Ekonomi
  • 19.5.2003 14:01

ŞOK GELİŞME... KASIM KRİZİNDE FATURA SABANCI'YA KESİLDİ !

DDK'nun raporunda, en büyük devlet tahvili alıcısı olan Demirbank'ın bu işbirliği sonucunda batırıldığı ve Fon'a devredilmesine neden olunduğu belirlendi. Raporda, krizin sorumluları belirlendiği halde şimdiye kadar yasal işlem başlatılmadı. Raporda Merkez Bankası'nın da kendi kanununa aykırı hareketlerle bu girişime göz yumduğu belirtildi. 2000 yılı kasım ayında patlak veren ülke tarihimizin en ağır krizine dönüşüp devlete 50 milyar dolara mal olan gelişmelerin organize bir spekülasyondan kaynaklandığı ortaya çıktı. Kasım krizinin bazı kamu bankaları ile Sabancı Grubu'na ait bir özel bankanın işbirliği sonucu meydana geldiği Devlet Denetleme Kurulu tarafından yapılan bir incelemede belirlendi. İncelemede en büyük devlet tahvili alıcısı olan Demirbank'ın da bu işbirliği sonucu bilinçli şekilde batırıldığı ve Fon'a devredilmesine neden olunduğu anlaşıldı. Cumhurbaşkanı Sezer'e sunulduktan sonra bir özeti Meclis'e iletilen raporda krizin sorumluları belirlendiği halde şimdiye kadar yasal işlem başlatılmadı. Sorumlular belirlendi DDK raporunda yer alan çarpıcı bilgilere göre, kriz, bazı bankaların aynı anda ve piyasa dengelerini değiştirici nitelikte yaptıkları uygulamalarla başladı. Kizin çıktığı 22 Kasım 2000 günü bazı özel bankalar ile birlikte Ziraat ve Halkbank ellerindeki paraları faizsiz olarak Merkez Bankası'na bıraktı. Bu yöntemle piyasadan 1,1 katrilyon para çekilerek piyasa dengeleri bozuldu. Rapora göre, Ziraat Bankası bir yandan piyasadan faiz ödeyerek borç alırken, diğer yandan Merkez Bankası'nda 353 trilyon faizsiz para tuttu. Aynı gün Halkbank da 258 trilyonu faizsiz olarak Merkez Bankası'nda bıraktı. Bazı özel bankalar da aynı yöntemi izledi. Özel bankalar da toplam 306 trilyon piyasadan çekerek yine Merkez Bankası'nda faizsiz olarak bıraktı. Programa destek vermek yerine karşısında yer alan Sabancı Grubu'na ait bir banka o tarihlerde en çok para satan bankalardan biri olduğundan, özel bankaların piyasadan çektiği paranın büyük bölümünün bu bankadan kaynaklandığı düşünülüyor. Raporda, kamu bankalarının fon yönetiminin kötü niyetli olduğu, krizi başlattığı ve özellikle Ziraat Bankası'nın bir yandan faizle borçlanırken, diğer yandan bu parayı faizsiz tuttuğu için zarara uğratıldığı açıkça yer alıyor. Raporda, bankaların bir araya gelerek krizi çıkartma girişiminde bulunmasının ötesinde Merkez Bankası'nın da kendi kanununa aykırı hareketlerle bu girişime göz yummak ve Demirbank'ı zarara uğratmaktan sorumlu tutulması gerektiği kaydediliyor. Raporda, Demirbank'ın krizde oluşan zararının yarısı Merkez Bankası'na kar olarak yazıldığı belirtilirken, kanunda öngörülmesine rağmen Merkez Bankası'nın da piyasadan çekilen likidite ile bozulan dengeleri düzeltmediği, aksine daha da kıstığı, piyasada oluşan faizlerden daha yüksek faizleri bizzat Merkez Bankası'nın, Demirbank'tan tahsil ederek krizi körüklediği kaydediliyor. Krizin bazı kamu ve özel bankaların bir araya gelerek çıkardığı DDK tarafından belirlendi. Raporda, Merkez Bankası'nın kendi kanununa aykırı hareket ettiği gerekçesiyle yöneticilerinden hesap sorulması talep edildi. 6 Aralık 2000'de Demirbank'a el konularak Fon'a devredildi. Demirbank'a el konulma gerekçesi diğer bankalardan farklıydı. Hazine bonolarının riski nedeniyle mali yapısının eridiği ileri sürülen Demirbank'a el konulma gerekçesi ''Likidite krizine düşen ve durumu süreklilik arz etmeye başlayan, faaliyetine devamının mevduat sahiplerinin hakları ve mali sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike arz etmesi'' olarak açıklandı. Merkez Bankası, Demirbank'a ve kamu bankalarına ödemelerini yapabilmeleri için Türk Lirası verdi, bu lira döviz alımlarına yöneldi. Bunun sonucunda, bankalar Merkez Bankası'ndan 15 günde yaklaşık 7 milyar dolar satın aldı. Döviz çıkışı sürünce, kasım sonunda, Merkez Bankası artık, ekstra Türk Lirası üretemeyeceğini açıkladı. O güne kadar piyasaya 4-5 milyar dolar karşılığı likidite verdi. Bu paranın verilmesi krizin uzun sürmesine neden oldu. Merkez Bankası lira vermeyince faizler yüzde 2000'e dayandı, birkaç günde Demirbank'a el kondu. Kısa vadeli faizlerin çok yüksek seviyelerde seyretmesi ekonomiyi felç etti. Demirbank'ı ihbar Kasım 2000 krizinden birkaç gün önce bir özel banka, başta Dünya Bankası, IMF ve HSCB olmak üzere bir çok uluslararası bankaya ihbarda bulundu. İhbarda Demirbank'ın yüklü miktarda devlet tahvilleri aldığı ve yakında batacağı belirtilerek, bu banka ile ilgili her türlü bankacılık hizmetlerinin durdurulması istenildi. Aynı dönemde Sabancı Grubu'na ait bir banka da likidite sıkıntısına girdi. Demirbank hakkındaki ihbar üzerine IMF dönemin Başbakanı Ecevit ve Merkez Bankası'na bir yazı ile başvurarak, Demirbank'a el konulması, aksi takdirde IMF kredilerinin durdurulacağı tehdidinde bulundu. Merkez Bankası bürokratlarının dönemin hükümetini yanılttıkları ve Demirbank'a el konulması yönünde ikna ettikleri belirtiliyor. Bilahare Merkez Bankası'ndan likidite sıkıntısı içinde olan Sabancı Grubu'na ait bankaya likidite sağlandığı belirtiliyor. Kemal Derviş'in istifasından sonra Hazine'den Sorumlu Devlet Bakanlığı'na getirilen Masum Türker de faizle oynayanları açıklayacağını söylediği halde şimdiye kadar faizle oynayan bankalara ilişkin bilgilerin kamuoyuna yansımaması dikkat çekti. Uzmanlar Türker'in Sabancı Grubu'na ait bir bankayı kastettiğini belirtiyorlar. Devlet tahvili alan Demirbank batırıldı Demirbank, Halit Cıngıllıoğlu'nun yönetiminde, bankacılık sisteminde, hükümetin o zamanki ''istikrar programına'' (çıpalı kur), en büyük desteği veren ve portföyünde 5- 6 milyar dolarlık Hazine Bonosu bulunduran bir banka idi. Merkez Bankası'nın kasım ayında ''likiditeyi kısması'' nedeniyle tetiklenen kasım krizi'nin bedelini, ekonomi bürokratları ve siyasal iktidar yerine devlete sahip çıkan Halit Cıngıllıoğlu bankasını kaybederek ödedi. Banka Halit Cıngıllıoğlu'ndayken, Londra merkezli HSCB Bank, kriz öncesi 500 milyon dolar özsermayeye sahip Demirbank'ın yüzde 70'ini satın almak için 1 milyar 2000 milyon dolar teklif verdi. Ancak kasım krizinin akabinde el konularak Fon'a devredilen Demirbank, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından krizden önceki değerinin çok altında kalan bir düşük fiyatla HSCB'ye satıldı. IMF: Krizin nedeni özel bankalar Merkez Bankası'nın 2000 yılındaki kasım krizindeki politikası kamuoyunda kuşkuyla karşılandı. Bazı ekonomistler Merkez Bankası'nı kasıtlı davranmakla suçladılar. Kasım krizinde yaşanan likidite sıkışıklığı karşısında Merkez Bankası'nın IMF'nin isteği doğrultusunda piyasaya likidite vermemesi eleştirildi. Ancak IMF Avrupa Yatırım Departmanı Direktörü Michael Deppler, IMF'ye yapılan eleştirilerin doğru olmadığını, krizin asıl nedeninin bazı bankaların faiz oranlarıyla oynaması sonucu çıktığını belirtti. 19 Mart 2001 tarihli Financial Times'te de yer alan mektupta Deppler şunları söylüyordu: ''Kasım 2000 krizine yolaçan temel faktör, Türkiye'nin yabancı para birimleri karşısında ortaya çıkan zayıflığı ile yine bu zamanda ortaya çıkan politik kargaşa işaretlerinin aynı döneme denk gelmesidir. Bu ve buna ilaveten ortaya çıkan politik endişeler, geçen sonbahar piyasanın kırılganlığını (stresini) daha çok arttırdığından, bu da faizleri yükseltti. Bu krizin en öldürücü yanı, birkaç özel bankanın faiz oranlarıyla oynaması üzerine donup kalan çok kötü yapılanmış bir banka sisteminden kaynaklanıyor. Böyle bir durum karşısında, en doğru çözüm sorunları olan bankaların endişelerinin üstesinden gelerek, etkili bir biçimde ve bir bütün olarak onları bankacılık sisteminin içine almaktansa onların içine doğrudan likidite enjekte (para transfer) etmektir.'' (Yeni Şafak) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:00

İLGİLİ HABERLER