Ekonomi
  • 1.11.2003 11:40

BÜROKRASİNİN ZİRVESİNDEN, AYDIN DOĞAN'IN YANINA...

Türkiye'de siyasetçi- bürokrat - işadamı üçgeninde gerçekleştirilen vurgunların kilit noktalarında bürokratlar var. Onların imzası olmadan, kamudan özel sektöre usulsüz rant transferini gerçekleştirmek mümkün olmuyor. Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu'nun hazırladığı bin 100 sayfalık raporun önemli bir bölümü bu konuya ayrılıyor. Bürokraside grup dayanışması ve nüfuz casusluğunun en çarpıcı örnekleri Vural Akışık - Tevfik Altınok - Selçuk Demiralp isimlerinin etrafında dönüyor. Yolsuzluk Komisyonu raporunun şu tespiti bürokraside çeteciliği anlatıyor: 'Bürokraside oluşan çeşitli gruplar bir yandan yolsuzlukların oluşmasına zemin hazırlamakta bir yandan da yolsuzlukların ortaya çıkarılmasını, soruşturulmasını, yargıya intikal ettirilmesini engellemektedir. Yargıya intikal etmiş konularda mahkemelerin yanıltılması suretiyle davaların adil olmayan bir şekilde sonuçlandırılabilmesine neden olmakta, aleyhte çıkan yargı kararlarının işleme konulmasını engellemektedir.' Grup dayanışması Yolsuzluk komisyonu raporunda 'menfaat grupları'na da dikkat çekiyor: 'Bu çeşit gruplar genellikle mezun olunan okul, teftiş kurulları, çalışılan birimler, hemşerilik, akrabalık, siyasal kayırmacılık ve devam edilen sosyal cemiyetler çerçevesinde oluşmaktadır. Atamalarda, terfilerde ve soruşturmalara karşı korunmada bu dayanışma ortaya çıkmaktadır...' Raporda geçen bu tespitin en çarpıcı örneklerinden birine, raporu hazırlayan yolsuzluk komisyonu üyeleri tanık oldu. Komisyon bilgi topladığı dönemde, BDDK Başkanı Engin Akçakoca ve 2 yardımcısını çağırıyor. Akçakoca'ya, 'Kamudan ayrıldıktan sonra yasanın öngördüğü üç yılı beklemeden özel sektöre geçen, Kamu Bankaları Ortak Yönetim Kurulu eski Başkanı Vural Akışık, Fon Bankaları eski Yönetim Kurulu Başkanı Tevfik Altınok ve Hazine eski Müsteşarı Selçuk Demiralp hakkında suç duyurusunda bulundunuz mu?' diye soruldu. Akçakoca, 'Bulunmadık' yanıtını verdi. Yardımcıları ise 'sınırlamanın bireysel hakları kısıtladığını' savundu. Komisyon üyeleri bu görüşe tepki gösterip 'kanunlar herkesi bağlar' diye yanıt verdiler. Üyelerin 'kamunun sırlarıyla özel sektöre geçiyorlar, buna rağmen bu kişilere nasıl lisans verirsiniz?' sorusuna başkan Akçakoca ve yardımcıları sessiz kaldı. Yolsuzluk raporlarındaki isim SELÇUK DEMİRALP 1947 doğumlu Selçuk Demiralp ODTÜ İdari İlimler Fakültesi mezunu. Maliye Bakanlığı'nda Maliye müfettişi olarak göreve başlayan Demiralp, Türk Eximbank Genel Müdürlüğü yaptı. Aralık 1997'de T.C Ziraat Bankası Genel Müdürü oldu. Demiralp Ziraat Bankası'nın başında bulunduğu dönemde çok sayıda usulsüz kredinin verilmesinden sorumlu tutuluyor. Örneğin Ziraat Bankası'ndan Kula Mensucat'a olumsuz istihbarat raporlarına rağmen 34 milyon dolar kredi açıldı. Bu kredi bir süre sonra Ziraat'in batıklar listesinde yerini aldı. Yolsuzluk Komisyonu; Genel Müdür Selçuk Demiralp ve bazı yönetim kurulu üyeleri hakkında nitelikli dolandırıcılıktan suç duyurusunda bulundu. Demiralp ve 'arkadaşları' daha önce 'Rahşan Affı' olarak bilinen 4616 sayılı yasa ile yargılanmaktan kurtulmuşlardı. Kula'dan Hazine'ye giden yol Demiralp, Kula skandalına imza attığı dönemin hemen ardından Temmuz 1999'da Hazine Müsteşarlığı'na getirildi. Ancak Hazine'de yaptığı işlemlerle de yolsuzluk raporuna girmeyi başardı! Demiralp, raporun, 'İyi niyet gerekçeleri ile kanunlara aykırı işlemler' bölümünde, kanunları dolanmak yoluyla usulsüz işlem yapmakla suçlanıyor. Batağa düşmüssün bir kere... Demiralp'in komisyon tutanaklarına yansıyan 'Kanunları dolanmak'diyaloğu şöyle: DEMİRALP: Biz, 1.850 beklerken 1.150 ile karşı karşıya kaldık. Ne yaptık; Merkez Bankası'yla konuştuk, elimizde kalan 700 kağıdı sana satıyoruz dedik, bu fiyattan ve 700'lük kağıdı götürdük Merkez Bankası'na verdik ve Merkez Bankası 700 trilyonu bizim hesabımıza yazdı. UZMAN: Merkez Bankası size bu parayı vermeye yetkili değil, o tarihteki kanun itibariyle. 'Kanunları dolanmak' DEMİRALP: Şöyle: Açık piyasa (APİ) işlemlerinden... Hani, biliyorsunuz, 90 günlük bir... UZMAN: Ama, bu da, kanunun dolanılması anlamına gelir. DEMİRALP: Siz, artık batağın içine düşmüşsünüz. Neresi yaş neresi kurusu onu düşünemezsiniz. Orada, bu fonlamayı yapacaksınız. Biliyorsunuz, Merkez Bankası'nın açık piyasa işlemleri... UZMAN: Çok çok affedersiniz. Peki, orada açık piyasa işlemlerinde bir aracı banka mı vardı yoksa doğrudan APİ kapsamında Hazine'den mi aldı bu kağıtları Merkez Bankası? DEMİRALP: Orada net değilim. Net olmayacak bir şeyi de söylemeyeyim ama... UZMAN: Bellidir ama bu. DEMİRALP: Bunu çözdük Merkez Bankası yetkilileriyle... UZMAN: Peki. Hazine, açık piyasa işlemlerine oyuncu olarak katılma yetkisine de sahip değil, bildiğim kadarıyla. DEMİRALP: Biz onu çözdük yani. Ve 'Nüfuz casusluğu bölümünün yıldızı: VURAL AKIŞIK Doğan Grubu'nda görev yapan bir başka isim, başkent bürokrasisinin ve Yolsuzluk Komisyonu Raporlarının yıldız ismi: Vural Akışık. Akışık da tıpkı Selçuk Demiralp gibi ODTÜ mezunu. Ekonomi üzerine yurtdışında doktorasını yapan Akışık, Türkiye'nin ilk yatırım bankası olan Türk Merchant Bank'ı kurdu. Akışık'ın adı, Emlak Bankası Bahçeşehir Projesi'nde yapılan büyük vurguna karıştı. Vurgunun boyutu 2 katrilyon liraydı. Akışık, sahibi olduğu Türk Merchant Bank'tan verilen teminat mektupları aracılığıyla Emlakbank'ın dolandırılmasına karışmakla suçlandı. Aydın Doğan'dan kamunun başına Doğan Grubu'na ait Dışbank'ta çalışan Akışık, Kamu Bankaları Ortak Yönetim Kurulu Başkanlığı'na getirildi. Akışık'ın adı Yolsuzluk Komisyonu Raporlarında 'Nüfuz Casusluğu' bölümünde geçiyor. Nüfuz kullanımı ve bu şekilde yolsuzluk yapılmasının önlenmesi amacıyla 2531 sayılı kanun çıkarıldı. Bu kanuna göre, kamu görevlilerinin, kamu kuruluşundaki görevlerinden ayrıldıktan sonra 3 yıllık süre için daha evvel çalıştıkları kurumdaki faaliyet ve görev alanıyla ilgili olarak görev almaları yasak. Yasalar onlara işlemiyor mu? Yolsuzluk Komisyonu raporunda bu maddenin altını çizerek şöyle diyor: 'Hazine Müsteşarlığı başta olmak üzere diğer üst kurullar ve kamu bankalarında yöneticilik yapan kişiler bu düzenlemeye aykırı olarak daha önce çalıştıkları kurumla ilişkileri olan özel kuruluşlarda görev almaktadırlar.' Bu paragrafta adı geçen 'Hazine Müsteşarı' Selçuk Demiralp, 'diğer üst kurullar' diye tanımlanan kişi Tevfik Altınok ve 'kamu bankalarında yöneticilik yapıp özel sektöre geçen' kişi ise Vural Akışık'tı. Bu üç isim de Doğan Grubu'nda 2531 sayılı yasaya rağmen göreve başladı Demir-Halkbank nasıl satıldı? Vural Akışık'ın Doğan Grubu'ndan ayrılıp, kamu bankalarının başına geçmesi ve sonrasında yeniden Doğan Grubu'nda görev yapması, yasaların çiğnenmesi açısından adeta Alacakaranlık kuşağını andırıyor. Bu dönemde Demirbank'ın yurtdışı iştiraki Demir-Halkbank (Nederland), Doğan-Cıngıllıoğlu ortaklığına satıldı. 1992 yılında 10 milyon dolar sermaye ile Hollanda'da kurulan Demir-Halkbank da vurgunların adresi oldu. Bankaya Halkbankası yüzde 30 oranında iştirak etti. Yüzde 70'i Demirbank'a ait olan hisseler, Demirbank'ın Kasım 2000 krizinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na alınmasıyla Fon'a geçti. Bürokrat şapkasıyla 'Olmaz' dedi Demirbank'ın Fon yönetimine geçmesinin ardından iştiraki olan Demir - Halkbank'ın satışı gündeme geldi. Demirbank'ın açtığı ihaleye en yüksek teklifi 84.5 milyon dolarla Aydın Doğan- Halit Cıngıllıoğlu ikilisi verdi. Ancak Halkbankası'nın, yüzde 30'una sahip olduğu bu iştiraki öncelikli olarak alma hakkı bulunuyordu. Bu nedenle TSMF, Halkbankası'na, Demir-Halkank'ı almak isteyip istemediklerini sordu. Halkbankası Genel Müdürü Emel Çabukoğlu bu soruya, 'İştirakimizi satın almak misyonumuza uygun değil' yanıtını verdi. Aynı yazıda Halkbankası Yönetim Kurulu Başkanı Vural Akışık'ın da imzası vardı. Sonra gitti Doğan'ın şapkasını giyiverdi Oysa bu iki isimden Emel Çabukoğlu Halkbankası'nda Genel Müdürlüğünü sürdürürken, aynı zamanda Demirbank'ın Yönetim Kurulu üyesi ve Genel Müdür yardımcısıydı. Vural Akışık ise bu görevinden önce Aydın Doğan'ın Dışbank'ında Yönetim Kurulu Başkanı olarak çalışmıştı. Akışık, Demir-Halkbank'ın, eski patronu Doğan - Cıngıllıoğlu ikilisine satılmasını sağladıktan sonra yeniden Doğan Grubu'nda işe başladı. Bu durum etik olarak yanlışlığının ve çarpıklığının yanında 2531 sayılı yasaya da aykırıydı. Borçlu oldukları bankayı aldılar Yukardaki riskli krediler incelendiğinde bankayı satın alan Aydın Doğan'ın şirketlerinin bankadan 116 milyon Gulden kredi kullandığı görülüyor. Aynı şekilde Cıngıllıoğlu'nun kullandığı kredi miktarı da 43 milyon Gulden. Yani bu iki isim bankayı, kullandıkları kredilere yakın bir fiyattan satın aldılar. Aydın Doğan düzenlediği basın toplantısında, Demirbank'ı satın almadan önce kredi borçlarını kapatıp kapatmadıklarını hatırlamadığını söylemişti. 'Borçlu olduğunuz bankayı mı satın aldınız' sorusuna 'Borçlu olduğum bankayı aldımsa aldım, iyi yaptım' yanıtını vermişti. Bankanın ucuza satıldığının raporudur Demir-Halkbank (Nederland) N.V.'ye ait bilanço ve gelir-gider tabloları incelendiğinde; 31.12.2000 tarihi itibariyle Demir-Halkbank'ın aktif büyüklüğünün 1.303.115 bin EUR (1.199.908.292 $), özkaynaklar toplamının 642 bin EUR (135.027.954$), aynı döneme ait dönem net karının ise 24.880 bin EUR (22.909.504 $) olarak gerçekleştiği, 30.06.2001 tarihli itibariyle aktif büyüklüğünün 1.647.195 bin EUR (1.402.257.104 $), özkaynaklar toplamının 168.065 bin EUR (143.073.735 $), gelir-gider tablosundaki net karının 21.423 bin EUR (18.237.400 $) olarak gerçekleştiği görülmekteydi. 31.12.2001 tarihli bilançosunda ise aktif büyüklüğünün 1.799.862 bin EUR ya (1,588.918.174 $) yükseldiği, özkaynaklar toplamının 165.398 bin EUR (146.013.354$), dönem net karının ise 18.756 bin EUR'ya (16.584.281 $) gerilediği görülmektedir. Banka için yapılan incelemelerde 2001-2004 yılları için oluşturulan mali tablolar üzerinden 'Bugünkü Değer Analizi' (Discounted Cash Flow) ve 'Benchmark Analizi' olmak üzere iki metot kullanarak Banka'nın değerleme çalışması yapıldı. Buna göre, 08.08.2001 tarihi itibariyle düzenlenen raporda Banka'nın tahmini değeri 136.770 -145.888 bin Amerikan Doları (150-160 milyon EUR) arasında belirlendi. Bu değerlemeye göre satışa konu olan yüzde 70 oranındaki hissenin değeri ise 95.7-102.1 milyon dolar (105-112 milyon EUR) aralığında tespit edildi. Oysa banka 84.5 milyon dolara satıldı. Doğan Grubu'nun başdanışmanı: Altınok Demir-Halkbank'ın Doğan - Cıngıllıoğlu ortaklığına satıldığı dönemde kamu bankalarının başında Vural Akışık, Fon Bankaları'nın başında Tevfik Altınok vardı. Altınok, başında olduğu Demir-Halkbank satıldıktan 2 ay sonra Fon bankalarındaki görevinden ayrıldı. Bir ay sonra 9 Ocak 2002 tarihinde de Doğan Grubu'nda 'başdanışman' olarak göreve başladı. Altınok, Fon bankalarında görev yaptığı sırada Esbank'ın içini boşaltmakla suçlanmıştı. Fon bünyesinde yer alan Esbank'tan, Eskişehir kökenli olduğu bildirilen bir firmaya 7 milyon dolar kredi kullandırıldığı ve bu krediye Tevfik Altınok'un imza attığı öne sürüldü. ANAP-DOĞAN-VAKIFBANK Kutman Aydın Doğan'ın sağ kolu konumundaki bir başka isim Mehmet Kutman. Kutman ANAP eski Başkanı Mesut Yılmaz'ın kuzeni... Global Menkul Değerler'in sahibi... Kutman'ın ipliğini pazara çıkaran Hayyam Garipoğlu oldu. Garipoğlu, Yolsuzluk Komisyonu'na yaptığı şok açıklamada, 'POAŞ ihalesine girdim ancak Yılmaz'ın kuzeni beni tehdit etti' dedi. El konulan Sümerbank'ın eski sahibi Hayyam Garipoğlu; Yılmaz'ın kuzeni Mehmet Kutman'ın kendisini aradığını, 'Bu ihaleye girme, girsen de sana vermeyeceğiz' dediğini öne sürdü. POAŞ'a en yüksek teklifi veren Garipoğlu, Mesut Yılmaz ve ekibi tarafından cezalandırıldığını söylüyordu. POAŞ'ta göze girdi Hakkında çok sayıda soruşturma açılan Global Menkul Değerler'in sahibi Mehmet Kutman POAŞ, İş-Doğan ortaklığına satıldıktan sonra Aydın Doğan'ın sağ kolu oldu. (AKŞAM) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:57

İLGİLİ HABERLER