Gündem
  • 30.10.2008 10:25

ERGENEKON’DAN GÖZALTINA ALINAN GAZETECİ MERDAN YANARDAĞ SORGUDA YAŞADIKLARINI ANLATTI…

Ergenekon Soruşturması kapsamında gözaltına alınan Kanalbiz Televizyonu yöneticisi Gazeteci-Yazar Merdan Yanardağ serbest bırakıldı.

Peki Merdan Yanardağ neden gözaltına alındı? Gözaltına alınırken ve sorguda nelerle karşılaştı? Kendisine neler soruldu? Zekeriya Öz kendisine neler söyledi?

Odatv.com sordu, Merdan Yanardağ yanıtladı.

İşte Merdan Yanardağ’ın Ergenekon gözaltısıyla ilgili yaptığı açıklamalar:

“Ankara’da geçtiğimiz pazar günü ayın 26’sında Kanalbiz’in Ankara stüdyosunun hazırlıklarını yürüttüğüm için Ankara’da bulunuyordum. Döneceğim gün, Pazar günü sabah 00.06’da otelden aldılar beni. Otel odasını bastılar. Otel görevlileriyle birlikte geldiler. Arama yaptılar bir saat kadar otel odasında arama sürdü. Sonra kelepçeleyerek beni Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne götürdüler. Organize Suçlar Şube Müdürlüğü’ne götürdüler. Ben yaklaşık bir buçuk aydır Ankara’da bulunuyorum. Kanalbiz’in Ankara’daki yayın hazırlıklarını sürdürüyorduk zaten bir test yayını vardı onu tamamlamıştık.

Pazartesi günü de ben Almanya’ya gidecektim ‘Fethullah Gülen hareketinin perde arkası’ başlıklı bir konferansta konuşmak üzere. İki gün üst üste olacaktı bu konferans. Birinci gün Türklere, ikinci gün Almanlara yönelik bir konferans olacaktı. Özellikle Almanların ilgisinin yoğun olması iş çevrelerinden ve politika çevrelerinden izlemek için çok sayıda başvurunun yapılmış olması dikkat çekici. Ayrıca Amerika’nın Stuttgart Konsolosu da izlemek için başvurmuş. Bu ilginç bir durum. Bu sırada da zaman gazetesi Stuttgart Eyalet Yönetimine başvurarak iptal edilmesini istemiş. “Siz kimlerin burada konuşacağını biliyor musunuz? gelenler terörist.” demiş. Hem PKK’lı hem Ergenekon’cu olduğumu iddia etmişler.

Zaman gazetesindeki malum kampanyadan kaynaklanıyor tabi bu. Eyalet yönetimi bunu reddetmiş, bunun üzerine bir kampanya yürütmüşler. Baskı altına almaya, iptal ettirmeye çalışmışlar. İlgili kuruluşların, Türk ve Alman kuruluşların ortak bir etkinliğiydi bu sempozyum zaten. Yoğun bir faaliyet sürdürmüşler Almanya’da. Daha sonra polis sorgusunda öğrendiğime göre de, isimsiz bir ihbar mektubu yazılmış benim hakkımda. Ergenekon örgütüyle ilişkili olduğuma dair bir ihbar mektubundan söz ettiler ama sorgu daha geniş kapsamlıydı. Çok daha öncesinden belli bir proje, bir plan dahilinde hareket ettikleri anlaşılıyordu.

Şunu söyleyeyim tam Almanya’ya gideceğim gün gözaltına alınmam ilginç. Bu bir tesadüf olamaz. Tabi Alman makamlarına bunlar “Siz teröristleri davet ediyorsunuz.” Derken, doğrudan beni hedef göstererek ihbarda bulunmaları ve baskı kurmaları, önemli bir kanıt benim elimde. Öyle anlaşılıyor ki benzer bir şeyi burada da yaptılar. Bu cemaatin bir operasyonu diye değerlendirilebilir. Gülen cemaatinin bir operasyonu diye değerlendirilebilir.

Poliste ve savcılıkta bildiğiniz anlamda kaba, kötü bir muameleyle karşılaşmadım. Dikkatli davranmaya çalışıyorlardı. Özellikle operasyonu yapan ekip dikkatli davranmaya çalışıyordu ama bir iki gün tabi psikolojik olarak uykusuz kalıyorsunuz, sorgu dört buçuk saat sürüyor, yani sabaha kadar sürüyor. Savcılıkta beni sorgulayan savcı Zekeriya Öz’dü. Başlangıçta ayakta beni sorgulamak istedi, ben ‘Oturabilir miyim?” dedim, oturdum. Savcı tabi yukardan bir tavırla ön yargıyla hareket ediyor. Ancak şunu söyleyebilirim. Bildiğimiz anlamda kötü ve kaba bir muamele yok ama operasyonun kendisi kötü ve kaba. Operasyonun kendisi zaten kişilik haklarına yönelik bir saldırı olarak değerlendirilebilir.

Dediğim gibi Ankara’da kelepçe taktılar, İstanbul’da kelepçe takmadılar ama koluna giriyorlar, kafanı bastırmaya çalışıyorlar. Ben İstanbul Adliyesi’ne getirilirken onu engelledim. Özellikle gazetecilere ve çevrede bulunanlara sözümü söyleyebilmek için, böyle davranılmasına karşı çıktım ve engelledim.

Şunu söyleyebilirim ben orada bir zanlı ya da sanık gibi davranmadım. Deyim uygunsa tırnak içinde söyleyeceğim bir ‘savcı’ gibi davrandım. Suçlanan onlardı. Çünkü bir operasyon yürütüyorlar. Bir planlı proje yönetiyorlar. Bir korku iklimi yaratmak, bir dehşet atmosferi yaratmak. Toplumu sindirmek, muhalefeti susturmak amacıyla yapılan bir operasyon bu. Bir proje olduğu ve bir merkezden yönetildiği anlaşılıyor. Bu operasyonu gerçekleştiren irade, hem toplumsal muhalefeti etkisizleştirmek, toplumu sindirmek amacı güttüğü gibi özellikle antiemperyalist devrimci güçlerin Türkiye’de emperyalizme direnme iradesine sahip güçleri tasfiye etmeye dönük bir girişim olduğu anlaşılıyor. Şimdi derin devleti solda aramak kadar saçma bir şey yok. Bu olamaz çünkü. Soğuk savaş boyunca derin devlet bir sağ, gerici, faşist bir örgütlenmedir. Ben sorgumda da bunu söyledim zaten. Susurluk’un aslını ırkçı, faşist bir çeteyle bizi nasıl ilişkilendirebilirsiniz.

Zaten bana ona dönük hiçbir şey sorulmadı. Ben soldan bir sorgulanmaya tabi tutuldum. Özgür Gündem’in yazı işleri müdürlüğü, ÖDP kuruculuğu / yöneticiliği, bunun yanı sıra 78’liler vakfı vs. gibi şeylerle genellikle olaylarla ilgili olarak sorgulandım. Günlük Aydınlık Gazetesi’ni çıkarmıştım. İşte Özgür Gündem Gazetesi’ni çıkarmıştık. Bunları çıkarma sebeplerini söyledim ve savundum bu pozisyonu. 12 Eylül’e kadar giden bir şey bu Almanya meselesi, Fetullah Gülen meselesi oldu. Bunların çoğu resmi evraklara geçmedi ama özellikle bunları yokladıkları anlaşılıyor. Bana Ergenekon ile ilgili tek bir şey sordular ’’Bunları tanıyor musun? Bu örgüte üye misin? ’’ Ben de ’’Hayır’’ dedim. Bana Ergenekon ile ilgili sorulan tek şey bu.

Biraz daha dikkatli oldukları anlaşılıyor. Özel hayata dair sorular sormamaya özen gösterdiler. Bir de gördüğüm kadarıyla telefon dinlemelerinde de özel hayata dair bölümleri çıkarmışlar. Sadece sormak istedikleri şeyi, daha doğrusu araştırdıkları konuya ilişkin bölümleri almışlar. Benimle ilgili değil de Kanaltürk ve Kanalbiz’in yönettiği muhalefetin rahatsız ettiği anlaşılıyor. Geçmişte de Kanaltürk’ün yönettiği muhalefetin rahatsız ettiği anlaşılıyor. Özellikle cemaati rahatsız ettiği anlaşılıyor. Böyle bir tablo var. Yani böyle bir örgüt varsa burası medyaya mı acaba? Tuncay Özkan’ın bu yapıyla bir ilişkisi var mı? Ben bunu biliyor muyum? Bir de bunu sormaya, yoklamaya çalıştılar ama esas olarak bu bir siyasal sorgu ve hani sanki benim üzerimden solla da bir ilişki kurmak istediler. Öyle anlaşılıyor. Benim izlenimim, değerlendirmem bu. Zekeriya Öz, benim sorgumda daha dikkatli olduğunu gözlemledim. İdeolojik bir tavır takınmamaya çalıştı. Duygularını ifade etmeyen, poker yüzlü diyebileceğimiz bir soğuk ve mesafeli bir tutum içindeydi. Özel olarak bir ideolojik tutum, tavır sergilemedi. Bunu söyleyebilirim. Dosyaya çok hakim olmadığı anlaşılıyor.

Benim alınma sebebim özellikle Almanya’daki konferansa engellemeye dönük olduğu ve bir de solla ilişkilendirmeye çalıştıkları ortaya çıktı. Sorulardan anladığım bu, benim gözaltına alınmamla özellikle yandaş medya şunu yapmaya çalıştı ‘İşte bu Ergenekon, PKK ile de ilişkili, sosyalist solla da ilişkili, hatta bunlar Ermeniler ile de ilişkili. Şimdi Anet Şahakyan çok uzun süredir hem Kanaltürk’ün hem Kanalbiz’in çalışanı. Ermeni asıllı bir yurttaşımız. Uzunca bir süredir Tuncay Özkan ile birlikte çalışıyor. Şimdi aşağılık, ırkçı bir saldırı olduğu çok açık. Özellikle Vakit Gazetesi’nin, İslami faşist bir gazete olduğu bir kez daha ortaya çıkaran bir habercilik anlayışı bu. Hem Kürt düşmanı, hem Ermeni düşmanı ırkçı bir tutum içindeler. Yandaş medyada hemen kurulmuş gibi aynı haberlerin arka arkaya çıkmasının sebebi bu. Buradan sola dair bir şey söylemek istiyorum bir kere sosyalist sol bu işin önemini, bir kısmı bu işin bir önemini kavrayabilmiş değil. Bu, sola da dönük bir tasfiye operasyonun geldiğinden haberli değil. Bu, derin devleti temizleme operasyonu zannediyorlar. Oysa tam tersidir Ergenekon denilen Susurluk artı ırkçı faşist çeteye bütün bir kirli tarih yüklenerek, asıl derin devlet Ergenekon üzerinden aklanmaya çalışılıyor.”

Güncellenme Tarihi : 15.5.2016 04:50

İLGİLİ HABERLER