Medya
  • 1.3.2005 07:22

"MOZAİK SANAT ÜRÜNLERİ DÖNEMİ!.."

Nedim Hazar'ın Zaman'daki yazısı:

Mozaik ülkem!

Şayet hafızam beni yanıltmıyorsa, Hasan Cemal’in Tank Sesiyle Uyanmak isimli kitabında okumuştum. 12 Eylül Darbesi’nin hemen ertesinde yapılan referandum öncesi askeri yönetimin akıl almaz bir baskısı ve sansürü söz konusu. Referanduma ‘evet’in rengi beyaz, ‘hayır’ ise mavi renk... Oy pusulaları böyle yani. Dolayısıyla her şeylerine ‘evet’ denmesini isteyen konsey maviye karşı tavır takınmış durumda.

O kadar ki resmi toplantılarda mavi gömlek giyenlere bile bir çeşit ‘devlet düşmanı’ gözüyle bakılıyor! Mavi karşıtlığı o kadar bilinçaltına sızıyor ki, bir gazeteci yazı işlerine şaka olsun diye ‘Anayasaya ret oyunu çağrıştırıyor diye İstanbul’da Mavi Kart uygulaması kaldırılıyor’ diye yazıyor. Haber bir şekilde yayınlanınca gazeteci hakkında soruşturma açılıyor. Bir de fıkra üretilmiş hatta.

İki sevgili mesire yerinde el ele oturmuşlar. Erkek, kıza kompliman yapıyor:

-Sevgilim gözlerin şep şey!

-Ney?

-Şep şey işte!

-?

-Masmavi yani... Şimdi böyle ortalık yerde bana mavi dedirtme bir duyan olacak!

Her olayda ‘dibini yakmayı’ alışkanlık haline getirmiş biz Türkler televizyonda uygulanan ‘gizli’ reklam konusunda da öyleyiz. Geçen akşam bir dizide oyuncuların biri Fenerbahçe forması giymiş. Gözlerime inanamadım, F. Bahçe logosu yayıncı tarafından sansürlenmişti. Durum o kadar komikti ki, oyuncu hareket ettiği anda ekrandaki minik mozaik kare oyuncunun göğüs hizasını takip etmeye çalışıyor! İnsan diziyi filan bırakıp, ‘Acaba ne var bunun altında?’ diye merak ediyor.

‘Bu kadar da olmaz kardeşim!’ dediğim anda bu işlerin içinde olan bir dostum, “Hiç öyle konuşma.” dedi. “RTÜK bu konuda işi o kadar abarttı ki, televizyon değil, dizinin yapımcı firması bunları yapmak zorunda kalıyor. Çünkü artık sözleşmelerde ‘RTÜK cezasını yapımcı öder’ diye madde var.” diye bitirdi konuşmasını.

Sansür merakından mıdır, yoksa kendilerine bir gelir kapısı oluşturduğu için midir, bilmiyorum ama RTÜK bu konuda gerçekten abartmış gibi görünüyor. İhtilal Dönemi’ne benzer bir acımasızlıkla olayı komedi boyutuna ulaştıracak kadar sansür peşinde koşmanın mantığını bir türlü kavrayamıyorum.

Eminim sevgili RTÜK’çülere sorulduğunda bu konuda kendilerini haklı gösterecek gerekçeler sıralayacaklar. Zira bu konuda kural-kaide dinlemeyen TV kanallarının da vebali az değil. Ancak bir kural tanımazlığı, karşılığında o kuralı abartarak, suiistimal boyutuna varacak kadar acımasızca uygulamak ne kadar doğrudur?

İşin bir de başka boyutu var. Yerli yapımlara bu kadar sert ve acımasız olan, bir çeşit şahin kesilen RTÜK, yabancı yapımlara henüz el atmış değil. Yabancı filmlerdeki, dizilerdeki gizli-aleni reklamları ya fark etmediler ya da onlara yaptırım yapacak güçleri -henüz- yok. Türk dizilerinde ‘bana bir neskafe’ diyen oyuncunun ‘neskafe’ kısmını ‘bip’lettiren RTÜK, yabancı film ve dizilerdeki kola, elektronik cihaz vesaire reklamlarına ses çıkartamıyor!

İşte size örnek: Total Recall filminde çatışma esnasında kahramanlardan birinin silahından çıkan mermi, tepede duran Sony reklamını deviriyor. Koca reklam panosu devrilip bir süre sallanıyor. Coca Cola ve bilumum içki şişeleri elden ele geziyor, kahramanın elindeki USA Today gazetesi izleyicinin gözüne sokuluyor. Ancak RTÜK’ün konuyla ilgili memurları yerli dizilere ve yapımlara odaklandıkları için yabancı yapımlar rahatlıkla reklamlarını yapıyorlar. Gücü yeten yetene anlayacağınız!

Hemen her karesi mozaiklenmiş, üç cümlesinden biri silinmiş ya da ‘bip’lenmiş sanat ürünlerinden ortalık geçilmiyor. Ben eminim her iki tarafın da suiistimal ettiği bu düzen bir süre sonra işlemez hale gelecek. Hem RTÜK yara alacak hem de televizyonlar bir süre sonra bu kadar rahat yerli yapım üretemeyecek konuma gelecekler. O halde bir an evvel akl-ı selim sahibi insanlar bir araya gelip bu işe bir çekidüzen vermeliler.

Aksi halde gelecek nesillerin oturup kahkahalar atarak izleyeceği bir mozaik sanat ürünleri dönemi olacak!

Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 11:12

İLGİLİ HABERLER