TÜRKİYE'DE ÜÇ KADINDAN BİRİ CİNSEL TATMİN DUYMUYOR...
Doç. İncesu şöyle anlatıyor. ‘Türkiye’de kadınlar cinsel ilişkide pasif kalmaya o kadar mahkum ki... Çünkü, erkekler kadınların aktif, istekli, cinselliğe katılan, bizzat yöneten, fantezileri öneren, uygulayan halinden kuşkulanıyorlar. Başkalarından mı öğreniyor, meselesi değil sadece. Aynı zamanda ‘kötü kadın’ olarak görüyor, o... luk mu var içinde, diye düşünüyor. Amacı ne diye soruyor bize.
Terapilerde bu çok gündeme geliyor. Bunu problem haline getirdiği için ereksiyon sorunu yaşayanlar var. Biz verdiğimiz derslerde eşit katılımı öneriyoruz, erkek karşı çıkıyor; ne gerek var üste geçmesine, diyor. Kadın görev icabı dümdüz yatmalı ona göre.’
TNS PİAR şirketinin Hürriyet için yaptığı Cinsellik Araştırması’na göre, Türkiye’de hemen hemen üç kadından biri cinsel tatmin duymuyor ve cinsel isteksizlik yaşadığını söylüyor. Beş kadından biri cinsel ihtiyaçlarının farkında değil. Kadınlar, cinsellik konusunda aktif olan taraf da değiller. ‘Her defasında cinsel ilişkiyi ben başlatırım’ diyebilenler yüz kadından üçünü bile bulmuyor (yüzde 2.9.) İlişkiyi başlatmayan ya da nadiren başlatanların toplamı ise yüzde 77. Yazar Elif Şafak, ‘Öyle çok hikaye var ki, ilk gece sendromu, ilk gece kan gösterme zorunluluğu, bunun için yapılan numaralar, yaşanan endişe...’ diyor. Böyle başlayan bir ilişki nasıl sağlam olabilir?
EZİCİ ÇOĞUNLUKLA Erkekler: 83.7
Her defasında cinsel ilişkiyi ben başlatırım diyen kadınların oranı yüzde 2.9. ‘Çoğunda başlatırım diyenlerde bu oran ancak yüzde 10.9’ a çıkıyor. Her ilişkiyi ya da çoğunu başlatan taraf olarak erkeklerin oranı ise yüzde 83.7’ye ulaşıyor.
Seks hayatınızdan memnun musunuz, sorusuna evet çok diye cevap veren kadınlarla erkeklerin oranı arasında uçurumlar yok: Kadınlar yüzde 43.3, erkekler 50.8. Ancak ne sıklıkta orgazm olduğu sorulan kadınların üçte bire yakını hiçbirinde ya da az bir kısmında cevabı veriyor. Aynı cevabı veren erkeklerin oranıysa yüzde 10’u bile bulmuyor.
Kadınların yüzde 18.9’u cinsel ihtiyaçlarının farkında olmadığını itiraf ediyor. Biraz farkında olanlarla birlikte bu oran yüzde 47.8’i yani yarıyı buluyor.
Yine kadınların yarıya yakını cinsellikte kendine bir eş olarak ya hiç güvenmiyor ya da biraz güveniyor. Erkeklerde ise bu oran yüzde 81.5 düzeyinde.
YAZAR ELİF ŞAFAK
Erkekler övünmeyi kızlar sakınmayı öğrenerek büyüyor
Öyle çok hikaye var ki, ilk gece sendromu, ilk gece kan gösterme zorunluluğu, bunun için yapılan numaralar, yaşanan endişe. Böyle başlayan bir evliliğin temeli nasıl sağlam olabilir? Son derece ikiyüzlü ve hep kadına odaklanmış bir namus anlayışımız var. En vahimi ‘namuslu kadın’ ile ‘namussuz kadın’ ayrımı. Nice kadın da namuslu-namussuz ayırımını sorgulamaz. Namuslu addedilen kadınlar namussuz addedilen kadınları küçümseyecekleri yerde, onların yanında yeralıp onlarla eşit olduklarını kavrayana kadar değişmeyecek bu dengesizlik.
İlk flörtlerinizi yaşarken baskı gördünüz mü?
- Ben tam ergenliğe geçiş çağında bir kültür şoku yaşadım aslında. Çocukluktan genç kızlığa geçiş dönemim iki ayrı kültürün içinde geçti. Çocukken gittim İspanya’ya. Hatırlıyorum, Madrid’e gidince beni en çok şaşırtan şeylerden biri kadınların rahatlığı ve yaşlı kadınların da ruj kullanıp, makyaj yapmaları ve hiç de öyle ‘yaşlı’ gibi davranmamalarıydı. Kadınlık saklanılacak, sakınılacak bir şey değil İspanyol toplumunda. Her yaşta kadının cinsel hayatı olabilir. Oysa Türkiye’de yaşlanmak cinselliğinden arınmak demektir. Burada bedenini utanılacak bir kusur gibi taşımak zorunda kadınlar, bilhassa genç kızlar. Bu kültür şokunun dışında benim üzerimde herhangi bir baskı olmadı o dönemde. Annem tarafından büyütüldüğüm ve geleneksel aile ortamında yetişmediğim için anlayış gördüm, baskı değil.
ZARLA KİMSE EKSİLMEZ
Araştırmada sorulan, kız ve erkek çocukların evlilik öncesi cinsellik yaşamasını ister misiniz sorusunun cevabında müthiş bir çifte standart var. Kızlara daha çok hayır, erkeklere daha çok evet deniyor...
- Erkekler çocukluktan itibaren ‘erkeklikleriyle övünmeyi’, kızlar da ‘kadın olacakları için sakınmayı’ öğreniyorlar. Baştan bir çifte standart var. Erkeksi bir kız çocuğu, yani Erkek Fatma, o kadar rahatsız etmiyor aileleri de kadınsı bir erkek çocuğu, yani Kız Ali, tepki topluyor anında. Kız çocuklarımıza hayattaki en büyük değerleri bacak aralarındaymış gibi davranarak zulm ediyoruz. Kadınlar, değer görmek için evvela bedenlerini kontrol altına almak zorunda olduklarını öğrenerek büyüyorlar. Erkekler içinse tam tersi. Erkek çocuk cinselliğini dışa vurmaya teşvik ediliyor. Ama tam da bu sebepten ötürü erkek çocukların üzerindeki baskı da inanılmaz. ‘Başarma ve becerme’ kaygısıyla büyüyen bir erkeğin bedeninden zevk almayı öğrenmesi ve karşı tarafı mutlu edebilmesi çok zor.
Kadınlar ilk cinsel deneyimde korku yaşıyorlar, erkeklerse heyecan!
- En önemli varlığının bekareti olduğunu zannederek büyüyen bir kadının, bekaret tabusunu aşıp da ilk cinsel deneyiminden zevk alabilmesi çok zor. Kadınlara ilk cinsel deneyimlerinin bir ‘kayıp’ olduğunu öğretiyoruz. Kaybedeceksin bekaret zarını ve bir daha aynı olamayacaksın, eksileceksin. Bekaret zarından bahsederken kullandığımız kelimeler de masum değil, bekaretini kaybetmek diye bir fiil var, sanki çok kıymetli bir mücevher de. Oysa bekaret sadece ve sadece bir aşama insan ömründe.
ERKEKLER İÇİN SPOR VE SKOR
Türkiye’de her 5 erkekten 4’ü, cinsel gücü konusunda kendinden en ufak bir şüphe duymuyor! Kadınların en az yarısı ise orgazmı tarif edemiyor, dörtte biri cinsel tatmin duymadığını söylüyor. Sizce neden?
- Sonuçta bunlar dışarı yansıtmak istenilen genellemeler. Beni asıl ilgilendiren bu genellemelerin arkasındaki hikayeler, travmalar. Erkek cinselliğe bir ‘spor ve skor’ olarak bakıyor çoğu zaman. Toplum tamamen erkeğin performansı ve başarısı üstüne odaklanmış durumda. En acıklısı anneler de kendi oğullarını böyle yetiştiriyor.
Erkekler kadınların ‘meme, popo, bacak’ gibi uzuvlarından tahrik olduklarını söylüyorlar, kadınlar ise ‘el, göz, dudak’ diyor. Sizce bu ayrımın nedenleri neler?
- Bence en seksi organ beyindir. Vücudun her tarafı seksi ve özel olabilir. Ama yetiştirilme biçimlerimizden ötürü kodlarla konuşmamız gerekir çoğu zaman. Kadınlara uygun görülen kodlar ‘el, göz, dudak’tır, daha fazlasını söylemeleri onlara halel getirir, malum.
EN DOYUMLU İLİŞKİ GÜNEYDOĞU’DA
Cinsellikte kendine bir eş olarak en çok güvenenler Marmara Bölgesi’nde yaşayanlar (Yüzde 68.5) ve üst gelir grubuna mensup olanlar (Yüzde 71.3) Liberaller de bu konuda (Yüzde 74.4) ılımlılara (Yüzde 53.6) ve muhafazakarlara (Yüzde 55.4) fark atıyor.
Her cinsel ilişkide orgazm olduğunu/boşaldığını söyleyenler en çok Güneydoğu’da yaşayanlar (Yüzde 63.7) Diyarbakır, Gaziantep gibi iller, bu konuda metropolere yüzde 20’den fazla fark atıyor (Yüzde 41.2)
Ege Bölgesi ise ‘hiçbir’ cinsel ilişkide orgazm olmadığını/boşalmadığını söyleyenler konusunda liste başı oluyor: Yüzde 18. ‘Az bir kısmında’ cevabı verenler de eklenince bu oran yüzde 33’e yükseliyor. Ege’yi yüzde 20.8’le İç Anadolu Bölgesi izliyor.
KADINLARDA EN SIK GÖRÜLEN CİNSEL İŞLEV BOZUKLUĞU: VAGINISMUS
Vaginismus, (vaginanın istem dışı kasılarak cinsel birleşmeye izin vermemesi) kadınlardaki cinsel işlev sorunlarının en sık görüleni. Türkiye gibi geleneksel ve muhafazakar toplumlarda daha sık görülüyor. Kliniklere başvuran kadınların yüzde 75’i bu sorunu yaşıyor. Mesude ERŞAN
Türkiye’de vaginismus konusunda 25 yıldır çalışan İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Arşayuls Kayır’a göre, vaginismus sorunu olan kadınların cinsel hayatı var. Cinsel birleşmede bulunmasalar bile uyarılıyorlar, orgazm oluyorlar. Hatta mutlu ve doyumlu bir cinsellikleri olduğu da söylenebilir. Eşlerinin de öyle. Üstelik erkekler de vaginismuslu eşten şikayetçi değil genellikle. Tedaviye başvurmak için 15-20 yıl beklenmesi bu yüzden aslında.
Kadınlardaki ilk ilişkide kanama olmaması halinde bunu nasıl izah edebilecekleri korkusu, vaginismusa zemin hazırlayan faktörlerden biri. Bu arada ilk cinsel deneyimin çok acı verici olduğu yönündeki mitler de... Bir de cinsel ilişki, bekaret, anne, baba, aile, alıştığı evden kopuş, başka bir yaşamın başlaması gibi anlamlar içermesi nedeniyle de reddedilebiliyor. Kayır, vaginismus sorunu olup, işlerinde ve sosyal ilişkilerinde son derece başarılı kadınlar olduğunu belirtiyor. Tedavilerin yüzde 100’e yakını ise başarıyla sonuçlanıyor. Kayır’a göre vaginismusu yaratanlar şöyle sıralanabilir:
Kızlık zarı önemini korudukça kliniklere gelen vaginismusluların sayısı azalmayacak.
Bir hastam ‘Namus uğruna suçlu olduk’ demişti. ‘Namuslu olayım, kendimi tutayım derken şimdi kendimde suçluluk hissediyorum. Üç yıllık evliyim, hálá birleşemedim.’
Evlenene kadar insanların hayatları önsevişmeyle geçiyor. Aslında fizyolojik olarak sevişme ilerledikçe vajinada hareket, içeri bir şey alma duygusu başlıyor. Ama kadın kendini tutuyor. Kadın bırakmaz, dolayısıyla ne kadar çok birleşmesiz sevişirse, tutma alışkanlığı da o kadar geliştirir.
BİRLEŞME Mİ BİLMİYORUZ
Acıbadem Sağlık Grubu Cinsel İşlev Bozukluk Merkezi psikiyatristlerinden Dr. Özay Özdemir’in verdiği bilgiye göreyse, evlilik öncesi cinsel yaşam serbest olmadığı için genellikle erkek yeterince deneyimli değil, kadında da cinselliği yaşamakla ilgili zorluk oluyor. Çoğu zaman nasıl birleşeceklerini de bilmiyorlar. Yıllar sonra ‘bir şeyler yaşıyoruz. Ama bu birleşme mi değil mi?’ diyenler bile var.
/Hürriyet
Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 12:46