Sohbet -27.. İman kula ihsandır
SOHBET -27
İMAN KULA İHSANDIR
İman Şer-i şerifte; Hazret-i Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in Allah tarafından getirdiği kesinlikle bilinen şeylerin tümünde icmalen (özetle) O'nu kalben tasdik etmek ve verdiği haberlere teslim olmaktır.
Sadeddin-i Tef tâzâni Şerhü'l-Akâid kitabında iman bahsinde diyor ki: «Cumhur-i Mühakkikin'e göre iman, kalb ile tasdikten ibarettir.
Dil ile ikrar imanın bir parçası değil, sadece dünyevî hükümlerin icrası bakımından imanın şartıdır. (Yani kişinin insanlarca Mü’min sayılması ve ona göre hakkında muamele yapılması için dil ile ikrar aranıyor.)
Çünkü kalb ile tasdik gizli bir şeydir. Onun bir alâmeti gereklidir.
Bu duruma göre kalbi ile tasdik ettiği halde dili ile ikrar etmeyen kişi, dünya hükümleri bakımından Mü’min sayılmamakla beraber Allah indinde Mümindir. Cehennemde ebedî kalmaz.
Dil ile ikrara mâni olacak dilsizlik ve hayatî tehlike gibi bir özür yok iken ikrarı terk etmek haramdır. Şayet böyle bir özre binâen ikrar yok ise; bunun hiç bir mahzuru yoktur.
Yani dil ile ikrarı istediği halde bir mani dolayısı ile ikrar edemeyen kişi için ikrar şartı aranmıyor.
Böyle bir kişinin dünya hükümleri bakımından da Mü’min sayıldığı icma' ile sabittir.
Dili ile ikrar edip, kalbi ile tasdik etmeyen, münafık ise; dünya hükümleri yönünden Mü’min sayılır. Fakat Allah katında kâfirdir.
îmânın bu tarifi, Ebû Mansur-i Matüridi, İmam-ı A'zam Ebû Hanife ve birçok ve ileri gelen âlimleri tarafından tercih edilmiştir.
İman, iman, iman.
Her şeyin başı imandır. İman varsa her şey var, iman yoksa hiçbir şey yoktur.
İman; çalışarak ve uğraşarak elde edilmez.
İman bir nasip meselesidir. İman sadece Allahü teala’nın ukdesindedir. Dileğine imanı nasip eder, dilediğine iman nasip etmez. Kime iman nasip ettiği kime etmediği ise ancak son nefeste belli olur.
Burada kula düşen iki görev var.
1-Son nefeste imanlı olabilmesi için rabbine sürekli yalvarıp yakarıp dua etmek
2-Son nefesinde; canı çekilmeye başladığı andan itibaren yani aklı başında gideceği ana kadar, imanını muhafaza etmesidir.
İşte bundan sonrası Allahü teala’nın iradesindedir. O dilediğini iman ettirir. Dilemediğini ettirmez.
Süfyân-ı Sevrî'nin gençliğinde sırtı kamburlaşmıştı. Sebebini sordular.
Onlara; "Üç üstâda talebelik yaptım. Hepsi de zamanının en âlimleriydi. Ölüm zamanında üçü de dünyadan imansız gittiler.
Ben onların hâlini görünce, korkudan omurga kemiğim eğrildi. Hele üstâdımın birine uzun seneler hizmet ettim, talebelik yaptım. Hiçbir edebi terk ettiğini görmedim. Dünyadan âhirete göçeceği zaman başucunda idim.
Gözünü açıp; "Ey Süfyân! Bana ne olduğunu görüyor musun?" dedi. Ben de; "Ey üstâdım, kendinizi nasıl buluyorsunuz?" dedim.
O; "Beni dergâhından kovuyorlar, kabûl etmiyorlar. Sen buradan git, bize lâyık değilsin diyorlar." dedi.
Sonra Süfyân hazretleri yanındakilerden Kur'ân-ı kerim istedi ve elini kitabın üzerine koyarak; "Şâhid olunuz ki o, bu mushaftan ve içinde bulunanlardan nasipsiz öldü. Yahudi dinini seçti ve can verdi. Allahü teâlâ dilediğini yapar." dedi.
Akıbetinden korkmayan ve kaygı duymayanlar için ibretlik bir vaka.
Her fırsatta söylüyorum her yazıda uyarıyorum.
Vallahi bu işin şakası yok, Billahi yok. Hepimiz aklımızı başımıza almalıyız.
Ölüm bizi uyandırmadan bu gaflet uykusundan hızla ve hemen uyanmalıyız…
Başta ‘iman çalışarak elde edilmez’ dedik. Çalışarak direkt iman elde edilmez.
İbadet ederek, hizmet ederek ve günahlardan kaçınarak ve O’nun hoşuna gidecek işler yaparak Allahü Teâlâ’yı hoşnut ederiz.
Allahü teala bir kulundan hoşnut kalırsa, ondan razı olur. Rabbimiz bir kulundan razı olursa, son nefeste ona iman nasip eder.
İşte bir kulun çalışması gereken nokta burasıdır.
Kimse kendi ameli ve kendi aklıyla iman edemez. İman, Şanı Yüce Rabbimin ihsanıdır. Kimi dilerse ancak o iman edebilir.
İmanı değerli kılan şey: görmediğine, duymadığına, dokunmadığına inanmaktır. İman bu yüzden kıymetlidir. İmanlı bir kişiyi melekten üstün kılan şey de budur.
İşte kitaplarda yazan imanlı salih bir kişinin meleklerden üstün olduğu sözü buradan gelir.
Çünkü meleğin işi kolaydır.
Melek bizim görmediğimiz âlemi gördü. Habibini de gördü. Rabbinin merhametini de gördü. Celalini de gördü. Rabbinin ihsanını da gördü. Gadabını da gördü. Ve daha önemlisi, hatta en önemlisi ondan başka bir Rab olmadığını gördü.
Bütün bunları gören, Rabbine nasıl iman etmez?
Bütün bunları gören, Rabbine nasıl secde etmez?
Bütün bunları gören, Rabbini nasıl sevmez?
Bütün bunları gören, Rabbinden nasıl korkmaz?
Oysa insanoğlu sebepler âleminde bunların hiçbirisini göremedi.(Peygamber Efendimiz Aleyhisselatü vesselam hariç)
İnsanların ruhu; Ruhlar âleminde tıpkı melekler gibi rabbini görmüş idi.
Orada görenlerin bir kısmı secdeye gidip Allahü teala’ya iman etti, bir kısmı etmedi.
İman edenlerin de etmeyenlerin de ruhları sebepler âlemine gönderilirken, bütün gördükleri silindi. Unutturuldu.
İnsanoğlu sebepler âleminden gerçek âleme geçene kadar ruhlar âleminde gördüklerini ve yaptıklarını bilmeyecek. Meleklerin halen gördüğü bu büyüklüğü İnsanoğlu ancak ahirete geldiklerinde hatırlayacak ve bizzat görecek.
İşte insanoğlunun imanını makbul ve değerli kılan şey budur. Onlar görmedikleri, sebepler âleminde bilmedikleri, duymadıkları Rablerine inanıp iman ettiler.
İman etmekle kalmayıp, her gün 5 vakit secde ettiler. Bütün bunları da nefslerinin ve şeytanın engellemelerine rağmen yaptılar. İşte imanlı kulu Allahü teala’nın indinde değerli kılan özellik budur.
Âlemlerin Rabbi tarafından makbul olunmak!
Ya Rabbi, bu nasıl bir lütuftur? Ya Rabbi bu nasıl bir nasiptir?
Bize bunu nasip ettiğin için sonsuz hamd ediyoruz. Bize bahşettiğin bu iman için; her şeyimiz, ama her şeyimiz feda olsun.
Ya Rabbi, bizim imandan başka hiçbir talebimiz yoktur. Hiçbir isteğimiz yoktur. Hiçbir beklentimiz yoktur.
Biz bugüne kadar böyle iman ettik. Sen de bizim imanımızı böyle kabul ettin. Son nefeste de imanımızı sabit kıl Merhametliler merhametlisi Şanı Yüce Allah’ım.
İşte kardeşim bir kulun Allahü teala’dan alıp alabileceği en büyük şey, iman selametidir. Gerisi teferruattır. Bu büyük nasibe uğrayanlar ne güzel insanlardır.
Terazinin bir kefesine imanı koysalar öbür kefesine de dünyayı koysalar, emin olun iman ağır basar.
Güzel kardeşim!..
İşte elimizde böyle bir zenginliğimiz var.
Bu büyük hazine şu anda elimizdeyken, neden dünya hayatının tenekelerinin peşinde koşarsın.
En büyük gafil elindekinin kıymetini bilmeyendir.
Allah cümlemizi bu gaflet uykusundan uyandırsın. Sahip olduğumuz hazinenin kıymetini bilenlerden eylesin. ( AMİN)
Allah’a emanet olunuz..
METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ