AA EKİBİNİN LİBYA İZLENİMLERİ
TOBRUK - Mısır sınırından Bingazi'ye kadar olan bölgedeki kentlerin tamamen ellerinde olduğunu ifade eden isyancılar, görüntü almak isteyen gazetecilere kolaylık sağlayarak, ''Misafirimizsiniz, güvenliğiniz bize emanet'' diyorlar.
Libya'ya Mısır'ın batısındaki Sellum kentinde bulunan sınır kapısından geçerken, sınırı koruması gereken güvenlik güçleri yerine isyancıların nöbet tuttukları dikkat çekiyor. İsyancılar, ordu cephaneliklerinden yağmaladıkları silah, kurşun geçirmez yelek ve kamuflajı kullanıyor. Bir isyancı, eline geçirdiği delik deşik Kaddafi posterini tekmeleyerek, "O gidecek, kalıcı olan biziz" diyor.
Sınır kapısını çevreleyen duvarlara eski Libya bayrağı asan isyancılar, kapıdan girenlere "Libya gümrüğüne hoş geldiniz" diyerek pasaport kontrolü yapıyor. Denetimlerinde olan Beyda, Tobruk, Derne ve Bingazi'de sorun olmadığını aktaran isyancılar, aracı olmayanları aynı yöne giden araçlara bindirerek kolaylık sağlıyor.
-YARDIMLAŞMA ÇÖLÜN SERT HAVASINI YUMUŞATIYOR-
Görüntü almak isteyen gazetecilere özellikle iyi davranan isyancılar, "Misafirimizsiniz, güvenliğiniz bize emanet" diyorlar. Bu ilgi yol boyunca bütün kontrol noktalarında tekrar ediyor. İlk yardım ve bedava yemek hizmeti veriliyor. Yardımlaşma, bu coğrafyada hakim olan çölün sert havasını yumuşatıyor.
Bizi emanet ettikleri Usame isimli şoför, cep telefonundaki "Kurtlar Vadisi" müziğini dinletiyor. Beyda kentine geldiğimizde, bizi, bölgede bulunan bir Türk inşaat şirketinin şantiyesine götürüyor. Harabeye dönen şantiyede, bölgede "harami" diye adlandırılan yağmacılardan başka kimse bulunmuuyor. Prefabrike bürolar yağmalanmış, yakılmış ve yıkılmış. Geriye kalan son parçalar da araçlara yükleniyor. Görüntü almak üzere araçtan indiğimizde şoför, buranın güvenli olmadığını ve şantiyeden çıkmamız gerektiğini söylüyor. Yanmış mahkeme binasının isle kaplı duvarları, burada daha önce yaşananlara dair bilgi veriyor.
-"KADDAFİ TÜM DÜNYANIN BELASI"-
Bir sonraki durağımız yaralı muhaliflerle dolu olan Tobruk Devlet Hastanesi. Türk olduğumuzu söylediğimiz hastane yetkililerinden çekim izni almamız zor olmuyor. Tamamı gösterilerde, vücudunun çeşitli yerlerinden yaralanan otuz hasta, aynı serviste tedavi görüyor. Başından, elinden ve ayağından yaralanan muhalifler, aynı zamanda birbirlerine de refakat ediyor. Birbirlerine yemek yedirip yardımcı oluyor.
İsminin Yusuf olduğunu öğrendiğimiz yaralı bir muhalif, Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in gittiğini, sıranın Libya lideri Muammer Kaddafi'de olduğunu belirtiyor. Bir diğeri, "Mübarek sadece Mısır'ın belasıydı, Kaddafi tüm dünyanın belası" diyor.
Acil şifalar dileyerek ayrıldığımız hastaneden, annesinin yemeğe daveti üzerine şoförümüz Usame'nin evine gidiyoruz. Ailenin son derece misafirperver olduğuna tanık oluyoruz. Ülkedeki durumu televizyonda izliyorlar. Aile üyelerinin her şeye karşın endişeli olduğu dikkatten kaçmıyor. Görüntü almamıza sıcak bakmıyorlar.
Hava kararmaya başlarken müsaade alarak Tobruk'tan ayrılıyoruz. Yolda güvenlik önlemlerinin artırıldığını, gündüz ortalıkta pek de gözükmeyen silahların omuzlara asıldığını fark ediyoruz. Muhalifler, şüphelendikleri araçları didik didik arıyor, kişilere pasaport soruyor. Hem gazeteci, hem de Türk olduğumuzu öğrenen isyancılar, çay ve ekmek ikram ederken, "Türkiye'ye bin selam" gönderiyor.
Yolun Mısır istikameti oldukça yoğun. Çok sayıda kişi, önemli eşyasını tıka basa doldurduğu araçlarıyla Sallum sınır kapısına ulaşmaya çalışıyor. Sallum'dan Mısır'a giriş yapıyoruz. Mısır askerleri ülkeye giriş yapan herkese ekmek, peynir, helva ve suyun bulunduğu yardım paketi veriyor.