Medya
  • 31.1.2003 11:03

''ÇALIŞANLAR BATAR AMA PATRONLAR BATMAZ''

Emin ÇÖLAŞAN Şeffaflık bekliyoruz SEVGİLİ okuyucularım, Türkiye'de yayın kuruluşları birbirlerine sık sık veryansın ediyor. Bu tartışmalar sadece medyayı değil, belli konularla uzaktan yakından ilgisi olmayan gazetecileri de yıpratıyor. Ortalıkta patronları adına resmen ‘‘tetikçilik’’ yapan tipler türüyor, bu kez onlar birbirleriyle kapışıyor. Ben bugüne kadar bu kavgalara girmedim, taraf olmadım, yazı yazmadım ve görüş bildirmedim. Ancak bugün bir şeyler yazmak istiyorum. Gazeteci değil, vergi ödeyen Türk vatandaşı kimliğimle. Biliyorsunuz, Mehmet Emin Karamehmet'in sahibi olduğu Çukurova Grubu zor duruma düştü. Pamukbank Fon'a devredildi. Çukurova'nın kamuya olan borcu milyarlarca dolara ulaştı. Bünyesinde, banka ve şirketlerinde binlerce kişiye iş sağlayan hiçbir topluluğun batmasını doğrusu istemem... Çünkü ülkemizde geçerli bir kural vardır: Kuruluşlar ve çalışanlar batar ama patronlar batmaz. Türkiye'de bugüne kadar nice kuruluşlar battı. Hangi patron parasız kaldı, zora düştü, geçim sıkıntısı yaşadı? Hiçbiri! Onların dünyalıkları bir tarafta, büyük olasılıkla yurtdışında durur. Kuruluşları batsa bile patron eski yaşantısı sürdürür. Olan, işsizliğin pençesine takılan çalışanlara olur. O nedenle ‘‘Falanca grup batsın’’ demek ve onu batırmak için çaba harcamak, binlerce emekçiye yapılan bir ihanetten başka bir şey değildir. Önce bu konuda anlaşalım, şimdi işin bir başka boyutuna bakalım. *** Çukurova Grubu'nun şu anda kamuya olan borcu 5 milyar dolardan fazla. Bu konuda bir ödeme planı hazırlandı. BDDK ile Çukurova arasında bir anlaşma imzalanacak. Ancak ortada çok önemli bir durum var. Önemli, çünkü yalnızca Pamukbank'ta grup şirketlerine kullandırılan, ancak geri dönmeyen kredilerin toplamı 2.3 milyar dolara yakın. Devlet bu parayı Pamukbank'a el koyduktan sonra kamu kaynaklarından alıp bankanın içine koymuştu. Dolayısıyla, şimdi bu anlaşmanın bütün maddelerinin şeffaf ve kamuya açık olması gerekiyor. Bu konuda bazı hükümleri kamuoyundan gizlenen bir anlaşma büyük tepki doğurur. 5 milyar doları aşan bir borç, dünyanın her ülkesinde önemli rakamdır. Bu borç herkesi ilgilendirir ve üzerinde konuşulur, tartışılır. Aksi takdirde akla bazı sorular gelir: Bu anlaşmada kamu kesimi, yani Türk milleti riske sokuldu mu? Bu borç hangi koşullarda geri ödenecek? Varılan anlaşmada kamunun çıkarları iyi korundu mu? Yeterli teminatlar alındı mı? Bu durumda olan başka patronlardan ve kuruluşlardan esirgenen, ancak Karamehmet grubuna sağlanan herhangi bir özel ayrıcalık var mı? Yani, BDDK herkese eşit mesafede kaldı mı? Bu soruların yanıtını noktasına virgülüne kadar bilmek herkesin hakkıdır. Varılan anlaşmada en ufak bir gizlilik ve karanlık nokta olmaması gerekir. Kamuoyu bu konuda son noktasına kadar tatmin edilmelidir. Hem demokrasinin, hem de şeffaflığın gereği budur. *** Türkiye'nin şu ortamında BDDK'ya çok önemli görevler düşüyor. Bilindiği kadarıyla bu kuruluş, içinden bölünmüş durumda. Üyeler birbiri hakkında ileri geri konuşuyor, medya kuruluşlarına gizli demeçler veriliyor, birileri öbürlerini yıpratmaya çalışıyor. Oysa BDDK kendini yapratıyor. BDDK bazen de korkuyor, siniyor. İşin içinde hepimizi ilgilendiren, aslında toplumun cebinden çıkan milyarlarca dolar para var. Toplumun hak ve hukukunu korumakla yükümlü bir kuruluşun bu duruma düşmüş olması, doğrusu üzücü oluyor. BDDK'nın bazen tehdit edildiğini, üzerinde şantaj oyunları oynandığını belki kamuoyu bilmiyor ama biz gazeteciler iyi biliyoruz. Türk milleti hortumdan bıktı... Çünkü her hortumun bedelini biz ödüyoruz. Bunun sorumlusu sadece hortumcular değil, aynı zamanda onların çıkarını koruyup kollayan bazı siyasetçiler ve bürokratlar. BDDK'nın şimdi en düzgün kararı alıp kamu yararını korumasını diliyorum. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:15

İLGİLİ HABERLER