Medya
  • 11.5.2005 12:34

BU YAZI KELLE GÖTÜRÜR... BAKALIM KİMİN KELLESİ GİDECEK?...

Güneş gazetesi yazarı Rıza Zelyut, bugünkü yazısında, aynrı gruba ait Akşam gazetesinin Yayın Yönetmeni Serdar Turgut''u sert bir şekilde eleştirdi. Gazetecilik, belalı iştir, zor iştir, ince iştir. Deneyim; gazeteciliğin tekeridir... O olmadan yürütemezsiniz... Türkiye''de büyük gazeteleri, deneyimli gazeteciler yaratmıştır. Cumhuriyet, Hürriyet, Milliyet, Sabah, Vatan böyledir. Bu gazetelerin büyüklüğü, yaslandığı kişinin zenginliğinden değil; gazetenin kendi kurumsal kimliğinden gelir. Bu kimliği belirleyen de deneyimdir; haberciliktir... Türkiye son yıllarda gazetecilik alanında önemli kimlik yitimine uğradı. Haber; gazeteciliğin anası iken; neredeyse üvey evlat haline getirildi. Üstüne üstlük kimi gazeteler haber vermek yerine haber vermemek gibi bir yaklaşımı öne çıkardılar. Bu haber vermemek; haberin içeriğini boşaltmak, içeriği çarpıtmak biçimlerinde karşımıza çıktı. Haberin siyasileşmesi, ticarileşmesi ve afyonlaşması aşamaları görüldü. Ahlaki olmayan nedir? Gazetecilikteki aşınmaya parelel olarak bir etik tartışması da görülmeye başlandı. Fakat; bu tartışma bile afyonlaşan gazeteciliğin değirmenine su taşımaya yönelik. Geçenlerde bir gazetemizde genel yayın yönetmeni kızıyor. Kızma nedeni de İzmir''de ölen yedizlerin birinci sayfadan fotoğraflı verilmesi... O olay, gerçek bir haberdi. Çünkü, ölen yedizlerin başında, eli cebinde bir adam; safaride avladığı aslanların başında poz veren Avrupalı havalarında poz veriyordu. İşte o etik olmayan tavrı öne çıkaran bir habercilik; ahlaki davranışın yaygınlaşması için çok çok zorunlu idi. Eğer insan hayatını reklama dönüştüren tavrı haberleştirmezseniz; neyi haberleştireceksiniz? Bu yüzden Hürriyet Gazetesi''ni de bizim gazetemiz Güneş''i de pazar günkü habercilikleri yüzünden kutluyorum. Haberi verirken; insan tarafında yer alan seçmeli bir taraflılık içindeydiler. Hürriyet''in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök''ü eleştirebilmek için insanın, hiç değilse onun üçte biri kadar gazetecilik deneyiminin olması gerekir. Güneş''in Genel Yayın Yönetmeni Murat Büyükçelebi; haberi kurarken; yeniden yaratan ve toplumsal açıdan sorgulayan bir gazetecidir. Bir yayın yönetmeni, böyle öğretici bir haberi, topluma ahlaki görevini hatırlatacak biçimde kullanmayı beceremezse, kullananları kötülemeye kalkışacaktır. Çünkü iğrenç görüntü ile trajik görüntüyü birbirine karıştırmışsındır. İğrence karşı olurken trajik olanı kaçırır; gazetecilerin gülümseme malzemesi haline gelirsin. İşte bu yüzden diyorum ki gazetecilik ince iştir; deneyim ister... Emirle gazeteci olunmaz. Emirle genel yayın yönetmeni yaratılamaz. Tecrübesizler; çok tecrübeliymiş gibi hava yaratırlarsa; haberini küçük, haberin yan öğesini büyük vermek zorunda kalırlar. Bunları neden yazıyorum? Türkiye''nin yönetimi gibi gazetelerin yönetimi de deneyimsiz kişilerin eline geçerse; ne kadar masraf edersen et; onu birinci sınıf gazetelerin içine sokamazsın. İŞTE, SERDAR TURGUT''UN O YAZISI: HABERİ BATSIN Cumartesi günü pazar çıkacak gazeteyi hazırlamak için toplandığımızda arkadaşlarım ''size şimdi iğrenç bir fotoğraf göstereceğiz'' dediler. Bunca yıl habercilikten sonra iğrenç, irkiltici fotoğraflar konusunda kaşarlanmışım sanırdım ama arkadaşlarım haklı çıktı, dedikleri fotoğrafı görünce irkildim ve sarsıldım. 7 ceninin cesetlerinin sergilendiği fotoğraftı bu. O andaki işimiz bu fotoğrafın yapılacak haberde birinci sayfadan gösterilip gösterilmeyeceğine karar vermekti. Arkadaşlarım ajanstan geçilen bu fotoğrafın rakip gazetelerce verileceğini söyleyip bizlerin de hislerimizi bir kenara bırakıp profesyonel davranmamız gerektiğini söylediler. Dediklerinin doğru olduğunu bilmekle birlikte ben bu iğrenç görüntünün basılmasının bir gazeteye yakışmayacağını üstüne üstlük bir de Anneler Günü''nde bu fotoğrafın okuyucuya hakaret anlamına geleceğini söyledim. Meseleyi bayağı tartıştıktan sonra ben ve arkadaşlarım ''Batsın haberi'' dedik ve bu haber yarışını başka gazetelere karşı kaybetmeyi göze aldık. Bunları düşünmüş olmamıza rağmen ben pazar günü fotoğrafı iki gazetede görünce ''yine de şaşırdım'' itiraf etmeliyim. Onların da bir Anneler Günü''nde okuyucularına bunu yapmayacaklarını düşünmekteydim. Yanılmışım. Bir gazete, olayın yaşandığı hastane ve doktorun bunu bile reklam vasıtası olarak kullanmasına tepki göstererek ''Batsın Reklamınız'' başlığını atmış. Ben bu nedenle haberi tartışırken bir gün önce toplantıda söylemiş olduğumuz ''haberi batsın'' lafının bu yazıya tam da uyduğunu düşünüyorum. Gönlüm son derece rahat bu konuda haber vermediğimiz için, kendimle övündüğüm bile söylenebilir. Bu habere yaklaşımdaki duyarlılığı her zaman gösterebildiğimiz iddiasında gayet tabii ki değilim, acımasız rekabet ortamında tabii ki bizim de yanlış yaptığımız zamanlar oluyor. Ancak en azından bizde bu duyarlılık var ve biz bazı haberlere ''olmasalar da olur'' diyerek yaklaşmayı sürdüreceğiz. Biraz önce bahsettiğim gazetenin genel yayın yönetmeni, bu 7 cenin ölüsü üzerine bir yazı da yazmış dün ve kelimenin tam anlamıyla edebiyat yapmış. İtiraf etmeliyim ki böylesine konuda bile duygu dolu cümlelerle süslenmiş bir romantik yapıt ortaya çıkarabilmek özel bir yetenek ve bilgi birikimi işidir. Bu da ayrı bir gerçek. Arkadaşı, yazısında sergilenen engin hayal gücü için kutluyorum. (09. 05. 2005-AKŞAM) Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 12:04

İLGİLİ HABERLER