Medya
  • 14.1.2024 15:53

Sohbet -25 Duanın kabul zamanı

SOHBET -25
DUANIN KABUL ZAMANI
Enver abiler buyurdu ki;
Allahü teala’nın dua kadar hoşuna giden bir şey yoktur. Allahü teala kullarının kendisinden bir şey istemesinden çok hoşlanır. Sıkıştıklarında sadece kendisine koşmalarından çok memnun olur. 
Dua, aynı zamanda bir kulun acziyetini gösterdiği için Allahü teala ziyadesiyle memnun olur.
Allahü teala,  Salih ehlisünnet Müslümanın duasını kabul eder. Diğer kıymetsiz kişilerin duasını kabul etmez. Çünkü duanın şartları vardır. Bu şartlar sağlanırsa edilen dua kabul görür. 
Bir duanın kabul olup olmayacağı, sadece Allahü teala’nın bileceği bir iştir. İstediğini kabul buyurur, istediğini geri çevirir. Her şeyin iyisini ve doğrusunu sadece o bilir. 
Duanın kabul olmasının dışında zamanı da vardır. Bir duanın ne zaman kabul olacağını da sadece Allahü teala bilir. 
Burada değişmeyen şey; o zamanın o kul için en hayırlı zaman olduğudur. Bu yüzden bir dua; belki edildiği anda, belki edildikten bir yıl sonra yerine gelir. 
Müminler bunu böyle bilip kabul etmelidir. Dualarının istedikleri anda yerine gelmemesi halinde buna üzülmemeli, onda bir hayır olduğunu düşünmelidir.” 
Her şeyin iyisini ve doğrusunu Allahü teala bilir” deyip takdiri Rabbine bırakmalıdır.  
Bu takdire müdahale etmeye kalkışmak, hatta duasının kabul edilmediğini düşünmek doğru değildir. 
Kişi duâ esnasında bütün varlığıyla Allah'a yönelmeli ve duasının mutlaka kabul olunacağına inanmalıdır. Çünkü Cenab-ı Hak kulunun zannına göre muamele eder.
Asla ama asla duam kabul olmadı diye, duadan vaz geçmelidir. Devam etmelidir.
Çünkü Cenab-ı Allah ya o duâ ile kula isabet edecek bir belâyı önlemiştir; Yahutta bu duanın kabulü te'hir edilmiştir. Ya da onun karşılığı ahirette verilecektir.
Bazı duaların gerçekleşmesinin, kulun aleyhine olabileceğini de unutmamak lâzımdır.
Bu bakımdan duanın neticesini Allah'a bırakmak icab eder. 
Bizim vazifemiz dua edip takdiri Yüce Allah’a bırakmaktır.
Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) "Ezan ile ikâmet arasında (edilen) duâ (geri) çevrilmez” buyurdu.
Allahü Zülcelâl Hazretleri, lütuf ve merhametinin eseri olarak isyan ve hatadan beri olmayan kulları için tövbe kapısını ölünceye kadar açık bulundurduğu gibi, dünya ve ahiretle ilgili isteklerinin büyük-küçük her çeşidini sadece kendinden istemeleri, kullara boyun eğmemeleri için de dergâh-ı izzetine el açıp ihlâsla niyazda bulunmalarını emretti.
Kulun duasının kabul olunduğuna dair bir takım alâmetler yarattı
Duanın kabul olmasının başta gelen şartı, haramlardan kaçınmak ve ihlâsla belli zaman ve mekânları değerlendirmektir.
İşte bu hadis-i şerifte ezan ile ikâmet arasında edilen duanın geri çevrilmeyeceğini ifade ve kulları bu zamanlarda duaya teşvik etmektedir. 
Hâkim ve Ebû Ya'lâ'nın Ebû Ümâme'den rivayet ettikleri bir hadis-i şerifte de Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle buyurdu: 
"Müezzin ezan okumaya başlayınca gök kapıları açılır ve duâlar(ı) kabul edilir"
Tabi burada bahis edilen ezan hoparlörle okunan ezan değil bizzat insan tarafından okunan ezandır. Hoparlör, telefon, teyp, radyo ve televizyon yayınlarından çıkan sesler, insanın kendi sesi değildir, benzeridir. 
Başka bir Hadis-i şerifte şöyle buyuruldu; 
"İki vakit vardır ki, duası kabul olunmayan kişi pek azdır. Namaz için ezan okunduğu an, Allah yolunda mücahitlerin saf teşkil ettiği an"
Duâ ederken elleri kaldırmak duanın kabulüne bir sebeptir. 
Hanefî fıkıh kitaplarında ve bazı dua kitaplarında dua esnasında iki el arasında açıklık bulundurulmasının duanın adabından olduğu yazılıdır.
Bu yolun büyükleri ellerini kaldırıp iki elini açarak dua ederdi. 
Elleri birleştirerek dua etmek Hıristiyanların adetlerindendir. Sosyal medyada bazı gönderilerin altına dua mahiyetinde iki eli birleşik emolar yollamak bu bakımdan uygun değildir.
Rasûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Her kim ezan okunduğunu işitir de: “Ey şu tam ve mükemmel davetin ve dinimi ayakta tutacak namazın Rabbi olan Allah’ım! Peygamberimiz (Aleyhissalatü ve selam)’e Cennet’te vaad ettiğin övgüye layık en yüce makam ve en büyük dereceleri ver.” Diye dua ederse kıyamet günü şefaatime nail olur.”
Rasûlullah Efendimiz şöyle dua ederdi: “Allah’ım! Acizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, ihtiyarlıktan (Sıkıntılarından) , kabir azabından Sana sığınırım. Allah’ım! Nefsime, Allah’a karşı sorumluluk bilinci nasib et ve nefsimi günahlardan temizle onu en iyi temizleyecek olan Sensin. Onun velisi ve dostu Sensin. Allah’ım! Sana itaat etmeyecek kalpten, aç gözlülükten, faydasız ilimden ve kabul olunmayan duadan Sana sığınırım” buyurdu. (Müslim, Zikir Dua: 18)
Allahü teala kıymetli ağızlardan çıkan duayı kabul eder. 
Kıymetsiz ağızların sayısı ne kadar çok olursa olsun o duaların kıymeti yoktur. 
Büyükler dua ederken ahiretini kurtaracak kişilere dua ederler. 
Büyüklerin duası temiz ağızdan çıktığı için çok tesirlidir. Kıymetli ağızlardan çıkan dua o sebeple makbuldür. 
Bir insanın çok dua alması değil, kıymetli dua alması mühimdir. 
Bir Müslüman, Büyüklerden gelen zemzem suyuna bir parça kir ilave ederse o su zemzem olmaktan, şifalı su olmaktan çıkar, zehirli su olur. 
Her kelimeleri kalbi biraz daha öldüren, zehirleyen bozuk din adamlarıdır., Onlardan uzak durmak büyük bir saadettir. Onun için arkadaşlarımızın en ufak bir şekilde, dünya ve dünyalığa herhangi bir üzüntüleri olursa, hem Allahü teala gücenir, hem de büyükler gücenir. Sana bu kadar büyük nimet vermiş, sen kalkmışsın, camım kırıldı diye hüngür hüngür ağlıyorsun. Olur mu? (ENVER ABİ’NİN SAĞLIĞINDAKİ BİR SOHBETİNDEN)
Büyükler kendilerine emanet olan talebelerinin yardımına koşar. 
Dünyada onları bırakmadığı gibi, son nefes anında da yalnız bırakmazlar. O yüzden talebelerin o sıkıntılı anları hocaları sayesinde kolay geçer.
Emanet edilmemiş kimseler için de dua eder.
Bir zaman yanında görünse de sonradan yoldan çıkan hiç kimsenin yardımına gitmezler. Bizim dinimizde baş değil son önemlidir. 
Kişiler son hallerine göre muamele görür. En son halleri ne ise akıbetleri de o olur.
“İnşaallah” sözü çok mühimdir.
Akıldan çıkan “inşallah” sözü temenni, Kalpten çıkan “inşallah” dua yerine geçer.
Sıradan insanlar akıldan konuştukları için, onların söyledikleri temenni olur.
Büyükler “inşallah” dediklerinde o söz kalpten çıktığı için, dua yerine geçer. 
Büyüklerin duası kabul olur. 
Büyükler çok nadiren akıldan konuşurlar. O da ilmi siyaset yaparlarken olur. 
Bunun dışında onların tüm konuşması, kalpten olur. 
Büyükler devlet adamları ile konuşurlarken akıldan konuşurlar. Yani ilmi siyaset yaparlar. Büyüklerin dilleri, kalplerine eşlik eder. O nedenle sözlerinin etkisi fazla olur. 
Sözlerinin etkisi neden fazla olur?  
Kalpten gelen konuşma kalbi hedef aldığı için tesir eder. 
Sistem akciğer gibi çalışır. 
Büyükler konuşmalarını yukarıda kendisinden üste olan büyükten aldıklarını, talebelerine aktarırlar. Yani akciğerin havayı alıp vermesi gibi, hocalarından alır talebelerine verir. Sürekli alır verir, alır verir, alır verir. 
Hocasını örnek alan talebeler, hocasından aldıklarını başka insanlara kendileri bir şey katmadan verirler. Katarlarsa o sözlerin bereketi ve kıymeti kaybolur.
İnsanın maneviyatını alıp vermedeki o nefes sağlar.
Rabbim cümlemizi duasını kabul buyurduğu kullarından eylesin.(AMİN)
Allah’a emanet olunuz
METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ

Güncellenme Tarihi : 14.1.2024 15:58

İLGİLİ HABERLER