Gündem
  • 30.3.2006 03:48

ERTUĞRUL ÖZKÖK'TEN ŞOK İDDİA: 'POLİS VE ASKER OLAYLARA BİLEREK MÜDAHALE ETMİYOR!..'

ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN HÜRRİYET'TEKİ YAZISI:

Meydan kimlere kaldı


ÖNCEKİ gece Paris’te olaylar yatıştıktan sonra, Fransa’nın çok ünlü bir siması sessizce Republique meydanına geldi.

Bu çok ünlü siyasetçi, gün boyu yoğun çatışmalara sahne olan bu meydana ne yapmaya gelmişti biliyor musunuz?


CRS denilen Fransız toplum polisini ve jandarmasını tek tek tebrik etmek için.

Bu çok ünlü kişi kimdi?

O irikıyım taşralı genç, polis ve jandarmalar ne yapmıştı da herbirinin elini sıkıp içten şekilde tebrik ediyordu?

Biraz sabredin...

Çünkü bazı gerçekleri açık konuşmanın zamanı geldi.

Çok kritik olsa da bugün onu yapmaya çalışacağım.

Söyleyeceklerimin asıl hedefi, Türkiye, yani bizim ülkemiz.

Ama cesaret almak ve taraftar bulmak için önce başka bir ülkeden başlayacağım.

* * *

Önceki gün Paris’in Republique meydanındaki olayları, tabiatıyla kenardan izledim.

Fransız toplum polisi CRS’nin tuttuğu stratejik bir noktadaydım.

Hadise çıkarmak isteyen göstericilerin bir bölümü, benim önümde kargatulumba edilip araçların içine sokuşturuldu.

"Sokuşturuldu" diyorum, gerçekten "casseur" (kırıp dökücü) denilen bu gençlere en küçük taviz gösterilmiyordu.

Ama bulunduğum yerden asıl olayları görmem mümkün değilmiş.

Otele gelip televizyonu açınca, gerçek manzarayı daha yakından görme imkánım oldu.

Bir kere 18 Mart’taki kadar fazla kırıp dökme olayı yoktu.

Yine de banliyölerden gelen, yüzleri maskeli gençler polisle çatışmaya girdiler.

İstanbul’da bazı genç kızların tekmelenmesine tepki gösteren Fransa’nın polisi, sayıları birkaç yüzü geçmeyen bu gençlere ne yaptı biliyor musunuz?

Argo deyişle tekme tokat, sille yumruk ve copla girişti.

Gençlerin arasına sokulmuş, aynı onlar gibi giyinmiş genç sivil polisler var.

Kız erkek ayırt etmeden, "casseur"leri yerlerde sürükleye sürükleye araçlara götürdüler.

Götüremedikleri için de ilginç bir yöntem kullandılar.

Üzerlerine çıkmayan boya püskürtüp, alıp götürmeyi daha sonraya bıraktılar.

* * *

Olaylar yatıştıktan sonra o meydana gelen ünlü siyasetçi, Fransız İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy’ydi.

Yani gelecek yıl yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinin en kuvvetli iki adayından biri.

Olay çıkaran gençleri acımasızca etkisiz hale getiren genç polis ve jandarma erlerini işte böyle yürekten bağrına basıyordu.

Emin olun, yaptıkları, genç kızları tekmeleyen genç Türk polislerinden çok farklı değildi.

Ama durun, anlatacaklarım daha bitmedi.

Çünkü olaylar sırasında daha çarpıcı başka görüntüler de vardı.

Onları da anlatmam lazım.

* * *

Mitingi düzenleyen örgütler arasında CGT ve CFDT adlı işçi sendikaları da vardı.

Bu sendikalar kendi güvenlik birimlerini oluşturmuştu.

Her birinin elinde sarı coplar vardı.

Casseur denilen serserilerin önüne geçilemeyince sendikanın kendi güvenlik birimi saldırıya geçti.

Copları, polis ve jandarmadan daha acımasız biçimde gençlerin üzerine indiriyorlardı.

Fosforlu sarı renkleri yüzünden bu coplar, çok daha çarpıcı biçimde görünüyordu.

Ama bir şeye dikkat.

Fransız televizyonları, bu görüntülerden fazla ayrıntı vermedi.

Dünkü gazetelerin birinci sayfalarında da hemen hiç haber yoktu.

* * *

Şimdi geliyorum Diyarbakır’a....

Kimse kusura bakmasın, oradan gelen görüntülere de bakacağım.

Danimarka’dan yayın yapan bir televizyonun açık talimatı ve tahrikiyle olaylar başlıyor.

İşyerleri yakılıp yıkılıyor.

Bankalar talan ediliyor.

Ama o ne, kalkan tek cop yok.

Ne polis müdahale ediyor, ne de cenazeyi düzenleyen örgütler.

Burası Türkiye ise artık bazı gerçekleri açıkça konuşmanın zamanı geldi.

* * *

Şurası açık.

Polis ve asker bilerek müdahale etmiyor.

Belli ki, "bir yerlere mesajlar veriliyor".

Herkes görsün isteniyor.

Örgüt de memnun.

O da, "Burası bizden sorulur" mesajı vermeye çalışıyor.Ben de şunu diyorum:

"Burası Türkiye Cumhuriyeti ise, yani bir devletse, son iki günümü geçirdiğim Fransa ne oluyor?"

Paris meydanı gece kime kalıyor, Diyarbakır meydanı kime?

Kimler kimleri kutluyor?

Bir de örgüte.

Orası sizden soruluyorsa, siz de bu talancılardan hesabını sorun.

Ben kendi payıma soruyorum...

Ama bu ülkede gerçekten birlik ve barış isteyen herkes de bu soruyu kendikendine sormalı.

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 09:42

İLGİLİ HABERLER