıgül, Clinton''a
benziyor mu?
Savaş Süzal
Mustafa Sarıgül hakkında ortaya atılan iddialara karşı, “Gelinim olurmusun”, “Televole” falan gibi manken, seks ve sansasyon meraklısı İstanbul medyası, lafla bile olsa, sırf gösteriş için kıyısından köşesinden konuya dokunmadı, suskunluğunu korudu. Bence kimse bu işin vehametinin ve öneminin farkında değil. Bu iş Cem Uzan’ın parası veya ailesinin işlerinden falan da daha önemli. Ben sırf merakımdan konuyu biraz araştırdım. Bizzat bu olaya bulaştığı ileri sürülen tercüman hanımla da konuştum. Genç kadın, bana bu haberi yalanlamadı ancak kendisinin Amerikan hükümetinde çalıştığını ve bu konu üzerinde konuşamıyacağını söylemekle yetindi. Bayan tercüman bazı internet haber sitelerinde ve gazetelerde çıktığı gibi konunun ailesi tarafından gazeteler bildirilmediğini de söyledi.
Ancak bizim olayla ilgili elde ettiğimiz başka bilgiler de var. Başlangıçta yalnızca ilk ismini bildiğimiz Tercüman bayanı bulmaya çalışırken başka kişilerle ve özellikle tercümanlık yada mihmandarlık yapan çok sayıda kişiyle konuştuk. Bu olayın ardından gene erkeklerden oluşan ve ABD’yi ziyaret eden başka bir Türk heyetine tercüman olarak verilen bir başka hanım tercümana, ABD Dışişleri Bakanlığının ECA (eski adı USIA olan kurumun yeni adı bu) adlı kurumunun yetkilileri, böyle bir cinsel taciz olayı olduğunu belirterek, istenirse bu heyete yerine bir erkek tercüman verebileceklerini ve kendisini de hanımlardan oluşan başka bir ziyaretçi gurubuna aktarabileceklerini söylemişler. Ancak sözü edilen hanım buna gerek olmadığını söyliyerek görevi kabullenmiş.
Şimdi burada önemli olan, olayın olup olmaması kadar, bunun Amerikan makamlarına intikal ettirilmiş bulunması. Düşünün bu konuda Amerikalıların elinde CHP’nin başına geçmeye çalışan bir kişinin karakteri ve zayıf noktaları konusunda maşallah çok da güzel bilgiler var. Belki belgede vardır bilmiyorum. Konuklarının tuvaletlerine koydukları süzgeçlerle idrar ve dışkılarından hastalıklarına kadar her şeylerini tahlil eden ABD’li yetkililerin bu bilgileri ne zaman kullanacaklarına gelince, işte buraya bir nokta koyun ve kafanızı iki eliniz arasına alarak aynı Bakırköy akıl ve sinir hastalıkları bahçesindeki heykel usülü oturup düşünün. Hatırlayın Ecevit’in son ziyareti sırasında ne tür bilgiler bu yolla toplandıysa, başkentin ünlü tıp Merkezi Johns Hopkins’ten bir heyet ziyaret sırasında gelerek Başbakan’ı muayene etmişti.
Dilerseniz, şimdi olacaklar konusunda bir senaryo yazalım. Diyelimki bu şahsı, parti kurultayında delegeler şaştı yanıldı ve genel başkan olarak seçti. Olur ya, parti seçimlere girdi ve şansı yaver giderek partide seçimlerden galip çıktı, genel başkan arkadaşta başbakan oldu. Kutlarım sizleri CHP’liler, yeni bir Türk usülü Clinton’nunuz oldu.
Aradaki fark, Clinton dünyanın tek süper gücünün başında olduğu için ona kimse şantaj yapamadı, sizinkini buyryun siz değerlendirin. Buna rağmen ABD’de yaşananlar ortada. Ya bizimkini nasıl kullanırlar hiç düşündünüz mü? Kadınlara ve paraya karşı zayıf bir kişi ülkenin başında. Yani CHP’li muhalifleri de kutlamak gerek bundan daha mükemmel bir aday bulamadıkları için.
Partinin baştan sona yapılanmasına ben de taraftarım. Aslında Deniz Baykal hakkında herşeyi söyliyebilirsiniz ama rüşvet ve yolsuzluk konusunda onu suçlayamazsınız. Zaten en ufak bir açığını bulsalar bugüne kadar derisini yüzer parti kurultayında çalınan davula gererlerdi. Koca Atatürk’ün partisi içinden bula bula bunları mı çıkarabiliyorsunuz, Allahınızı severseniz? Bir başka adayda Yunanlılarla dostluk türküleri söyleyen, türkücü Zülfü Livaneli. Gerçi daha once de ülkenin dışişleri bakanı Yunanlılarla sirtaki oynamış, yeni AKP başbakanı da Yunan Başbakanı Karamanlisle…..Neyse onu da yazmayayım, nasıl olsa çok taze hepiniz olanları hatırlıyorsunuz.
Gelelim ikinci konuya. Bu hafta sonunda Irak’ta işgal altında “bağımsız” seçimler yapılacak. Hafta sonunda Irak’taki en yüksek Amerikalı yetkili olan Büyükelçi Negroponte, tüm TV açık oturunlarına katıldı. Soruları öylesine keyifsiz bir şekilde yanıtlıyordu ki, belli kendisi de bu seçimlerin Irak’a özgürlük, demokrasi ve istikrar getireceğine inanmıyordu. Bu o kadar açıktı ki bana göre. Belki ben her zamanki kötümser halimle durumu o şekilde değerlendirdim. Ama Negroponte, hiçte seçimlere katılımın yüksekliği ve tüm Iraklıları temsil edeceğinden emin gibi durmadı. Hatta seçimleri boykot edeceğini açıklayan sünnilere kendilerini ülke yönetiminde temsil edebilecek bir yol bulunabileceğini falan söyledi.
Peki bunun anlamı ne. Hani Iraklılar kendileri belirleyeceklerdi kendi kaderlerini?. Demek ki seçim sonuçlarını işgal orduları istedikleri yönde kullanabilecek. Nerde adil ve tarafsız oy işlemi? Peki kimin isteği seçim sonuçlarına yansıyacak. Etnik kaynaşma olmayacak ve ülke bir veya iki yıl içinde üç parçaya ayrılacak. Gözün aydın Türkiye, Güneyde ABD’den sonra bir yeni komşun daha, “Kürdistan” devleti oldu. Hayırlı olsun. Siz nutuk atmaya, çizgilerinizin renklerini falan söylemeye devam edin. Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti.
superpoligon
Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 10:56