Spor
  • 22.2.2008 00:07

CEMAL AYDIN GİDERAYAK BOMBALADI!.. 'FUHUŞ YUVASINI TESİSE ÇEVİRDİK, YIKMAK İSTİYORLAR!'

Bir süre önce görevi bırakma kararı alan Cemal Aydın, kararının arkasında olduğunu ve her ne olursa olsun bir daha aday olmayacağını söyledi.

Ligtv.com.tr Genel Yayın Yönetmeni Cem Kurel ve Haber Müdürü Erdem Erol'un sorularını yanıtlayan Cemal Aydın, kulübün durumundan Ankaraspor Onursal Başkanı Melih Gökçek'e, Kulüpler Birliği ve Özhan Canaydın'dan Türk futboluna, Haluk Ulusoy'dan Hasan Doğan'a kadar pek çok konuda ilginç açıklamalar yaptı.

Yakınlığıyla bilindiği Haluk Ulusoy'u TFF Genel Kurulu'nu konuşma yapmadan terkettiği için eleştiren Aydın, yeni başkan Hasan Doğan'ın başarılı olacağını savundu. Yıldızının bir türlü barışmadığı Melih Gökçek'i ağır biçimde eleştiren Aydın, bazı belediyelerin kulüpler üzerinde baskı kurduğunu ve kulüp yönetimlerinin iradesini yitirdiğini söyledi.

 
Görevi bırakmasıyla ilgili olarak çok net konuşan Cemal Aydın kesinlikle aday olmayacağını, Olağanüstü Genel Kurul'da aday çıkmaması durumunda yeni bir Olağanüstü Genel Kurul yapacaklarını ve mutlaka bir aday çıkacağını belirtti.
 

İşte Cemal Aydın'ın Ligtv.com.tr'ye yaptığı açıklamalar:

"ANKARAGÜCÜ'NÜN BİR DURUŞU, POLİTİKASI VARDIR"

-Sayın Aydın, geçtiğimiz günlerde istifa ettiniz. Ne oldu, sizi bu sürece ne taşıdı? Burada hemen bir parantez açarak şunu da sormak istiyorum. Futbol Federasyonu’nda son aylarda yaşanan sıkıntılı süreçle sizin istifanızın bir paralleliği var mı?
Şimdi isterseniz sondan başlayalım. Futbol Federasyonu seçiminin sonuçları veya hangi türlü sonuçlanacağı Ankaragücü Kulübü'nü pek ilgilendirmez. Ankaragücü’nün bir politikası vardır, bir duruş sergiler, günün koşullarına göre. O sergilediği duruş da sportif anlamda, adam gibi bir duruştur. O duruş çeşitli, sağdan soldan esen rüzgarların tesiriyle değişikliğe uğramaz, inandığı bir duruştur. Çünkü o duruşa karar verirken mutlak surette onun artılarını eksilerini hesap eder ve olayın sportif olmasını da nazara alarak bir sergileme yapar. Hiç bir görev, kişilere babadan anadan verasetle, intikalle geçmez. Dolayısıyla zaman Haluk Ulusoy'un bırakmasını gerektirmiştir. Zaten tek adaylı bir seçim olmuştur.
 
"DEMOKRATİK OLMAYAN KONGRELERDE BAŞKAN OLUYORUM !.."
TFF seçimini Ankaragücü ile özdeşleştirmemek lazım. Ankaragücü'nün bir önceki Genel Kurul'unda bile ben arkadaşlara "Bu sefer belki hızlı oldu, hazırlık yapamadınız ama ben demokratik olmayan Genel Kurul'larda başkan oluyorum, bunun da sebebi herşeyi demokratik yapıyoruz, hukuka uygun yapıyoruz ama tek adaylı bir sistem. Demokrasiye baktığınız zaman bir yarış sistemi. Dolayısıyla beni hiç kimseyle yarıştırmıyorsunuz veya saygıdan dolayı belki yarışmak istemiyosunuz. Halbu ki bu rekabeti düşürür, rekabetin düştüğü yerde de artık herşey kanıksandığından başarı yavaş yavaş geriye dönüş gösterir. Onun için beni bir kere daha burada alkışlamayın, ben sizinle birlikte buraya yeni gelecek arkadaşları alkışlayacağım" diye söyledim. Ondan sonra bu tüzük değişiklikleri vesaireyle ilgili olarak Olağanüstü Genel Kurul kararı alındığındada aday olmamayı düşündüğümü gene belirttim.
 
"GÖKÇEK İPE SAPA GELMEZ KONUŞUYOR"

Ama benim bu beyanım üzerine ne alıp vereceği var hala kestirmiş değilim, Ankara Büyükşehir Belediye başkanının, yazılı ve görsel basında, hiçbir spor ahlakına uymayacak şekilde "Cemal Aydın bırakıyorsa, hatta son anda da vazgeçerse, karşısına kim çıkacaksa, aday olmak isteyen varsa her türlü maddi ve manevi yardımı yapacağım. Önemli olan onun buradan gidebilmesidir" gibi bir ifade Ankaragücü camiasını, zaten kenetliydi birden daha da kenetleme durumuna itti. Buna da gerek yoktu halbu ki. Çünkü zamanında benim ilk başkanlığa seçilme tablomda da buna benzer olaylar yaşanmıştı. Melih Gökçek o zaman da kendisi talip olmuştu. Ama benim başkanlığa aday olmamla birlikte o başarıyı elde edemedi herhalde ve onun ukdesini taşıyor ki ara ara televizyonlarda, konuşmalarında da "Ben Ankaragüçlüyüm, Ankaragücü'nde babam elimden tutar beni maçlara götürürdü-getirirdi" diye, hiç ipe sapa gelmeyen bir takım konuşmalarda yapıyor böyle. Ama o zamandan beri doğaldır bir hasreti var. Kendisi için belki Ankaragücü daha önemli, Ankaraspor'u kurmuş olmasına rağmen. Bunu da ara ara belirtiyor. Herhalde bundan kaynaklanan nedenlerden dolayı.

"HEP DEDİM; ADAY ÇIKSA YOL VERECEĞİM"

Bizim delegasyonun kendi arasında birleşip bir imza kampanyası açmasıyla o Olağanüstü Genel Kurul'da mecburen başkanlığa aday oldum, başka bir aday çıkmadığı için. Aday çıksa zaten hep yol veriyorum. Dolayısıyla sayın Gökçek'in o gün de isteği kursağında kaldı. İyi bir yapılanma, yeni bir hedef koyduk, takımı da gençleştirdik ve öyle bir tablo içinde bırakabileceğimi Ocak ayındaki Mali Genel Kurul'da söylemiştim. Ankaragücü için çok şeyler yaptık biz, sportif başarı tek başına başarı sayılmamalı. Tesisleşmede arkadaşlarımla birlikte emek verdiğimizi düşünenler, "Kızarsa bırakmaz" şeklinde psikolojik ortam yaratmak isteyenler bir takım şeylerle belki provoke ediyorlar işleri ama o kararlılığım vardı benim. Ailevi nedenlerden dolayı, annemin çok ağır hastalık geçirmesi ve o hastalığın bu günlere taşınması, şimdi de son 48 saatlik sağlık durumunun bizi üzecek şekilde umutsuz devam etmesi... Buraya kadar uzayınca Mali Genel Kurulu'n da belirli bir süresi var, yapmak lazım. Dolayısıyla ikisini birleştirelim ve arkadaşların önünü açalım dedik. Ankaragücü artık rayına oturmuş, çok önemli sıkıntıları olmayan bir kulüp. Dolayısıyla ben de görevin bu bölümünü ifa etmiş olayım diye düşünmüştüm. Tablo tamamen bundan ibaret. Ben buna arkadaşlarla birlikte karar verdiğimde, daha TFF’nin Genel Kurul tarihleri bile ortada yoktu. Hatta Genel Kurul'un yapılıp yapılamayacağı bile belli değildi. Bu bakımdan orayla ilgisi yok.
 
"BU İŞ BİR NÖBETTİR, BABADAN OĞULA KALMAZ"
İkincisi; hep Gençlerbirliği maçıyla özdeşleştiriyorlar. O maçla da ilgisi yok. Sahada zaten ya yenersin ya yenilirsin ya da berabere kalırsın. İstatistiklere baktığın zaman Gençlerbirliği ile 50 maç yapmışsak bunun 30-35'ini Ankaragücü kazanmış, 10-15 tanesini Gençlerbirliği kazanmış. Bunun tersi de olsa spordur bu. O da fazla önemi değil. Taraftar tepkisini, taraftarlıkla ilgisi olmayan 3-5 tane spor ahlakı dışındaki arkadaşın tavırlarına verdiğimiz cevaplarla bağdaştırmamak lazım. Ankaragücü seyircisi hakikaten takımına çok sahiptir. Takımıyla yatar-kalkar. Arada sivri davranışları olursa da onu elbirliğiyle ortadan kaldırmaya çalışırız. Ama seni omuzlarına almış, seni taşımış, sana her türlü teveccühü göstermiş kişilerin takım kötü oynadığı zaman da bir tepki göstermelerini, o anki tabloya batkınca fazla kötü görmemek lazım. Benim sivri oluşum, sözümü esirgemeyişim nedeniyle biraz da gitmemi arzu eden basının bazı kesimlerini, ki hiç onları muhatap da almam, kararımızı onlara göre vermeyiz. Taraftar dedi diye olayı seyrinden çıkarmaya çalışmışlardır. Ama benim taraftarlarım evvelsi gün buraya gelmişler, pazar günü maçta kendilerine has özel şeyleriyle benim ayrılmamdan duydukları sıkıntıyı belirtiyorlar. Ama bu iş bir nöbettir. Babadan oğlula da kalmaz.
 
"ADAY OLMAYACAK ŞEKİLDE BIRAKTIM"
-Nöbet kesin bitti mi peki? Yani biz bu tür şeyleri yaşıyoruz. Aziz Yıldırım'da da yaşadık. Şahsınızı ya da Aziz Yıldırırım'ı suçlamıyorum. Ama sonuçta önce "Bıraktım" deniyor, sonra "Aday çıkmadı, kal baskısı oldu, kıramadım" vesaire deyip geri dönülüyor. Tabii hakikaten dönmeyip giden de oluyor.
Bakın diğer Genel Kurul'larda "Bir aday çıkması halinde görevi devrederim" dedim. Ama takımı da sokakta bırakmayacağımı söyledim. Onlar öyle geçti ama burada ifadem çok net. Diyorum ki Cemal Aydın Ankaragücü başkanlığına aday olmayacak şekilde, adaylığını açıklamayacak şekilde bırakmıştır. Seçim gününe kadar görevin başındayız. Hiçbir aday çıkmadı diyelim. Cemal Aydın yine aday değildir. Seçim yasal süreci içinde ne zaman yapılacaksa, o güne kadar gerekli prosedürü, çünkü kanunlarda bu tip görevler görevi bırakmakla bitmez.
 
"ANKARAGÜCÜ BİR ADAY ÇIKARIR"
-Genel Kurul'da aday çıkmazsa ne olacak?
Genel Kurul'da aday çıkacak, çıkar. Çıkmazsa o taktirde yeni bir Genel Kurul için bir tarih belirleyeceğiz, o tarihe kadar görevi yürütmeye mecbursun. Çünkü başka türlü şansın yok, yasadan gelen bir görev bu. Maddi ve manevi sorumluluğun devam ediyor. Yani bir de takımı bu vaziyettede bırakamayız. Seçilip başkan olmam ama Ankaragücü sizin düşündüğünüz gibi değil, mutlak suretle, bir aday çıkarır.

"GÖKÇEK GÜDÜMLÜ BİRİ BAŞKAN SEÇİLEMEZ"

-Az önce Melih Gökçek’ten bahsettiniz. Melih Gökçek'in işaret ettiği, ondan güdümlü bir aday çıktı diyelim. Tek bir aday var ve biliyorsunuz ki amiane tabiriyle Melih Gökçek’in adamı. O zaman ne yaparsınız?
O gün nihai kararı delegeler verecek. Ama Ankaragücü delegesi bu konuda deneyimli. Çünkü sayın Gökçek'in bu tür 2-3 manevrası oldu, bu manevralardan sonuç alamadı. Onun için Ankaragücü delegesinin böyle bir şeye imkan vermesi mümkün değil. Ankaragücü tüzüğünde, birinin başkan seçilemebilmesi için kulüp üyesi olma mecburiyeti var. Üyeyi de kim yapacak? Biz yapacağız.
 
"GENEL KURULUM BÖYLE BİR MANEVRA İÇİNE DÜŞMEZ"
-Mevcut üyelerin içinden birisi çıkmaz mı?
Olabilir, ona artık Genel Kurul karar verir. Ama öyle bir şey sizin dediğiniz anlamda olmaz. Kararı Genel Kurul verecek. Genel Kurul'un kararına da bunu böyle yapmayın diyemem. Ama ben Genel Kurulu'mu tanıyorum. Benim Genel Kurul'um benden sonra böyle bir manevranın içine düşmez.
-Ama siz de bebeğinizi kalkıp amiane bir tabir olacak ama düşman askerine vermezsiniz herhalde?
Vermemek için elimden geleni yaparım.
 
"MEDYA, MUHALEFETİN LİDERLERİ GİBİ"
-Böyle bir şey yaşanmaması için aday çıkması yolunda çalışıyor musunuz?
Olay daha çok sıcak. Resmi ilanını bile sizden 10 dakika önce notere götürdüler. Oradan gazete ilanına gidecekler. Şimdi o resmi ilanı yapmadan böyle bir çalışma içinde olmak da yanlıştır. Burada ben çok net konuşuyorum, belirli muhabir arkadaşlarımız, hele bir Hürriyet Gazetesi'nin Ankara bölümünü söylüyorum. Çünkü bunu hem yazılı hem sözlü her türlü anlattığım için hiç de değiştirmiyorum. Onlar da bunun manevra olduğunu söylüyorlar, sağa sola telefon ediyorlar. Sanki, gazeteci değil de Ankaragücü'nde bir muhalefet var, o muhalefetin liderleri gibi her türlü spekülasyonu yapıyorlar. Ama beni tanımıyorlar. Ben hangi noktalarda nihai kararı verdiğimi bilirim, benim çevrem de bilir. Örneğin benim bir yakınıma, oğluma veya benim iş yaptığım birimlerden herhangi birine, gidip de "Cemal Aydın kararının kesin olduğunu söylüyor" dediğiniz zaman size vereceği cevap "O olay bitmiştir" şeklinde olur.
 
"HEYECANIMI KAYBETMEYE BAŞLADIM"
-Peki kararınızın en önemli nedeni nedir?
Bazı şeyler sana heyecan vermiyorsa, kopmaya hazırlıklı olmak lazım. Bu bir, ikincisi; siz bana "Sizi bırakmaya getiren sebep nedir?" diye soruyorsanız o ayrı. Yavaş yavaş buraya nasıl geldiğimin bir takım sebepleri var. "Ben heyecanımı kaybetmeye başladım" dedim. Bunun evveliyatına bakarsanız bu 2-3 sene öncesine dayanıyor. Şimdiki Federasyon başkanıyla, Başkan vekiliyken bile bir takım karşılıklı söyleşilerimiz vardı. Hatta o bir söyleşimizi kendi düşüncesiyle aynı şekilde olduğunu bilerek bir açıklama yaptı. Belki de o açıklamadan sonra Melih Gökçek ile ters düştü. Ben hep şunu söyledim. Artık Türkiye'de futbol dünya çapında bir konuma gelmiş. Dolayısıyla iyi yarışarak daha da güzel yollar katetmek mümkün. Ekonomik potansiyeli çok iyi hazırlamak lazım. Bu artık bir kurumlaşma haline gelmiş.

 

"İYİ YARIŞ YAPTIRMIYORUZ"
Federasyondan tut, kulüplere kadar bunu çok iyi yerine getirmek lazım. Yoksa hep "Dünya üçüncüsü olduk" der dururuz. Halbu ki onun sıçrayışıyla Fransa'da bir Konfederasyon Kupası üçüncülüğü var. Ondan sonra öyle veya böyle, "Bittik" derken bir 2008 Avrupa Şampiyonası'na kalışımız var. Demek ki bizim potansiyelimiz çok iyi. Ama biz iyi yarış yaptırmıyoruz. İyi yarış derken kulüplerarası rekabeti belirli düzeye, her kulübe eşitlik sağlayacak seviyeye getirmiyoruz. Birilerini yarışa önde başlatıyoruz: Adeta birilerini ayağı çok iyi muhafaza eden ve koşuda hızını arttıran bir ayakkabıyla koştururken, diğerini yalınayak koşturuyoruz. Şimdi bakıyorsun o zamanki Kulüpler Birliği'nde hep konuştuğumuz şeyler. Bakın yarın öbürgün bir Tofaş, bir Ülker gibi müessese kulüpleri de eşit rekabet edemedikleri için yavaş yavaş sayfalardan düşerler, onun yerine belirli güdümlü ekonomik gelirleri alanlar ön planlara çıkarlar. Aman futbolda bunlara dikkat edelim derken futbolda eşitsizliği yaratan bir belediyeler baskısı başladı. Belediyelerin asli görevleri içinde de var bu. Belediyeler partisi ne olursa olsun olaya spor açısından bakıp, her türlü sportif yardımı kendi kulüplerine yapıyorlar. Ama bazıları da kendi kulüplerine değil kendi yakınlarına kurdurdukları kulüplere yapıyorlar. Örnek verdim, İzmir belediyeleri dedim. Bakın 2-3 sene önce söylediklerimi anlatıyorum. 3 tane kulüpten bir tanesini çıkarabilmek için rahmetli Priştina, "Cemal Bey, ben kulüplerime şu kadar yardım yapıyorum" dedi. Yanlış hatırlamıyorsam Göztepe, Karşıyaka ve Altay'a birer buçuk trilyon verdiğini söyledi. Bunlar sırf parasal yardım. Sonra da "Ama senin hala Ankaragücü'nü kaynaksız bir şekilde bu seviyede ligde tutmana şaşıyorum" demişti. Evvelki sene Kayseri'ye gittim, Kayseri Erciyesspor ile maç oynayacağız. Kayseri Belediye başkanını da seviyorum, eskiden tanırım, sporu hakikaten çok seven biri. Kayseri Erciyesspor mesela göğsünde bir su reklamı taşıyordu, Pansu. Belediye ile irtibatlı, protokolle bağlanmış vesaire vesaire... O gün orada Pansu'nun bir yetkilisi vardı. Bizle hayati maç oynayacak, düşme kalma maçı. Bizim orada 1-0 yendiğimiz maç zannediyorum. Bugüne kadar resmi olarak kayıtlarımızda ve bugün dahil dedi, demek ki günlük yardımlar da yapıyorlar, 13 trilyon lira parayı yalnız Pansu olarak verdiklerini söyledi. Öbür tarafta belediyenin nasıl yardım yaptığını, televizyonlarda bile gördük. Şimdi daha da ileri gitti, ki zevk alınacak bir olay. Çok büyük tesisler yapıyor ve Kayseri'ye bunu sunuyor.

-Ama karşılığında da o kulübün yönetimleri o belediye başkanlarında oluyor. Siz de burada belediyeye böyle bir ortam tanısanız.
Anladım da, olmasın o zaman.

"FUHUŞ YUVASINI TESİSE ÇEVİRDİK, YIKMAK İSTİYORLAR"

-Sistem böyleyse...
Olmasın. Şimdi mesela Bursa’ya bakıyorsunuz, beni de davet ettiler, Özdere Tesisleri'nin açılışına. Belediye başkanını şu günkü yönetimin içinde görmek mümkün değil. Ama belediye hizmetidir diye birşeyler yapıyor. Ama biz zamanında bu tesislerin arsasını kiralanmışız; belediye burayı nasıl yıkarız diye uğraşıyor. Bunu hep gazetelerde okudunuz. Kim ne vermiş de yıkıyorsunuz burayı? Kim ne vermiş? Burası eskiden fuhuş yuvasıydı. İlhan Cavcav basbas bağırıyor. Şu ilerdeki evlerde oturanlar bu taraftaki balkon ve pencereleri yaz kış beyaz perdeyle kapatırdı. Şimdi herkes neredeyse yazın gelip bizim buralarda piknik yapacak. Ne yapmışız buraya? 3 tane saha, 1000 tane yavrumuz eğitim yapıyorlar. Yönetime girer girmez, o oradakilerin kendi karakterleri. Ona ben birşey diyemem. Ama belediye kanunda var. "A" belediyesi, hem de resmi encümeninden geçirerek tam transfer zamanı "Şimdi 5 trilyon 5 trilyon da Eylül ayında" diyor. Bak tarihleri vererek söylüyorum. E şimdi ben burada istersem belediye başkanının bana küsmeye hakkı yok ki. Bunu sonra kendime de istemiyorum, Gençlerbirliği var, 2. Lig kulüpleri var... Bana da ver arkadaş. Onlarınki yasalsa bize de ver, onlar yasal değilse bunların yasal olmadığını bir yerlere söyleyelim. Kimin parasını kime veriyorlar ya? Bizim söylediğimiz bu. Bizim gibi kulüplerin en kabadayısında bütçe 15 trilyon. Başka kulüp 40-50 trilyon harcarsa burada rekabet var diyebilirmisin?
 
"HERKES HERŞEYİ BİLİYOR AMA SUSUYOR"
-Zor rekabet edersiniz, edemezsiniz.
Benim 3 tane santraforum var. Jaba 200 küsür bin dolara oynuyor. Bebbe 160 bin euroya oynuyor. Diavara'yı aldım Antep'ten 130 bin euroya oynuyor. Ankaraspor'a geçiyoruz. Mehmet Yılmaz 1 trilyon 250 milyara oynuyor. Necati 1.5 milyon dolara kiralık geldi. De Nigris alındı maliyeti 2 milyon dolara yaklaşıyor. Yetmedi 800 bin dolar verdiler Neca’yı aldılar. Kaynak nerede kardeşim, hani eşitlik? Peki nasıl rekabet edeceğiz? Fenerbahçe'yi düşün ki hepimiz gidiyoruz, hepimize 5 çekiyor, 10 çekiyor. Peki Fenerbahçe iyi futbol oynadığını nasıl bilecek? Edirne'yi nasıl geçecekler? Ben onları yenebilecek duruma geldiğim zaman onlar daha iyisini yapmaya, çare aramaya başlayacak. Böyle bir şey yok ki !.. Özetleyelim. Bunları Levent Bıçakcı'ya, Haluk Ulusoy'a, Hasan Doğan'a, geçmişten bugüne kadarki spordan sorumlu bütün yetkililere, herkese söyledim. Hatta televizyonlarda çok yüksek sesle söylediğim zaman çok da kabul gördüm her birinden. Hele Melih Gökçek ile televizyonda bir telefon söyleşimiz var, reyting rekorları kırdı. Herkes "Bravo doğrusunu söyledin" dedi. Herkes herşeyi biliyor ama bir suskunluktur gidiyor. O zaman düşündüm, düşündüm, düşündüm, söyledim olmadı, yazdım olmadı, yüksek sesle söyledim olmadı, daha değişik ünitelere söyledim olmadı, onlar kesmedi bakanlık seviyesinde, hükümet seviyesinde, millet seviyesinde söyledik, söyledik, söyledik, suskunluk gene devam ediyor. Dolayısıyla o zaman yapılacak bir tekşey var. İstifa edelim, sine-i millete dönelim abicim. Bir de birisi sorsun "Niye?" diye, işte anlatıyorum. O gün de bunları söyledim, evvelsi gün de bunları söyledim.
 
"ŞAMPİYON OLMAYA KALKARSAN BİRİLERİ ÖNÜNÜ KESİYOR"
-Son 2-3 yıldır yaşananlar, nedenler bunlar diyorsunuz.
Bundan fazla büyütemiyorum Ankaragücü'nü.

-Engel mi oluyorlar?
Büyütmüyorlar.

"BURSA'DA DOĞRADILAR BİZİ"
-Büyütmüyorlar mı büyüttürmüyorlar mı?
Büyütemiyorum. Ekonomik olarak büyümeye ihtiyacım var. Bu ekonomik büyümeyi bu ovanın içinde yapabilmem mümkün değil. Şimdi bazı kulüpler çok iyi takımlar kuruyorlar, çok iyi ekonomik yardım alıyorlar ama şampiyon olamıyorlar. Niye? Şampiyon olabilmek için yan unsurların da olması lazım. Kamuoyunu seni kabul edecek, medya senin içinde olacak, yandaşların çok olacak vesaire vesaire. Aklına ne geliyorsa. Yoksa biryerden kesiyorlar, başaşağı gidiyorsun. Tam şampiyon olacakken virajdan döndüm, veya ilk dörde girerken. Yaşadım bunları. Ben 4. de oldum. 4. olduğum sene bir Bursa maçı hatırlıyorum, 2-1 yenildik. Yensek önümüz açılıyor. Ne zaman bize hendeği atlatmazlardı onu bilemezdim ama Bursa maçında doğradılar bizi. Medya da sahip çıkmadı bize o zaman, hiçkimse sahip çıkmadı. Normal bir lig maçında yenilmiş gibi kafalar önde geri döndük. Gençlerbirliği de bir  kere doğrandı, tesadüfen ikisi de Ersun Yanal'ın dönemine denk gelir. İyi gidiyor, Avrupa'da yıkıyor ediyor falan derken, İzmir'deki mi Manisa’daki mi bir maçtan dolayı kafalarını bir kopardılar, ondan sonra da bir daha dikiş tutmadı. Bu işler böyle.

-Normal süreç işleseydi, bir sonraki Genel Kurul ne zamandı?
Bir sene sonra.

-Şimdi 2 şık var. Olağanüstü Genel Kurul'da bir aday çıkmazsa, yeni belirlenecek Genel Kurul tarihine kadar mecburen devam edeceksiniz, yasa böyle diyor. Normal süreci bitirseydiniz de öyle bıraksaydınız o zaman. Onu düşündünüz mü?
Onu hiç düşünmedim.

"ZAMANINDA HASAN DOĞAN'A BAŞKAN OLMASI GEREKTİĞİNİ SÖYLEMİŞTİM"

-Peki bu kararınız, TFF’nin Gnel Kurulu'na denk geldi. Akıllara şu soru geliyor...
"Haluk Ulusoy gitti, Cemal Aydın'ı da yaşatmazlar". Hiç uzaktan yakından ilgisi yok. Onu da ben size şöyle söyleyeyim. Levent Bıçakçı ayrılıp da tekrar Haluk Ulusoy’un seçilme süreci biliyorsunuz Anayasa Mahkemesi'nden çıkan bir karara bağlıydı. O karar olmadan Haluk Ulusoy aday olamıyordu. Şimdi o dönemde, bunları hep rahatlıkla söyleyebiliyorum, gene bir kargaşa yaşanmıştı. Benim de Haluk Bey'e olan desteğim bilindiği için o dönem benim adaylığım uygun düşmezdi. Ama biz o geçiş döneminde bir Olağanüstü Genel Kurul kararı alındığında 1.5 senelik başkan vekilliği dönemindeki kulüpler ilişkiler bazında söylüyorum, Ankaragücü ile ilişkisi bizi etkiler, bağlar. Diğer kulüpleri bilmem. Hasan Doğan'ı bu geçiş döneminde eğer hakikaten Levent Bıçakcı döneminin bitmesi lazımsa ki, lazım olduğuna karar verip Olağanüstü Kongre kararı almışsınız, sizin bu geçiş döneminde başkan olmanız lazımdır diye teklif ileten adam benim. Çünkü burada önemli olan Hasan, Ahmet, Mehmet değil. Bulunduğunuz kompozisyonda en az zararla geçebilecek kararı verebilmek. Dolayısıyla federasyon başkanı değişimiyle Ankaragücü'nün artısı veya eksisi olur diye düşünmek mümkün değil, onu anlatmak istiyorum. Mahmut Özgener (TFF Yöneticisi) benim canım ciğerim arkadaşımdır. Başkan vekilidir. Hasan Doğan ile ilgili görüşümü zaten söyledim. Diğerlerinin hepsi işadamı, hepsi tanıdığım kişiler. Yani Türkiye Cumhuriyeti hükümetinde Ahmet'in yerine Mehmet'in gelmesiyle birşey değişmez. Biz Haluk Ulusoy’u desteklediğimiz dönemde, Haluk Ulusoy’un karşısındaki rakibe göre Haluk Ulusoy’un desteklenmesi lazımdı. Bu bizim görüşümüzdü, yanlış ya da doğru. Görüşümüzden dolayı da hiç pişmanlık duymadık.

"HAKEMLER ANKARAGÜCÜ'NÜ BİTİRECEKTİ" İDDİALARI...

-Kulaktan kulağa söylenen bir şey de şu: "Cemal Aydın gitmezse hakemler Ankaragücü'nü bitirecekti. Çünkü hakem camiasında Cemal Aydın'a büyük bir nefret var. Cemal Aydın hakem odalarının elektriğini kesiyor, duşlarında soğuk su akıttırıyor. Çok küfür ediyor". Geldi mi kulağınıza bunlar?
Benim kulağıma gelmedi. O suyu kesiyor olayı Ankaragücü ile ilgili bir olay değil. O, bir kaç tane kendini bilmezin yarattığı bir şey. Çünkü statta Ankaragücü ve Gençlerbirliği ortaklığı var. Gençlerbirliği orada ne kadar etkiliyse Ankaragücü de o kadar etkili. Ben tek başıma orada bir karar verme durumunda değilim. Çünkü oraya bir şirket kurulmuş, kulüpler oraya birer yönetici vermiş, öyle yönetiliyor. Onunla ilgili biz açıklamayı yaptığımızda, zaten Futbol Federasyonu da desteğini gösterdi, sonradan da parasını gönderdi galiba. Öyle bir şeyi benim tek başıma yapma yetkim yok. Ama onu hangi vicdansız diyorsa, ona üzülürüm. Ben Kulüpler Birliği başkanlığı yaptığım dönemde sayın Mehmet Ali Şahin ile birlikte bakanlıkta ortak yaptığımız açıklama var. Maçlarla ilgili spekülasyonlar artımış, ligin bitmesine 5 maç kalmış, her türlü dedikodular üretiliyor, hatta sayın bakanın başkanlığında bakanlıkta özel toplantılar falan yapıldı. Orada çeşitli görüşler ileri sürüldü, "Dışarıdan hakem gelsin" şeklinde. "Biz Türk hakemlerine inanıyoruz, bu çocuklar bizim çocuklarımızdır, çocukları hiç kimseyle değişmeyiz. 4-5 maç daha kalmıştır ligin bitmesine, onların kefili Kulüpler Birliğidir, bakanlıktır, Türk spor kamuoyudur. Dolayısıyla bu arkadaşlarımızdan hiç kimsenin sıkıntısı olmaz" diyen bir Kulüpler Birliği başkanıyım. Ve her Kulüpler Birliği başkanlığı dönemimde de hakem seminerlerinde gidip aslanlar gibi konuşup, aslanlar gibi alkış alan bir adamım. Onu Ankara'da belirli görevlere benim etkili olduğumu düşünerek gelemeyen 3-5 tane zavallı söylemiştir. Başka bir kelime kullanmam yanlış olur. Beni de hiç etkilemez. Ama Türk hakemi Cemal Aydın'a kızmış, ötekine kızmış filan, bunlar boşuna. Hakemlerle benim insani ilişkilerimi herkes bilir ama herkes de konuşmakta serbest.

-Yani Haluk Ulusoy'a olan yakınlığınızdan, ona olan desteğinizden ötürü...
Haluk Ulusoy görevi daha dün bıraktı. Benim bu sezon 5 maçta boynumu kopardılar. Öyle olsaydı benim bütün o maçları kazanmam lazımdı.

-Bu da zaten ayrı bir konu. Lig TV’de Maraton programında Şansal Büyüka da Erman Toroğlu da söyledi bunu. Ki Erman Toroğlu da Ankaragücü taraftarı olarak bilinmesine rağmen birçok zaman aleyhinize konuşur...
En çok bizi eleştirenlerdendir. Yeter ki bir nokta yakalasın.

-Bu sezon Ankaragücü olarak Beşiktaş ile birlikte hakem hatalarından en çok çeken kulüpler oldunuz. Tabii ki Beşiktaş daha medyatik bir takım olduğu için onlarınki daha çok konuşuldu. Ama siz de bunu çok yaşadınız.
Sorunun cevabını vermiş oldunuz. Yani burada nüfusun olduğu zaman lehimize birşey çıkmadığına göre demek ki üstüste gelebiliyor. Şimdi bir Selçuk Dereli... Kasımpaşa maçında hani ele böyle çarpar da görmezsin, sol eliyle smaç yaparak gol atıldı. Şimdi bir Selçuk Dereli'nin bunda kastını görmem mümkün değil, hiç aleyhinde beyanat vermedim. Bir FIFA hakemidir, hatta belki de Avrupa arenasında FIFA hakemlerimiz içinde en üst seviyede olandır. Hatta bizim taraftarın tepkileri oldu ama ben Selçuk Dereli'nin art niyeti olabileceğini düşünmedim, dolayısıyla bu bir tesadüftür dedim. Üstünde durmadım. Ki Genel Kurul’da arkamdan geldi sarıldı öptü Selçuk Dereli. Ama bilinen birşey var. Herkes ne düşünürse düşünsün, serbesttir. Futbolda rekabet kalmamıştır. Niye rekabet yok, eşitliği sağlayamıyorsun.

"HASAN DOĞAN ÇOK ÖNEMLİ İŞLER YAPACAK"
-Peki Türkiye'de bunu yapabilecek bir başkan gelebilir mi? Bir de onu düşünün.
Gelir. Atatürk geldi, nereden geldi? Bu milletin bağrından gelmedi mi kardeşim !.. Bu millet bu insanları çıkarır. Yeter ki sen bul ve yetki ver.

-Hasan Doğan da Türk milletinin bağrından çıkıp geldi.
Valla konsensus sağlandı ve geldi. Ben size çok enteresan birşey söyliyeyim. Hasan Doğan yönetiminin çok önemli işler yapacağını düşünüyorum.

-Tek başlarına bunu yapabilirler mi? Burada 4 büyük olarak adlandırdığımız kulüp başkanları ve yöneticileri var.
Yapabilmeleri lazım. Yapamayabilirler de, başarısız da olabilirler. Yapabilmeleri lazım, şartlar çok leyhte.

-Kulüp yöneticilerinin de ciddi anlamda sabır ve hoşgörü göstermeleri gerekmiyor mu?
Kesinlikle.

-Gösterebilirler mi?
Göstereceklerini sanmıyorum ama göstermeleri lazım. Buna Ankaragücü de dahil.

-Eğer göstermezler veya gösteremezlerse bu sabrı, hoşgörüyü...
Yazık olur, zaman kaybetmiş oluruz. Benim için Türk sporunun başarılı olması önemli. Eğer burada yeni ekibe zaman kaybettirirlerse bu demektir ki Türk futboluna yazık olacak. Öyle bir şeyi de düşünmek istemiyorum.

"BAŞKANLARIN TAVIRLARI SAMİMİ DEĞİL"

-4 büyük kulüp ve diğer kulüp yöneticilerinin birbirleriyle barışık geçinebileceklerine inanıyor musunuz? TFF genel Kurulu'nda gördük hepimiz, 3 ay önce birbirlerinin yüzüne bakmayan başkanlar sarmaş dolaştı. Samimi geliyor mu size sergiledikleri tablo?
Samimi gelmediğini size baştan söyledim zaten. Zamanında Kulüpler Birliği Başkanıyken söylediğim birşey vardı. "Kulüpler hür iradelerini kullanmakta sıkıntı çekiyorlar" dedim. Çektiler, ben bunu yapamadığım için bıraktım. Kulüpler Birliği başkanının görevi kulüplerin birliğini sağlamak değil mi? Ben bunu yapamadığım için bıraktım. Düşünebiliyor musunuz? Ben Kulüpler Birliği'nin başkanıydım Levent Bıçakçı'nın seçildiği dönemde. Başkan üzerinde anlaşamadık, bir tarafta Mehmet Ali Yılmaz var, diğer tarafta Bıçakcı var. Hangisi desteklenecek derken sonuç alamıyorsun. Kulüpler bir türlü anlaşamadı. Toplantılar yaptık ve ben ondan sonra dedim ki "Bir bütünlük sergileyelim". Ve hiç olmazsa hiçbir kulüp benim oy verdiğim seçildi demesin. O zaman MHK seçimi oluyordu. 3 tane aday oldu Kemal Ulusu, Oğuz Sarvan ve Sabri Çelik. Orada bile bütünlük sağlayamadık. Niye, çünkü kendi irademizle hareket edemiyoruz. 15 tane adam bir araya gelip de 1 adam üzerinde anlaşamaz mı ya !.. Hangisini daha uygun görÜyorsan onun şartlarını söylersin biri birinden fedakarlık eder. Ondan sonra daha ileri gittik, bir tanesinin kazanma şansı yok, 2 kişi yarışacak, nitekim de öyle oldu. Bu ikinin içinde bir bütünlük sağlayalım diye bire dönmek istedik, onu da yapamadık. 2. ve 3. Lig kulüplerimiz de bizde destek verdiler, biz 18 tane kulüp bunu yapamadık. Ben Kulüpler Birliği'nin başkanıyım, televizyonlar gazeteler falan ama eğer buysa bırakmamak lazım .
 
CANAYDIN'A ELEŞTİRİLER...
-Bu dediğinize göre bu çok güzel bir vitrin, dekor oluyor.
Tabi. Ama ben o görevin öyle olduğuna inanmadım. Yapamadım. Şimdi yapıyorlar mı? Şimdi yapamadıklarını, her toplantıda söyledim ki, bundan 2 ay önce Kulüpler Birliği Olağanüstü Kongre kararı aldı. Yapamadıklarını anlattığım için. Kimseyi de burada görevini yapamıyor diye yermiyorum ama bir Yönetim Kurulu bütünlük kuramıyor bazı şeyleri yapamıyorsa bırakması lazım, bıraktılar. Sonradan yine aynı adamlar seçildi. Yapacak birşey yok. Şimdi Olağanüstü Kongre kararı al sonra Cemal Aydın bir daha seçilsin. 6 ay sonra bir daha karar al, bir daha seçilsin. Alma kardeşim o zaman. Ben bunu anlatmak istiyorum.

 "ULUSOY KONUŞMALIYDI"

-TFF Genel Kurulu'nda ibranın ardından Haluk Ulusoy’un salonu terketmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Benim o konudaki görüşüm net. Haluk Ulusoy hem TFF Yönetim Kurulu üyeliği yapmış hem de 7 sene başkanlık yapmış. Öyle az buz iş değil. Türkiye'de pek rastlanmayan bir iş. 20 günde, 2 ayda, 3 ayda bırakan Federasyon başkanlarının olduğu bir dönemden geçtik. Şimdi burada Haluk Ulusoy 7 sene başkanlık yapmış. Benim gönlüm, içim, düşüncem, tavrım, 7 sene bu görevi iyi yapmış biri orada çıkacak, konuşmasını yapacak, herkes onu alkışlayacak ve salondan öyle gidecek.

-Alkışlarlar mıydı?
Yüzde 100 alkışlarlardı. Doğruyu konuştuysan herkes kabullenmek mecburiyetinde. Haluk Ulusoy doğruyu konuşacaktı ama herkesin bir yoğurt yiyişi var, o da onu tercih etmedi. Düşüncemizi söylemeyeceğiz, arkadaşlar da kırılacaklar diye bir yöntemim yok. 7 sene hizmet büyük hizmettir. Yani şimdi düşünebiliyor musunuz, Türkiye'ye hizmet etmişsiniz, ay yıldıza hizmet etmişsiniz.

-Ama "Kaosa götürüyor" denildi.
Neyi kaosa götürücek? Hizmet bitmiş. Herkesin hizmetinin bir bitiş noktası var. Daha iyi şartlarla bitmesini hepimiz arzu ederdik. Ama günün koşulları böyle bitirmiş. Vedanın çok daha güzel olması lazım. Biz Türk milleti duygusalızdır. Bir taş üstüne taş koyana mutlaka saygımızı gösteririz. Haluk Ulusoy Türk ya.

-Konuşma yapması için ismi okunduğunda bir tek alkış almadı ama.
O bir kongrenin giriş açısıydı, daha sonra alkış almayacak anlamına gelmez. Delegeyi tanıyorum ben. Delege Türk delegesi. Delege spor delegesi, başka bir delege değil ki. Sonra rakip değil. Seçilecek başkan da belli, kongreyi bırakıp görevi devir edecek başkan da belli. Eğer öyle bir kötülük düşünülse ittifakla ibra edilmezdi. Onun içinde buram bir kırıklık var. Konuşacaksın ya. Ben şimdi hizmet etmişim, kongrede bitmiş herşey... "Arkadaşlar yanlış yaptıysam affola, doğru yaptıklarımda da alkışladınız, Allah hepinizden razı olsun, benim hakkım varsa helal olsun, siz de helal edin, gene Türk sporunun içindeyim, hepinizi öpüyorum" dersin. Bu da bir konuşma şeklidir.

 

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 13:44

İLGİLİ HABERLER