Gündem
  • 26.8.2010 00:20

UÇAKTAN TRENE BİNMİYORSUN Kİ VAGONUN NE OLDUĞUNU BİLESİN?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a seslenerek, "Biz demiyoruz ki takaya bindin. İmralı'ya gittin, Abdullah Öcalan canisini ziyaret ettin, sade kahve içtin, sonra Türkiye hakkında sohbet ettin. Böyle bir şey diyen mi var sana. Kimin aracılığıyla niçin kalkıp işbirliği yapıyorsun. Hangi konularda ne anlaşman var. Bize bunu değil millete anlat diyoruz" dedi.
Partisinin İzmir İl Başkanlığı tarafından Buca Hancı Tesisleri'nde düzenlediği iftar yemeğine katılan Bahçeli, burada referandumla ilgili sürece değindi. Yaklaşık 3 bin kişinin katıldığı iftar yemeğinde konuşan Bahçeli, 12 Eylül'de herkesin çok özel bir engel olmaması halinde sandığa gitmesini ve vicdanının sesini dinleyerek oy kullanmasını istedi. Referandum sürecinin Türkiye'nin geleceğini, belirleyecek önemli siyasi ve sosyal gelişmelere vesile olacağını, tercih belirsizliğinin yaratılmasının veya sürdürülmesinin ülke için yararlı olmayacağı kanaatinde olduğunu belirten Bahçeli, bütün siyasi partilerin internet sayfalarında, seçim beyannamelerinde, hükümet programlarında 1982 Anayasası'nın bütünüyle veya önemli ölçüde maddelerin değiştirecekleri yönünde görüşler olduğunu ifade etti.
Mecliste grubu olan veya meclis dışında kalan bütün siyasi partilerin Anayasa değişikliği konusunda ortak akılla hareket ettiği tespitinde bulunan Bahçeli, böyle bir siyasi iklim varken Anayasa'yı bir partinin Anayasa'sına dönüştürmenin anlamsız olduğunu ifade ederek, "Bu Anayasa'yı bir AKP anayasası gibi algılayarak 'Benim yaptığım değişiklik kafidir başkasına ihtiyacım yoktur' anlayışı bu değişikliğin sakat ve hatalı doğmasına sebep olmuştur. Hükümet Anayasa konusunda uzlaşma zemini varken bunu kabul
etmedi. Mecliste baskıyla milletvekillerini zorlayarak 336 sayısını bulup bir Anayasa değişikliğine gitmeye çalıştı. Halk oylamasında da devletin tüm imkanlarını kullanıyorsun. Yatırım kuruluşları bahanesiyle açılışlar yapıyorsun. TOKİ açılışlarına katılıyorsun. Temel atmalara katılıyorsun. Devletin tüm imkanlarıyla AKP'nin politikasını ve 'Evet'çi propagandasını gerçekleştirmenin yolunu arıyorsun. Bu ısrarın nedir. Bunda bu kadar ısrar etmenin gerekçesi nedir. Kime ne söz verdin Sayın Başbakan. Nereye
varmak istiyorsun. Varmak istediğin yola giderken seni zorlayan korkutan geleceğini karartan seni paniğe sürükleyen, gece uykusuz bırakan derdin nedir. Bunu kapalı kapılar arkasında kalma millete aç. İnanıyorum ki bu millet sana yardım eder. AKP'nin bir gizli gündemi var. Sayın Başbakan bu gizli gündeme mahkum edilmiş ve Sayın Başbakan AKP'yi de mecbur ve mahkum eriyor. Başta AKP'liler kendinize gelin. Nereden nereye geliyorsunuz, nasıl geliyorsunuz. Halkın sesine kulak verin. Belli zeminlerde bir araya
gelerek kendinizi ağırlayıp kendinizi överek vakit geçirmeyin. Türkiye'nin gerçeğini görün. Sayın Başbakanın gizli gündeminin ne olduğunu neye mahkum, mecbur kaldığını iyi anlayın hem Recep Tayyip Erdoğan'ı kurtarın, hem AKP'yi kurtarın hem de Türkiye'nin gelecekte bir felakete sürüklenmesini önleyin" dedi.

"OKYANUS ÖTESİNİN TAKASI OLDUĞUNUN FARKINDA DEĞİLSİN"
Başbakan Erdoğan'ın referandum mitinglerinde MHP'yi haksızca eleştirdiğini savunan Bahçeli, şunları söyledi:
"Diyorlar ki bunlar 'Hayır'cılar, Bu 'Hayır'cıların içerisinde kimler var. Şu, şu, şu partiler vardır diyor. Ve bu partileri sayarken de bölücü terörün görüntü veren siyasallaşma sürecindeki sözde partisiyle MHP'yi de aynı kabın içerisine koymaya çalışıyor. Sayın Başbakan, MHP AKP değil, MHP Genel Başkanı da Recep Tayyip Erdoğan değil. MHP varoluş gayesiyle, misyonuyla, vizyonuyla, bölücü terörle amansız bir mücadelenin taraftarıdır ve bölücülerle bir arada olması mümkün değildir. Şimdi de kalkmış bir
vagondan bahsediyor. Uçaktan trene binmiyorsun ki vagonun ne olduğunu sen bilesin. Peki ama takayı çok iyi bilirsin. Bizi Türkiye'nin yerli bir partisinin arkasına takılmış vagon olarak suçluyorsun. Ama sen okyanus ötesinin takası olduğunun farkında değilsin. Öyleyse seni böyle yanlış konuşturan, sapkın konuşturan gerçekleri örten Ramazan ayında oruçlu ağzınla herkese iftira ve yalan atan bu gizli gündemin ve bu gizli gündemin mecburiyeti ve mahkumiyeti nedir sayın başbakan gel bunu bir anlat. Bunu millet
öğrensin."

"ERDOĞAN, MİT MÜSTEŞARINININ TÜM İFADELERİ BENİM İFADEMDİR DİYOR. ŞİMDİĞİ İŞBİRLİĞİ VAR MIDIR YOK MUDUR?"
Bahçeli, Türk siyasetinde 40 yıldan bu yana hizmet veren MHP'nin de Anayasa değişikliğinden yana olduğunu söyledi. AK Parti yönetiminin sanki genel seçim havasına girmiş gibi bir yaklaşım sergilediğini, 24. dönem milletvekilliği seçimlerinin ön hazırlığı gibi bazı sosyal kesimlerin 8 yıldan beri karşılanmayan taleplerinin bugün tam olmasa da cevaplandırılmaya çalışıldığını, bazı işe yerleştirmelerin, öğretmen atamalarının yapıldığını, esnaflar üzerinden bazı projelerin, emekli, dul, yetimlerle ilgili bazı
çalışmaların yapıldığını savunan Bahçeli, hükümetin referandumda 'Evet' oylarının daha fazla çıkması için devletin bütün imkanlarını kullandığını ileri sürdü. Bahçeli, şunları söyledi:
"Uzlaşmaya yanaşmadınız 'Ben bilirim, ben yaparım' dediniz. Türkiye'de hiçbir siyasi parti özellikle 40 yıldan bu yana Türk siyasi hayatında güzide yeri bulunan, köklü ve geleneksel kurum olarak varoluş gayesini tavizsiz uygulamaya koymak için her türlü fedakarlıkla gayret gösteren MHP'nin de Anayasa değişikliğinden yana olduğunu bir kez daha ifade etmek istiyorum. 1999 yılında MHP 129 milletvekiliyle, DSP 136 milletvekiliyle, DYP 86, Anavatan Partisi 85, Refah Partisi de 103 milletvekiliyle temsil
edildi. Mevcut anayasanın 85 maddesi üzerinde değişiklikler gerçekleştirildi. 12 Eylül Anayasası'na karşı bu değişikliğin yapıldığını ve dolayısıyla 12 Eylül'e karşı bir hareketin başlatıldığını söyleyerek 12 Eylül'ün her kesimden mağdurlarına seslenmek suretiyle yeni bir istismar yaratarak, 'Evet'çi oyları artırma sömürüsünü başlatan AKP 85 değişikliğin yapıldığı Anayasa'nın hangi Anayasa olduğunu ifadede niye gerçekçi davranmıyor. 85 madde 1982 ara rejimi olan ihtilalin ürünü olan bir Anayasa üzerinde
değişikliktir ve kendisinin de milli görüş gömleğini çıkartmadığı dönemde, kendi partisinin de orada bulunduğu uzlaşma zemininde yapılan değişikliklerdir. Şimdi bunları yok farz edeceksiniz, ardından 12 Eylül olayını ortaya koyarak yaşamadığın bir acıyı, yaşamadığın bir mağduriyeti, yaşamadığın bir mahkumiyeti istismar etmek suretiyle Aydın'a geleceksin merhum Adnan Menderes'i, Eskişehir'e gidip Hasan Polatkan'ı istismar edeceksin, Sivas'a gideceksin rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nu, Samsun'a gidip
Karamahmutoğlu'nu istismar edeceksin. Meclis grubuna geleceksin orada devrimci ve ülkücü 12 Eylül'de idam edilmiş olan kişilerin son durumunu istismar ederek onların mektuplarını ailelerine gönderdiği mesajları ve özellikle de ülkücü camianın hassasiyetlerini sömürerek oradaki bir şehidimizin mektubunu milliyetçilik kavramlarını dışarı çıkarmak suretiyle istismar edeceksin. Önce yutkunacaksın sonra boğuk bir sesle bir iki kelime söyleyeceksin sonra kameralara bakıp bir sanatçı, bir tiyatro mensubu gibi
gözlerinizden zorla yaş damlası çıkartacaksın sonra da gözü yaşlılığı alışkanlık hale gelmiş bir başbakan yardımcısını ağlatacaksın o ağlayınca AKP'liler ağlayacak ve 'Evet' oylarını fazlalaştıracaksın. Türk siyaseti bu kadar etik anlayıştan uzaklaşmamıştır" dedi.
Siyasi istikrarın millet iradesiyle gelip, gitmesi gerektiğini, herhangi bir darbeyle, ara rejimle Türkiye'de siyasi iktidarların değişikliğe uğramasının doğru olmadığını bunun da demokratik kültürle bağdaşmadığını vurgulayan Bahçeli, "İşte 12 Eylül 2010. Önünüze bir demokratik kurum olarak kendi iradenizle Türkiye'nin geleceği üzerinde söz hakkını kullanmaya fırsat veren bir halk oylaması olacağının şuurunda olmalıyız. Bunun haricinde bir yol Türkiye için bir çıkış yolu değildir. Denenmiştir. Ne ülke
için yararlı olmuştur ne insanımızın mutluluğunu artırmıştır. Öyleyse darbeler ve ara rejimler kapanmalıdır ama darbeler ve ara rejimleri bahane ederek Türkiye'de darbe zihniyetini tekrar hortlatabilecek tahriklere kışkırtmalara alet olmak veya bunları provoke etmek de doğru değildir" diye konuştu.

"AKP GERİLİM STARTEJİSİ İLE SİYASİ VARLIĞINI SÜRDÜRMEYE ÇALIŞIYOR"
Hükümetin 8 yılını değerlendiren Bahçeli, AK Parti'nin gerilim stratejisiyle Türkiye'de siyasi varlığını sürdürmeye çalıştığını, toplumu cephelere ve kutuplara ayırmayı planladığını öne sürdü. Referandum sürecinde de 'darbeciler ve demokratlar' gibi ayrım yapıldığını, çatışmanın teşvik edildiğini savunan Bahçeli, "Onların Türkiye umurunda değil, milletin huzuru umurunda değil, milletin müreffeh oluşu, barış içerisinde her türlü ihtiyacı karşılanmış mutlu bir millet olması umurlarında değil. Onlar varsa
yoksa AKP. AKP'nin dışında ne varsa ötekiler. AKP'yi bir tarafta tutuyor, gerilim stratejisiyle milleti birbirine düşürüyor, arkasından da AKP ile ötekileri yaratarak Türkiye'yi bir bölünmeye parçalamaya doğru sürüklüyor. Bu bir felakettir. Bu, Türkiye'nin geleceğini karanlığa sokmaktır. Bunları Türkiye'de teşvik ederek, kaşıyarak, bir gerilim ortamında kardeşi kardeşi vurdurtmanın, kurumları birbiriyle çatıştırmanın kimseye faydası olmayacaktır; AKP'ye de olmayacaktır. Öyleyse bu tehlikeli gidişatı önce
AKP'liler görmelidir. AKP yöneticileri ikaz edilmelidir. AKP yöneticilerine bir uyarıda bulunurken onlara da bir ders verilmelidir" dedi.
Hükümetin bir gizli gündeminin olduğunu ve bu gizli gündemin doğrudan terör olaylarıyla yakın alakalı olduğunu öne süren Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"AKP'nin bir gizli gündemi var. Bu gizli gündem direk bölücü terör olaylarıyla yakın alakalıdır. Sayın başbakan bu gizli gündeme mahkum edilmiş ve sayın Başbakan AKP'yi de mecbur ve mahkum ediyor. Bizim tespitimiz odur ki gizli gündem 3 noktada toplanmaktadır. Bunlardan birincisi açılım denen zırvanın gerçeği, PKK'nın siyasallaştırılma sürecidir. Siz diyorsunuz ki mesela bir TV programında konuşurken 'Açılımın hukuki zeminde ilk adımı bu anayasa değişikliği olacaktır.' Öyleyse açılım için bir anayasa
değişikliği yapmayı düşünüyorsun. Açılımın ne olduğunu anlatmıyorsun. Ama PKK'nın taleplerine çok derinden kulak veriyorsun. Zaten PKK ne diyor. 'Demokrasi, özgürlük' diyor. Neyin demokrasi, neyin özgürlük için olduğunu açıkça söylüyor da sen onlar için neyi yapacağını açılımda tam anlatmıyorsun. Öyleyse burada bir karanlık bir nokta var. Bu karanlık noktanın aydınlığa kavuşması lazım. Bunu aydınlığa kavuşturabilmek için de bu anayasanın 'evet' oyuyla halk oylamasında kabul edilmemesi gerekir. Çünkü
'hayır' oyuyla reddedildiğinde ne anlaşılmışsa, nerede işbirliği yapılmışsa önümüzdeki günlerde bunlar çok daha net olarak anlaşılacaktır. Anayasa Mahkemesi'nin yapısını bugün için parti kapatılma korkusuna kapılarak, gelecekte açılım için söz verdiklerini yerine getirirsem beni yüce divanda yok ederler korkusuyla şimdiden Anayasa Mahkemesi'ni değiştirmeye çalışıyorsun. Öbür taraftan 8 yıllık AKP uygulaması döneminde ortaya koymuş olduğun yolsuzluğun, yandaş zenginliğinin, her türlü ahlaksızlığın hesabını
bir gün sorarlar diyerek dokunulmazlığın kaldırılmasına dokunmuyorsun ama 'bir gün dokunulmazlık kalkarsa bu mahkemeler beni çok da kötü duruma sokarlar' diye HSYK'yı bugünden değiştirmeye çalışıyorsun. Demek ki gizli gündemde açılıma verilen söz oradaki mahkumiyet ve mecburiyet öbür tarafta da nefsini kurtarmanın gayreti var demektir. Mecliste 7 defa bir bakanla beraber Alevi açılımı çalışması yapıyorsunuz. Alevi kardeşlerimizin taleplerine iktidar olarak cevap vereceğinizi, bir toplumsal barışı
arzuladığınızı ifade ediyorsunuz ama Anadolu'da alçakça 'Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda Aleviler var, bizi her zaman mahkum etmeye hazır bekliyorlar' diye fitne yayıyorsun. Utanmadan bunu gerçekleştiriyorsun. Etnik temelde ayrımcılık, mezhep temelde ayrımcılık, kurumlar arası çatışma bu iktidarda var. Türkiye'de her türlü ayrımcılığın kaynağı bugünkü AKP iktidarı."

İŞBİRLİĞİ İDDİASI
Terör örgütü ile işbirliği iddiası hakkında konuşmasını sürdüren Bahçeli, "Kandil bir şey söylüyor, AKP-PKK işbirliğinin köklerinden bahsediyor. Bir milliyetçi olarak oraya kulak verip oynanan oyunu fark etmek mecburiyetindeyiz. Şimdi bir ufak not, ayrıntıya girmeyeceğim. Düşünenler araştırsın. KCK, açılım itibariyle Kürdistan topluluklar birliğidir. Yanında da KCK-TM vardır. O da Türkiye Meclisi demektir. PKK'nın siyasallaştırma sürecinde yeni bir kurumudur. Bununla ilgili olarak bir iddianame
hazırlanmıştır. Bu iddianamede muhatap olan bir kişinin kayıtları arasında bir belge çıktığı söylenmektedir. Bu belge şöyle diyor; '15 aralık 2008 de Talabani'nin Süleymaniye'deki konutunda PKK'nın sözde siyasal kurumlarından birinin yöneticisiyle görüşüyor. Görüşme uzun ancak bir konuyu burada net olarak ifade etmek istiyorum. Talabani misafiri olana diyor ki 'PKK'nın bir talebi vardı 'genel af' onu dile getirdik'. Biz 'MİT Müsteşarlarıyla PKK'nın bazı ilişkileri var, sizin bilginiz dahilinde' dedik.
Erdoğan, 'MİT Müsteşarının tüm ifadeleri benim ifademdir' diyor. Şimdi işbirliği var mıdır yok mudur? Görüşmeyi kim yapıyor, kimin adına yapıyor? Kendini burada kurtarıp devletin kurumlarının yöneticilerini mahkumiyete sürüklemek doğru değil. Başbakansan, başbakanlığını yap. Niye bunu saklıyorsun? bunu saklarken niye MHP'yi şerefsizlikle suçluyorsun? Yarın bu iddianame görüşülürken bu deliller kabul edilirse, o zaman bütün talimatı sizin verdiğiniz ortaya çıkacak. Şimdiden uyarıyı yapmalıyız ve demeliyiz ki
12 Eylül'de AKP'yi durdurmak, uyarmak için anayasa değişikliğine hayır demeliyiz" ifadelerini kullandı.

PROTOKOL VE HALKA AYRI YEMEK VERİLDİĞİ ÖNE SÜRÜLDÜ
MHP İzmir İl Teşkilatı tarafından organize edilen yemekte protokol ve halka ayrı yemek çıktığı iddiası tartışma konusu olurken, basın mensupları da protokolden sayılmadı.

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 04:06

İLGİLİ HABERLER