Medya
  • 13.9.2023 00:45

Sohbet - 12.. Ruhu üfleyen melek

RUHU ÜFLEYEN MELEK
Bir arkadaş şöyle sormuş: Allahü Teâlâ, “Hayırlı işleri hayırlı kullar eliyle yaptırır” sözüne karşı, “Allahü Teâlâ isterse bu dini İslam’ı kâfir ve facirler eliyle de kuvvetlendirir ?”sözü nasıl cem edilir.
CEVAP: Niyet yalan söylemez, niyet yalındır. Kişinin niyetini Allahü Teâlâ’dan saklaması mümkün değildir. Dolaysıyla yapılan işlere, niyete göre hüküm verilir. Eğer öyle olmasa idi; kâfir ve münafıkların yaptıkları iyi işlere çok büyük sevap verilirdi.  
Allahü teâlâ onların ne yaptığını ne niyetle yaptığını bildiği için, karşılığı ona göre verir. 
Allahü Teâlâ’nın dini İslam’a kâfir ve münafık ile hizmet ettirmesi, onlara değil dini İslam’a faydadır. Bu onlara bir lütuf değildir. 
Mümin yaptığı hayırlı işin karşılığını kat kat alır. Kâfir hiçbir şey almaz. 
Hiç kimse niyetini Allahü Teâlâ’dan saklayamaz. 
Zaten ahirette ağızdan çıkana değil, sadece niyete bakılıyor. Ahirette bütün ölçü niyettir. 
Niyet hayır akıbet hayırdır. Niyet bozuk akıbet bozuktur. 
Niyeti bozuk olan kâfir ve münafıklar, bu nedenle İslam’a hizmetleri geçse bile bundan zırnık fayda elde edemezler. Çünkü onlar bu hizmeti İslam’a hizmet etme niyetiyle değil, Ahmaklıklarından yapmıştır. Ahmak oldukları için; yaptıkları hizmetin dini İslam’a faydası olduğunu görememişlerdir. 
Görselerdi hainliklerinden zaten o hizmeti yapmazlardı.
Sonuç itibarıyla bu iki söz arasında bir zıtlık yoktur.

Nefsine tabii olan, Rabbine sırtını döner. İşte felaket burada başlar. 
Rabbimiz böyle yapan bir kişiden rahmet ve merhametini kaldırır. 
O kişi her şeyden mahrum kalır ama yitirdiklerinin farkına bile varmaz. Çünkü onların gözü kapanmıştır. 
Allahü Teâlâ’nın yarattıklarına verdiği en büyük lütuflardan birisi, hareket yeteneğidir. Bu yetenek cümle yarattıkları için büyük lütuftur. 
İster ins ister cins her mahlûka verilen en büyük meziyet harekettir. 
Hareket olmazsa her şey dururdu. Hiç hareket olmadığından, ruh da hareketsiz kalır. 
Ruh hareketsiz kalınca vücut da hareketsiz olurdu. 
Asi olan ruhlar; Rabbini unuttuğu için, onlara verilen geniş hareket yeteneğini de kaybettiler. Onlar sadece emrine girdikleri nefsin hareketini yani vücudun hareketini sağlarlar. 
Habis ruhlar başka âlemlere gidip gelemezler. Ruhun özünde var olan olağanüstü hususiyetlerinin kullanamazlar. 
Nefse âşık olmaları yüzünden bir bedene hapis olurlar.
Salih Ruhlar ise özgürdür.
Onlar Mübarek kimselerde bulunurlarsa olağanüstü şeyler yaparlar.
Büyüklerin aynı anda birkaç ayrı yerde görülmelerinin sebebi budur.
O ruhlar Allahü Teâlâ’ya dönünce; elinden alınana hususiyetler, tekrar verilmeye başlanır. Nefsin esaretinden kurtulan ruhların hareket kabiliyetleri artar. 
Hapis hayatından kurtulunca hareket alanları genişler. 
Nefsini yenen bir kişinin olağanüstü haller göstermesinin nedeni budur. Çünkü içindeki ruh, yaratıldığı zamana yani özüne dönmüştür. 
Ruhun hareket alanı çok geniştir. Onun hareketini engelleyen şey, nefse tabi olmasıdır. Nefs ilk önce ruhun bu özel yeteneklerini elinden alır. 
Böylece kendine köle eyler. 
Ruhun gözü nefsten başka bir şey görmediği için, en başta Rabbini unutur. 
Allahü teala kendini unutan ruhun elinden, verdiklerinin hepsini geri alır. Allahü Teâlâ’ya sırtını dönen, büyük bir hızla kayıp etmeye başlar. 
Bunlar en başta sonsuz saadeti kaybederler. Bu öyle bir kayıptır ki geri dönüşü olmaz.
Ruh meselesi Âdemoğluna tam açık değildir. 
Cenab-ı Allah bu meseleyi kendine ayırmıştır. Nitekim Hazret-i Peygambere (Sallallahü Aleyhi ve Sellem.) ruh ve mahiyeti hakkında soru sorulduğunda Peygamber Efendimiz hemen cevap vermemiştir. Cibril-i Emin vâsıtası ile gelen âyet-i celilede soru sorunlara cevap verilmiştir:
"Ruh benim Rabbimin işidir. (Bu konuda) size ancak az bir bilgi verilmiştir” buyurulması, ruhun mahiyetinin insanlarca meçhul olduğuna işarettir.
Rasûlullah Efendimiz Sallallahü Aleyhi ve Sellem başka bir yerde bebeğe ruhun konulmasını anlatırken şöyle buyurdu: 
- "Birinizin yaratılış (maddesi) annesinin karnında kırk günde tamamlanır. Sonra (yaratılış maddesi olan bu nutfe yine) bu şekilde (bu kırk günlük süre içerisinde) kan pıhtısı halini alır. Sonra (yine) bu şekilde bir çiğnem (et) haline gelir (Bu kırkar günlük üç merhaleden) sonra ona bir melek gönderilir. Bu meleğe) dört cümleyi yazması emredilir. 
Bunun üzerine melek bu çocuğun; rızkını, ecelini, amelini, bedbaht mı, bahtiyar mı olacağını yazar. Sonra ona ruh üfürür... 
Muhakkak ki biriniz cennet ehline ait emelleri işler, o kadar ki cennetle kendi arasında nihayet bir arşın yahut da bir arşın kadar (bir mesafe) kalır. Fakat (hakkındaki) yazgı önüne geçer de cehennem ehlinin amelini işler ve cehenneme girer.
Yine biriniz cehennem ehline ait amelleri işler, o kadar ki cehennemle kendi arasında bir arşın ya da bir arşın kadar (bir mesafe) kalır. Fakat (hakkındaki) yazgı önüne geçer. Bunun üzerine cennet ehlinin amelini işler ve cennete girer."
Hadisi Şerifin zahiri gösteriyor ki; insan, anne karnında kırkar günlük üç devre kaldıktan sonra Allah, ona ruh üfürmek için bir melek gönderir. 
Bu devrelerin toplamı dört ay eder. 
Dört aydan sonra anne karnındaki cenine melek tarafından ruh üfürülür. 
Doğduğu zaman yiyip içeceği rızkı, eceli, ameli, şaki mi yoksa Said mi olacağı yazılır.
İşte mukadderat denilen şeyler bunlardır.
Tıpkı ölüm melekleri gibi bütün vazifesi boğacak bebeğe ruh üflemek olan melekler vardır.
Bunların sayısı o kadar çoktur ki bir ömür her birine bir kez bu vazife düşer.
İster Mümine ister şaki olsun bütün annelerin bebeğine 4. ayda ruh üflenir.
Ashab bir sohbet sırasında iyilerin iyileri, şakilerin şakileri nasıl bulup da dost ve arkadaş olduklarını sordu.
Peygamber Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle anlattı;
-“ Ruhlar bir araya gelmiş topluluklardır. Onlardan (bu dünyaya gelmeden önce ruhlar âleminde) bir birleriyle tanışıp anlaşanlar, (bu dünyada da) anlaşırlar. 
(Fakat) onlardan (bu dünyaya gelmeden önce ruhlar âleminde) tanışmayanlar (bu dünyada da) tanışıp anlaşmazlar."
Bu mübarek sözlerden anlaşılıyor ki; büyükler talebelerini ruhlar âleminde biliyordu. Orada tanış olduklarını dünyada tek tek toplayıp cemaat oldular.
Hadis âlimleri bu sözleri izah ederken şöyle dediler;
-“Hayırlı ruhlar hayırlı ruhlara, şerliler de şerlilere meylederler."
METİN ÖZER


 

Güncellenme Tarihi : 13.9.2023 00:50

İLGİLİ HABERLER