Medya
  • 13.9.2023 00:52

Sohbet : 14 .. Talebe

SOHBET 
TALEBE
Talebe; hocasının yanına aklını kapıda bırakıp, içeri giren kişidir. 
Talebeliği kabul ettiği anda akıl gömleği asılır, teslimiyet gömleği giyilir. 
Akıl doğru bir büyüğü bulmak için lazımdır. 
Bir uçağa bindiğinizde nasıl ki o uçağın pilotuna tabi olursanız, bir yola girdiğinizde de o yolun büyüğüne tabi olursunuz.
Uçağın kapıları kapanıp havalandığında; bir daha rotayı ve gideceğiniz yeri sorgulama şansınız kalmaz. 
Yarı yolda da o uçaktan inemezsiniz. 
Pilot sizi nereye götürürse oraya gidersiniz. 
Bundan sonra size düşen pilota uymanızdır.
İşte bu yüzden bir Müslümanın hayatındaki en önemli ve en kritik karar, bağlandığı büyüğüdür.
Emin olun bundan daha mühim bir karar yoktur.
Pilot sizi ya doğru yere ya da yanlış yere indirir. 
Uçağın inebileceği iki yer var.
Sağda Cennet hava limanı ve solda Cehennem hava limanı.
Diğer yolcularla birlikte bu ikisinden birisine inersiniz
Birisine tabi olduktan sonra maalesef başka bir seçenek yoktur.
Şunu da belirteyim…
Hiç kimseye tabi olmazsanız da sizin kendi başınıza uçağınızı uçurma şansınız da yok denecek kadar azdır.
Havaalanına geldiğinizde sizi pek çok cazgır karşılar.
Farklı farklı şirketlerin, farklı farklı uçakların cazgırları süslü kelamlarla sizi kendi uçağına binmeye çağırır.
Bu cazgırlar; akrabanız, komşunuz hatta mahallenizdeki caminin imamı olabilir.
Sakın ola bunlara kanıp ahiretini berbat etmeyin.
Unutmayın ki bu cazgırlar sizi değil kendini düşünür. 
Çalıştıkları yerlerden nemalandıkları için işlerini yapar.
Hocamızın kitapları sizin için navigasyon görevi yapar. O kitaplarla doğru uçağı ve doğru kaptanı bulursunuz.
Kurtuluş için en kestirme yol, iyi bir uçak ve doğru bir pilot bulmaktır.
İşte burada dikkat edilecek nokta, daha uçağa binmeden pilotu ve uçak şirketini araştırmaktır. 
Doğru uçak, Ehl-i Sünnet uçağıdır.
Lazım olan şey; Ehl-i sünnet uçağını uçuracak büyüğünden icazet almış, ehil, bilgili ve kalp gözü açık bir pilottur.
İşte akıl burada lazımdır. 
Bir büyükte olması gereken şartlar, kitaplarda uzun uzun yazılıdır. 
Uçağına bineceğiniz pilotun bu şartlara tam ve eksiksiz olarak uyup uymadığını kontrol etmeniz lazımdır. 
Eğer pilot 10 şartın 9’unu sağlıyor birisini sağlamıyorsa, o uçaktan ve pilottan ateşten kaçar gibi kaçınız.
Şartların tamamının oluştuğuna Akıl ile kani olduktan sonra, kalp ile tasdik edilirse iş tamamdır. 
O zaman o pilotun uçağına gönül rahatlığıyla binip, rahat rahat seyahat edebilirsiniz. 
Ancak böyle varmak istediğiniz hedefe varırsınız.
Tabi olunduktan sonra akla dayanan sorgu ve sual tamamen bırakılır. 
Bu yok akıl yolu değil sevgi, muhabbet ve sadakat yoludur. 
Bunlar da kalpte olur.
Talebe; talip olan, öğrenmek isteyen ve öğrenci manasınadır.
Talebe öğrenmeye gelmiş kişidir. Talebe tabi olana denir. 
Dini manada talebe, bağlandığı büyüğünden feyz almaya hevesli kimseye denir.
Talebe cevap mercii değildir. Talebe cevap mercii olsaydı, talebe değil hoca olurdu. 
Hocasına tabi olana talebe denir. 
Talebe peki diyendir. 
Allahü teala, “Peki” diyen talebeye “Peki” dediği konuda soru sormayacak.
Büyükler böyle buyurdu.
Hakiki talebeye sorgu ve sual, sadece tabilikten olur. 
“Peki” dediği konunun sorgusu ve suali, o sözü söyleyen hocasına yapılır.
Hocalarımızın söylediklerine “peki” dedik mi iş tamamdır. 
Hoca verici, talebe alıcıdır. Alıcıdan verici olmaz. 
Biz sadece nakil edebiliriz. 
Büyükler kendilerini hocasının talebesi gördükleri için, hep onlardan nakil etmişlerdir. 
Bu sebeple Silsile-i aliye büyükleri, bir önceki hocaların talebeleri gibidir.
Böylece cümle silsile, Mübarek Peygamber Efendimiz’in talebesi durumundadır. 
Onlar kendilerini talebe gördükleri için, hiçbir zaman kendi fikirlerini söylememiş, hep hocalarından nakiller yapmıştır. 
Hocaları da hocalarından nakiller yaptığı için, silsile böylece en başa yani Mübarek Peygamber Efendimize kadar gitmiştir. (Allahü teala’ya şükürler olsun.) 
Cüneyd-i Bağdadi hazretleri (Rahmetullahi Aleyh) sohbetinde buyurdu ki:
-30 sene din hakkında konuşmadım. Sonunda konuşmamı emrettiler, ancak ondan sonra hocamdan öğrendiklerimi nakletmeye başladım. Yine kendiliğimden bir şey söylemedim. Hocamdan naklettiklerimi, kendi bilgimmiş gibi anlatsaydım, hırsızlık etmiş olurdum. Büyükler evden bir şey getirmezler, hırsızlık etmezler, hocasının bilgilerini kendilerine mal etmezler.
Enver abi (Rahmetullahi Aleyh) bir sohbetlinde benzer durumu şöyle anlattı;
- Hocasını seven talebe, ceylan ve benzeri hayvanların aslandan korktuğu gibi hocasından çok korkmalı. 
Bu korku nimettir. Korkmuyorsa felakettir. 
Eğer biz onların sözlerini dinlemezsek onlar da yarın bizi kurtarmayabilirler. 
Büyük bir zat başarılı olmanın yollarını anlatırken buyuruyor ki:
Başarılı insan, hocasını çok sever, her zaman hocasından bahseder, her zaman hocasına itaat eder. İtaat arttıkça sevginin gerçeği artar. 
Sevginin gerçeği arttıkça itaat artar. En sonunda hocasında fâni olur. 
Ebül-Abbâs-ı Mürsî hazretleri sohbetlerine hep, (Hocam Ebül-Hasan-ı Şâzilî buyurdu ki) diyerek başlardı. 
Bir gün, (Hep hocanızdan naklediyorsunuz. Hiç kendinizden bir şey söylemiyorsunuz. Siz bir şey bilmiyor musunuz?) diyen birine buyurdu ki:
Ben evden bir şey getirmedim. Ne kazanmışsam bu dergâhta kazandım. (Allahü teâlâ buyurdu ki), (Resûlullah buyurdu ki), (Ben diyorum ki) veya (Filan kitapta yazıyor ki) diyerek, anlatmak zor değildir, günlerce durmadan anlatabilirim. Ama bütün bunları öğrenmeme, bu dereceye yükselmeme vesile olan hocama karşı edebe riayet edip, hep ondan naklederek konuşuyorum. 
Uygun olan da budur. 
Hocasından bahsetmeyen, hep ben diye konuşan veya hep başka kitaplardan nakleden kimsede hayır yoktur.
Talebe ile hocası arasında bir elektrik akımı vardır. Eğer bir talebe ile hocası arasında elektrik akımı oluşmuş ise, o talebe seçilmiştir. 
Bu akım, seçilmişliğe dalalet eder. 
Oluşan akım, akıl ile veya başka bir şekilde oluşmaz. 
Seven kalplar birbirini mıknatıs gibi çeker. Bu tamamen kalpte olur. 
Bunu isteyerek sağlayamazsın.  İsteyerek sadece talep edebilirsin. 
O talebin kabul görüp görmemesi senin elinde değildir. Bu da bir büyük nasip meselesidir. Hocası tarafından talebeliğe kabul edilmek yolun yarısını aşmak demektir.
Bir talebe ile hocası arasında bu akım var ise;  gönülleri rahat olsun o seçilmiş talebedir. 
Bu akım yok ise vay başına gelenler. 
Bu akımı duyanlar, onu içlerinde his edenler kalplerinde gönüllerinde his edenler, ezelde hocası tarafından seçilmiş talebelerdir. 
Talebe ne zaman ki hocasının sözlerinden davranışlarından etkilenmiyorsa, hocasından elektrik alamıyor demektir ki; bunun sebebi ya hocası ona elektrik vermiyordur ya da onun kalbi, hocasının elektriğini kaldıracak durumda değildir. 
Kalbi bozuk olduğu için hocasından akım alamıyordur. 
Bu durumlardan hangisi olursa olsun onun işi kötüdür. 
Hocasının bir sözü ile kalbi yumuşamayan, gözlerinden yaş gelmeyen; hocasından elektrik almıyor demektir. 
Bunun tersi de hocasının sözünden kalbi yumuşayan gözlerinden yaş gelen hocası ile bağlantısı var ve elektrik alıyor demektir. 
Bize düşen şey büyükleri her daim anmak ve onları özlemektir.
Kalp andıkça yumuşar, unuttukça sertleşir.
Vesselam…
Rabbim cümlemizi hocamızın sevgi ve itaatinde fani eylesin (AMİN) 

METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ

Güncellenme Tarihi : 13.9.2023 00:56

İLGİLİ HABERLER