Gündem
  • 13.5.2003 12:13

OSMANLI'NIN SON KADINLARI ESERLERİYLE ARAMIZDA

Türk romanının ‘kayıp’ ismi Safiye Erol, son iki yılda yayımlanan kitapları ve hakkında yazılanlarla yeniden keşfedildi. Erol, son yıllarda birbiri ardına aramıza dönen Osmanlı kadınlarının son halkasıydı. Suat Derviş, Nigar Hanım, Leyla Saz Hanım ve Münevver Ayaşlı... Onlar artık eserleriyle aramızda... Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihi, yazılanların aksine ya da eksikliğine rağmen kadınların tarihidir. Saltanatta hüküm sürenlerden tutun da adı sanı bilinmeyenlere kadar tüm alanları kuşatan ne çok kadın vardır Osmanlı’da. Tanzimat dönemiyle başlayan aydınlanma, Batı’ya yönelme, kadını da evinde var olan ve kimliksiz kalmaya mecbur olan yapısından uzaklaştırmaya başlar. Divan şiiri geleneği içinde kendine yer edinmeye çalışan ve başaran Adile Sultan’dan Nigar Hanım’a, Leyla Saz’dan Zeynep Hanım’a kadar adını bu satırlarda anamadığımız ne çok kadın şair gelip geçer divanların sayfaları arasından. Türk romanı ilk ürünlerini yaratmaya çalışırken, Ahmet Mithat Efendi’nin hemen yanı başında Fatma Aliye Hanım vardır; Kurtuluş Savaşı mücadelesi içinde binlerce insana seslenebilen Halide Edip Hanım’dır; her taşın altında, her kapının arkasında bir kadın vardır uzun sözün kısası ve o kadınlar dokundukları her şeyi güzelleştirirler…1905’te doğan Suat Derviş (Baraner), aydın bir Türk kadını olarak pek çok “ilk”e imza atmıştır: İlk kadın gazeteci, Devrimci Kadınlar Birliği’nin kurucusu, Basın Sendikası’nın ilk kadın üyesi, Fransızcaya tercüme edilen ilk Türk romanının yazarı... Ankara Mahpusu, 1957 yılında Fransızcaya çevrildiğinde, Le Monde’da büyük bir övgü ile karşılanmıştır. Kusursuz bir roman olarak kabul gören Ankara Mahpusu, (İstanbul 2000, Doğan Kitap) Tıp Fakültesi’nde öğrenciyken kaza sonucu işlediği bir cinayet nedeniyle on iki yıl hapishanede kalan Vasfi’nin özgürlüğüne kavuşma serüveninde yaşadığı gerçek tutsaklığını anlatır. Ankara’ya gelir; ama iş bulamaz, sevdiği kız başkasıyla evlenmiştir; bir baltaya sap olamayan Vasfi’nin ancak hapishaneden tanıdığı bir arkadaşının yardımıyla inşaatlarda işçi olarak çalışmaya başlamasıyla sona eren roman, yazıldığı dönemin Ankara’sını ve hiç değişmeyen tutukluluk sorunlarını son derece yalın bir dille anlatır. Rumeli’yi çok seven; ama tarihini hicretin oluşturduğu bir milletin ferdi olarak Anadolu’ya göç eden bir ailenin kızı ve izdivacıyla Ayaşlı olan Münevver Ayaşlı, Osmanlı İmparatorluğu’nun son muhteşem günlerine tanıklık etmiştir. Çağının tanığı olarak, ruhunu şekillendiren kültürün son temsilcilerinden biridir Münevver Ayaşlılı Romanlarında değilse de hatıratında son derece çarpıcı bir dille anlatır Osmanlı’nın başına gelenleri, değişenleri ve değişmeyenleri. Rumeli ve Muhteşem İstanbul’da (İstanbul 2003, Timaş Yayınları) Balkanlardan göçen ailelerin yaşamına ve onların İstanbul’una bir ayna tutulur. Hemen pek çoğumuzun ruhunda ebedi bir acı olarak yer eden Balkanlar, Ayaşlı’nın zevk sahibi kaleminde İstanbul’a karışır, bir olur. “Gördüğüm şeyler acep hülya mıdır?/Hoş geçen demler acep rüya mıdır?” diyen Leyla Saz Hanım, I. Abdülmecit’in kızı Münire Sultan’a nedime olarak girdiği sarayda, iyi bir eğitim alır ve özellikle müzik konusunda dönemindeki pek çok önemli ismi kendisine hayran bırakacak bir birikime sahip olur. Vali olan babasıyla birlikte gittiği Girit’te Akdeniz müziği ile de tanışan Leyla Saz Hanım, iki yüzden fazla şarkı bestelemiş ve gördüğü yerler hakkındaki izlenimlerini dönemin gazetelerinde yayımlamıştır. Solmuş Çiçekler adlı şiir ve şarkı kitabı ilk kez 1928 yılında Şair–i Azam Abdülhak Hamit’in önsözüyle basılmıştır. Leyla Saz Hanım’ın fotoğrafları ve elyazısı örnekleriyle zenginleştirilerek Latin alfabesine aktarılan kitap, bir Osmanlı kadın şairinin ince ruhunun yansıması olan şiirleri ve şarkıları hatırlamamızı sağlıyor bir kez daha. (İstanbul 1996, Peva Yayınları) Türk edebiyatında erkeklere göre sayısı zaten pek az olan kadın şairlerin en önde gelenlerinden İhsan Raif Hanım, son derece çileli bir hayat sürmüştür. İkinci eşi, Şahabettin Süleyman’la evliliklerinin dedikodusu ile anılıp kalan yıllarda, hece ölçüsü ile yazdığı ateşli manzumeler, neredeyse yok sayılmış, Yusuf Ziya Ortaç’ın “aşkı anlatırken bir erkek kadar hür” dediği İhsan Raif Hanım’ın hayatındaki erkeklerin gölgesinde kalıp unutulmuştur. Cemil Öztürk’ün kaleme aldığı, İhsan Raif Hanım Yaşamı, Sanatçı Kişiliği, Yayımlanmış ve Yayımlanmamış Bütün Şiirleri adlı biyografi ile gün ışığına çıkmamış defterlerden derlenen bir kısmı besteli; ama pek çoğu bilinmeyen şiirleri Türk edebiyatı tarihine kazandırmış. Pierre Loti’nin “Les Desenchantées” adlı romanının kahramanlarından Zeynep Hanım’ın Fransa’da tanıştığı Grace Ellison’a 1906–1912 yılları arasında yazdığı mektuplardan oluşan, “Zeynep Hanım, Özgürlük Peşinde Bir Osmanlı Kadını” adlı kitapta, Osmanlı kadınının daha nitelikli bir eğitim almak istediği, toplum içindeki yerini değiştirmek ve geliştirmek için ne kadar çok çabaladığı açıkça sergileniyor. (İstanbul 2001, Büke Yayınları) Zeynep Hanım’ın Batılı bir kadına yazdığı mektuplar, bir dönemin panoramasını izlemek ve o dönem hakkında söz sahibi olmak isteyenler için vazgeçilmez bir kaynak niteliği taşıyor. İstanbul’da yetişmiş bir hanımın zarif ve bir o kadar da kuvvetli kalemi, okuyanları şaşkına çevirecek bir üsluba sahip. Ciğerdelen ile Türk edebiyatında çok sağlam bir yer edinmiş olan Safiye Erol’un diğer eserleri de birbiri ardınca basıldı yakın tarihlerde. Paralel kurgulu, eşzamanlı bir roman olarak karşımıza çıkan Ciğerdelen, (İstanbul 2001, Kubbealtı Neşriyatı) Estergon Kalesi’nin düşman eline geçmesi ile birlikte soyları Ciğerdelen Kalesi’ndeki Sarısipahilere kadar uzanan iki gencin aşklarını anlatıyor. Son dönemde yoğun bir ilgi gören ve deyim yerindeyse üzerine serpilen ölü toprağından kurtulan/kurtarılan Safiye Erol için hazırlanmış olan Safiye Erol Kitabı, Mehmet Nuri Yardım’ın titiz araştırmacılığının ürünü. Çok sayıda fotoğrafa ve Safiye Erol hakkında yazılmış yazılardan alıntılara yer veren kitap, yazarı daha iyi tanımamızı sağladığı gibi, onun dünyasının derinliğine bir adım daha yaklaştırıyor okuru. (İstanbul 2003, Benseno Yayınları) (zaman) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:58

İLGİLİ HABERLER