Gündem
  • 31.5.2002 11:15

YILMAZ: GERGİNLİKTEN NE YUNANİSTAN NE DE TÜRKİYE KAZANÇLI ÇIKMIŞTIR

KAYNAK : Haber Vitrini Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunların her iki ülkeye de son derece ağır ekonomik, siyasi, sosyal maliyetler yüklediğinin görüldüğünü belirterek, ''Bu gerginlikten ne Yunanistan, ne de Türkiye kazançlı çıkmıştır. İki ülke silahlanmaya harcadıkları kaynağı ekonomik ve sosyal gelişmeler için kullanmış olsalardı, bugün bulundukları yerin çok daha ilerisinde olurlardı'' dedi. Mesut Yılmaz, Türk Yunan İş Konseyi'nin yıllık ortak toplantısında yaptığı konuşmada, sadece Ege ve Kıbrıs'ın dahi, doğal kaynaklardan turizme, finanstan eğitime kadar birçok alanda her iki ülkeye büyük katkı sağlayacak unsurlar haline dönüşebileceğini bildirdi. ''İstanbul'daki ticaret, finans, kültür ve turizm potansiyelinden Yunanlı dostlarımız daha fazla yararlanma imkanlarına kavuşabilirler'' diyen Yılmaz, hatta hem Türkiye hem de Yunanistan için ciddi bir sorun olan üçüncü ülkelerden gelen göçmenler konusunun dahi bu süreçte çok daha kolay biçimde halledilebileceğini kaydetti. Türkiye'nin AB üyeliği sürecinden kopmamasının Yunanistan ile arasındaki sorunların çözümü bakımından da önemli olduğunu vurgulayan Mesut Yılmaz, şunları söyledi: ''Çünkü bu süreç, iki ülkenin aralarındaki sorunları oturup konuşabilecekleri, ortak projeler üretebilecekleri, dostluklarını ekiştirebilecekleri bir zemin konumundadır. Geriye dönüp baktığımızda Türkiye ile Yunanistan arasındaki sorunların her iki ülkeye de son derece ağır ekonomik, siyasi, sosyal maliyetler yüklediğini görüyoruz. Bu gerginlikten ne Yunanistan, ne de Türkiye kazançlı çıkmıştır. Tam tersine bu gerginliğin en büyük zararını iki ülke halkları görmüştür. İki ülke silahlanmaya harcadıkları kaynağı ekonomik ve sosyal gelişmeler için kullanmış olsalardı, bugün bulundukları yerin çok daha ilerisinde olurlardı. Eğer eski alışkanlıkları bir kenara bırakıp AB süreci çerçevesinde başlayan diyalogu tek taraflı çıkar sağlama hevesine kapılmadan sürdürebilirsek, işte bu karşılıklı zarar dönemini de kapatmış olacağız. Devletler ve diplomatik kurumlar nezdinde yürüyen bu ilişkinin ekonomik, sosyal ve kültürel boyuta taşınması, dostluğun devamını ve kökleşmesini sağlayacaktır.'' Yılmaz, Paris, Roma ve Maastricht anlaşmalarıyla bugünkü biçimini alan Avrupa Birliği'ni (AB) oluşturan anlayışın Türkiye ve Yunanistan'a da örnek olması gerektiğini belirterek, ''2 ülke olarak yüzümüzü geçmişe değil, geleceğe çevirmeliyiz. Aramızdaki anlaşmazlık konularını mümkün olan en süratli biçimde çözüme kavuşturmalıyız'' dedi. Mesut Yılmaz, Türk Yunan İş Konseyi'nin yıllık ortak toplantısında yaptığı konuşmada, 1999 Helsinki Zirvesi'nin Türkiye Yunanistan ilişkileri bakımından bir dönüm noktası olduğunu vurguladı. İki ülke arasında 1980'li yıllar sonuna doğru Turgut Özal ile başlayan dostane ilişkilerin maalesef istikrarlı bir biçimde sürdürülemediğini ifade eden Yılmaz, ''Her iki toplumun da özlemi olduğuna inandığım dostluğun Helsinki zirvesi sonrasında daha sağlam ve samimi bir temel oluşturduğunu görüyoruz'' dedi. 1970 yılına kadar iki ülke arasında sadece 3 adet ekonomik anlaşma yapıldığını, 1970'den 2000 yılına kadar hiçbir anlaşma imzalanamadığını belirten Yılmaz, buna karşılık 2000 yılından bugüne kadar 9 anlaşmaya imza konulduğunu, 2 anlaşmanın da sonuçlandırılmak üzere olduğunu bildirdi. Yılmaz, ''2008 yılında ortak bir spor organizasyonunun düzenlenmesine ilişkin çalışma da dostluğu pekiştirecek bir diğer önemli gelişme olmuştur'' diye konuştu. Mesut Yılmaz, geçtiğimiz haftalarda imzalanan doğalgaz anlaşmasının da önemli bir gelişme olduğuna işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü.''Türk ve Yunan işadamları güçlerini ve imkanlarını birleştirdiklerinde Ortadoğu, Asya ve Doğu Avrupa pazarlarına açılma konusunda daha avantajlı hale geleceklerdir. Türk ve Yunan işadamlarının karşılıklı olarak yatırım imkanlarını araştırma ve projeleri hayata geçirme konusunda giderek daha istekli ve süratli davrandıkları da bir gerçektir. Bunlara rağmen Türkiye ile Yunanistan arasındaki 800-900 milyon dolarlık ticaret hacmini yetersiz buluyorum. İlişkilerimizin gelişmesine ve ticaret hacmimizin artmasına dönük çalışmaları hükümet olarak bütün gücümüzle desteklediğimizi burada bir defa daha belirtmek isterim. Türkiye ile Yunanistan yakınlaşması, Yunanistan'ın üye bizim aday konumunda bulunduğumuz AB felsefesine de son derece uygundur.'' AB olgusunun Avrupa'yı bir felekate sürükleyen ayrılık konularında ortak bir işbirliğine gidilmesi yaklaşımından hareketle şekillendiğini, Avrupa Birliği'nin ilk belgesi olan kömür ve çelik anlaşmasının da bu anlayışın ürünü olduğunu dile getiren Yılmaz, şunları söyledi: ''Ege'deki ihtilaflı alanlardan ekonomik olarak yararlanma konusundan başlayarak ilişkilerimizi benzer bir çerçeveye oturtabiliriz. Paris, Roma ve Maastricht anlaşmalarıyla bugünkü biçimini alan AB'yi oluşturan anlayış, Türkiye ve Yunanistan'a da örnek olmalıdır. İki ülke olarak yüzümüzü geçmişe değil, geleceğe çevirmeliyiz. Aramızdaki anlaşmazlık konularını mümkün olan en süratli biçimde çözüme kavuşturmalıyız. Türk ve Yunan basınlarında artık iki ülkeye ilişkin gerginlik değil, işbirliği haberleri yer almalıdır. Ders kitaplarından başlayarak iki toplum arasındaki dostluğun gelişmesine engel olan tüm unsurları dostane ve yapıcı anlayışla elden geçirmeliyiz. Kıbrıs ve Ege gibi anlaşmazlığa konu olan alanları, birbirimizin önünü kesmek için değil, birbirimize destek olup bölgesel bir güç haline gelme yönünde kullanma iradesini göstermeliyiz. Bunu yapabildiğimizde, Batı Trakya'da Yunan vatandaşı Türklerin ve ülkemizdeki Türk vatandaşı Rumların hayatlarının daha kolaylaşacağını bilmeliyiz. Vakıflar ve dini özgürlükler başta olmak üzere, her iki toplumun da şikayetçi olduğu sorunların çözümü bu gelişmeyi daha da teşvik edecektir. '' Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 17:02

İLGİLİ HABERLER