Sohbet-28. Edep ve sünnet..
SOHBET -27
EDEP VE SÜNNET
Farzlar Allahü teala’nın, sünnet habibinindir.
Sünnet nedir?
Sünnet; Allahü teala’nın Habibinin Allahü teala’ya edebidir.
Sünnet, Mübarek Peygamber Efendimizden (Aleyhisselatü Vesselam) bize intikal eden O'na ait her şeydir.
Mübarek sözleri, fiilleri, yaşayışı, sahabelerin yaptıkları karşısında takındığı tavırları, ahlâkî veya fıtrî vasıfları ile ilgili bütün nakiller Sünnet’i yansıtan delillerdir.
Kısaca sünnet, Hazret-i Peygamberin yüce kitabımızda “Üsve-i Hasene'” diye takdim edilen hayatı ve Hazreti Aişe’nin (radıyallahü anha) ifadesiyle “Kur'an'dan ibaret olan “ahlakıdır.
Sünnet kelimesi yerine göre, farklı anlamlarda kullanılır:
1- Kitab ve sünnet ifadesindeki sünnet, hadis-i şerifler demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allah’ın kitabına, Peygamberin sünnetine sarılırsanız hiç sapıtmazsınız.)
2- Farz ve sünnet ifadesindeki sünnet, Resûlullah efendimizin farz olmayarak yaptığı işler demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ümmetim bozulunca, sünnetime uyana şehit sevabı verilir.)
3- Sünnet, yalnız olarak kullanılınca, İslamiyet demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir zaman gelecek ki, ortalık bozulduğu zaman sünnetime [İslamiyet’e] tutunmak avuçta ateş tutmak gibi olacaktır.)
4- Sünnet, yol, çığır gibi manalara da gelir. Mesela sünnet-i hasene iyi çığır, sünnet-i seyyie kötü çığır demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir kimse, sünnet-i hasene çıkarırsa, [iyi bir çığır açarsa] onun sevabı ve kıyamete kadar onunla amel edenlerin sevabı kadar sevap alır. Bir kimse de sünnet-i seyyie çıkarırsa, [kötü bir çığır açarsa] onun günahı ve kıyamete kadar onu işleyenlerin günahı kadar günah kazanır.)
5- Bir de, sünnet âdet, iş anlamındadır. Mesela Sünnetullah tabiri, Allah’ın âdeti, Allah’ın işi demektir. Hazret-i Ömer’in sünneti demek, Hazret-i Ömer’in âdeti demektir.
6- Ehl-i sünnet, kurtuluş fırkasının adıdır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
Tirmizi’nin bildirdiği hadis-i şerifte, (Ümmetim 73 fırkaya ayrılır, 72si Cehenneme gider, yalnız bir fırka kurtulur. Bu fırka, benim ve Eshâbımın yolunda gidenlerdir) buyuruldu. Bu fırkaya (Ehl-i sünnet vel cemaat) denir.
Allahü teala’nın Habibi sadece farzlar ile yetinmedi. Allahü teala’ya duyduğu sevgi ile farz olan ibadetlerin dışında çok daha fazla ibadet eyledi.
İşte o ibadetleri edebinden yaptı. Bugün bizlerin sünnet olarak yaptığımız ibadetler, bu edepten geldi.
Mübarek Peygamber Efendimiz her an her salise Allahü teala tarafından takip edildiğini bildiği için, her adımını edeple attı.
Asıl olan Allah sevgisidir. Allahü Teâlâ’yı sevmektir.
Derecesi ne kadar yüksek olursa olsun. Bir kişinin direkt olarak Allahü Teâlâ’yı sevme ve âşık olma şansı yoktur. Hiç kimse o aşka ulaşamaz, yanar. Hallacı Mansur gibi…
Allahü teala bu yanmayı engellemek için sizin anlayacağınız manada araya ana santral koydu.
Allahü Teâlâ’yı ancak Habibinin üzerinden sevebiliriz.
Allahü teala sadece onun üzerinden sevileceği için, Habibinin üzerinden ehlisünnet yolunu Ehl-i sünnet vel cemaat yolunu kurdu.
Bu yola Mürşidler dizdi. Salih Müslümanları bunlara talebe eyledi.
Bu talebelerin Allah’a ulaşmak için Peygamber Efendimize yani ana santrale ulaşması icab eder. Peygamber Efendimiz çok yüksek bir ilim sahibi olduğu için onlarda burada yanar.
Peygamber Efendimize ulaşabilmek için arada bir mürşid olmalıdır. Yani trafo düşünün. Çünkü dereceleri buna uygun değildir. Bu yüzden sıradan talebeler onun Habibinin yanına da yanaşamaz.
Allahü teala öyle bir nizam kurmuş ki, bu yolun aralarına sigortalar koymuş. O sigortalar silsileyi aliye büyükleridir.
Sigortalar o talebelerin yanmaması içindir. O sigortaların arasına İmamı Rabbani Hazretleri gibi büyükler koyup, aradaki iletişimi güçlendirmiştir.
Silsile böylece halkalarla birbirine bağlanmıştır.
Peki, edep nedir?
Edep, sevgiliye duyulan saygıdır.
Eğer sevdiğine saygın yok ise, ne yapsan faydası yok. O nedenle hep, “ edep, edep” demişler. Tek başına kuru kuru sevmek bir işe yaramaz.
Sevgi; gösterecek edeple bir değer ifade eder.
Edep; hocanı peygamber efendimiz gibi görmektir. Çünkü onlar bu yolun sahibinin vekilidir. Vekiller asıllar gibidir.
İmamı Rabbani hazretlerinin hocasına gösterdiği edebi görseydik, biz büyüklerimize gösterdiğimiz edebi edepsizlik sayardık.
İmamı Rabbani hazretleri hocasına baktığında onu mübarek peygamberimiz gibi görürdü. Sahip olduğu ilimleri hocasının verdiğini düşünürdü. O yüzden hocasına ayrı bir edep gösterirdi.
Ehlisünnet yolunun sonu, Allahü teala’nın habibine çıkmaktadır.
Elhamdülillah biz bu yoldan ilerledik.
Büyüğünü dinleyen bu yoldan milim sapmaz.
Allahü teala o kadar merhametli, o kadar ihsanı bol ki; dünyada yaptığımız küçücük işlerin karşılığını ahirette fazlasıyla vereceğini bildirdi..
Büyükler; “Verilecek olan ihsanı görünce aklınız şaşacak” buyurdu…
Neden?
Çünkü Rabbimiz çok cömerttir.
UNUTULMUŞ SÜNNET
Unutulmuş sünneti meydan çıkaran 100 şehit sevabı verilir.
“Unutulmuş sünnet ”den kastımız, Peygamber Efendimizin sağlığında yaptığı ancak daha sonra yapılması bırakılan işler anlaşılır.
Böyle bir sünneti tekrar hatırlatmak ve müminler arasında yaymak çok büyük sevaptır. Bunu yapanlara; Uhud savaşında şehit olmuş bir ashabı kiramın aldığı sevabın 100 katı sevap verilmektedir.
Mübarek Peygamber Efendimiz, her sabah evlerinden çıkarken 3 kez Kevser Suresi okurlardı.
Kevser suresini çok severlerdi. Çünkü Kevser Suresi; kendisine atılan kötü sözün karşılığı olarak geldiği için Bu sureyi çok severdi.
Kendisini neşelendirmek için evden çakarken 3 kere okurdu.
Bu sünneti yaymak lazımdır. Uhud savaşında şehit olmuş bir ashabı kiramın aldığı sevabın 100 katı sevap verilmektedir..
Her gün evden çıkarken mutlaka üç kere okumak lazımdır.
Rabbim Ömrümüzü de akıbetimizi de hayır kılsın. Bizi sevdiklerimize ve büyüklerimize bağışlasın. (AMİN)
Allah’a emanet olunuz…
METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ