Gündem
  • 26.4.2006 16:06

MUMCU'DAN SADDAM BENZETMESİ

Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, TBMM Başkanı Bülent Arınç ve Başbakan Recep tayyip Erdoğan'ın ard arda yaptığı açıklamaları değerlendirirken, "Meclis Başkanı diyor ki 'Tayyip Erdoğan sen aday olmazsan ben cumhurbaşkanlığına adayım' dedi. Öteki de dedi ki 'dur bakalım daha düşünürüz'. Bu açıklamalardan çıkan sonuç budur. Peki bunun için ülkeyi, toplumu niye geriyorsunuz?" diye konuştu.
      Erkan Mumcu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, geçtiğimiz hafta bir sevinç, bir gönenç yaşanacak derken, çıkan tartışmalarla gene herkesin içini bir karamsarlık, bir hüzün doldurduğunu söyledi. Arınç'ın bu açıklamayı törensel bir toplantı yerine, bir gün önce veya bir gün sonra yapsaydı daha şık olabileceğini dile getiren Mumcu, ancak bunu da affedilmez bir hata, büyük bir yanlış olarak görmenin doğru olmayacağını söyledi. Arınç'ın açıklamasının zamanlamasıyla ilgili "Peki niye şimdi, başkanlığının dördüncü yılında?" sorusunun sorulması gerektiğini belirten Mumcu, bu sorusunun yanıtını da şöyle verdi:
     
      SEÇİME KAÇIYORLAR
      "Hükümet seçime kaçmaya çalışıyor, hükümet ve iktidar partisi gittikçe su yüzüne çıkan başarasızlıklarını örtmek için devlet ve siyaset arasında bir gerginlik yaratıyor, bu gerginlikle toplum arasında bir kamplaşma yaratmayı hedefliyor. Bu kamplaşmayı sağladığı zaman hodri meydan diyerek seçime kaçacak. İktidarın bütün nimetlerinden yararlandılar, ülkenin dört yılını heba ettiler ve bu kaybedilmiş dört yılın faturasını ödemekten kaçıyorlar."
     
      MECLİS KÜRSÜSÜ AĞLAMA DUVARI DEĞİLDİR
      Arınç'ın ardından dün de Başbakan Erdoğan'ın bazı açıklamalarının olduğunu anımsatan Mumcu, "Meclis kürsüsü ağlama duvarı değildir. Orada konuşanların ağlayıp yakınmaya, şikayet etmeye hakları yok. Meclis kapısı hacet kapısıdır. Burası şikayet edilecek, ağlanacak bir yer değil. Çözümün bulunup hayata geçirileceği yerdir. Dört yıl susmuş dördüncü yılın sonunda şikayet ediyor. Kimden şikayet ediyor, bunu anlamadık" diye konuştu. Dört yıldır "getirin şu anayasa değişikliklerini yapalım" dediklerini ancak buna karşılık alamadıklarını anlatırken, "Peki bu gün ne oluyor da Türkiye bir rejim, laiklik tartışmasının içine sürükleniyor. Çünkü yeniden toplumu bir dindar-laik kamplaşmasının içine sürüklemek istiyorlar" dedi.
      Mumcu, Arınç ve Erdoğan'ın açıklamaları ile "gölge boksu" yaptığını da kaydederken, "Siz açık konuşamıyorsanız bu millet ne yapsın? Nedir derdiniz, kimi, neyi kastediyorsunuz. Adresi belli edin faturanın kime gideceğini, faturanın kimin ödeyeceğini bilelim. Açık yürekli davranacak cesaretiniz, samimiyetiniz yoksa neden oradasınız? Biz demedik mi daha önce, 'Türkiye'nin temel sorunu sistem sorunudur' diye. Bunda çekinecek bir şey yok" diye konuştu. Başbakan Erdoğan'ın dünkü grup konuşmasını da anımsatan Mumcu, sözlerini şöyle sürdürdü:
      -"Siz kime babalanıyorsunuz, bunu bir anlasak. Övündüğünüz Kasımpaşalı tavrınız niye sizi konuşmanız gereken yerlerde sizi konuşturmuyor da, niye halim selim olmanız gereken yerde konuşturuyor. Başbakan, bu ülkede egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olmadığını düşünüyor, bunun da 10, 20, 30 yıl sonra mümkün olacağını söylüyor. Bu aslında sürekli baskı altında bırakılmış sağ siyasetin bir örneği. Bunu en bayağı biçiminde kullanan ve suistimal eden hükümet ve temsil ettiği siyasettir. Genel olarak sağ siyaseti bu kapsamın dışında bıraktım, ama bunu en bayağı biçimde sömüren bunlar. 'Ey millet bize verdiğiniz güç yetmedi' diyor. Allah allah. Bize bir de cumhurbaşkanığı verin ondan sonra kurumları hizaya sokalım, ondan sonra 10, 20, 30 yıl vadede yaparız... Bu millet size daha fazla ne verebilir. Anayasayı değiştirecek mutlak çoğunluğu vermiş daha ne verecek. Başka bir şeyi kastediyorsanız, ona ne biz müsaade ederiz, ne bu millet müsaade eder. Hiç heveslenmeyin."
     
      HİÇ HEVESLENMEYİN
      "Siz kime babalanıyorsunuz, bunu bir anlasak. Övündüğünüz Kasımpaşalı tavrınız niye sizi konuşmanız gereken yerlerde sizi konuşturmuyor da, niye halim selim olmanız gereken yerde konuşturuyor. Başbakan, bu ülkede egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olmadığını düşünüyor, bunun da 10, 20, 30 yıl sonra mümkün olacağını söylüyor. Bu aslında sürekli baskı altında bırakılmış sağ siyasetin bir örneği. Bunu en bayağı biçiminde kullanan ve suistimal eden hükümet ve temsil ettiği siyasettir. Genel olarak sağ siyaseti bu kapsamın dışında bıraktım, ama bunu en bayağı biçimde sömüren bunlar. 'Ey millet bize verdiğiniz güç yetmedi' diyor. Allah allah. Bize bir de cumhurbaşkanığı verin ondan sonra kurumları hizaya sokalım, ondan sonra 10, 20, 30 yıl vadede yaparız... Bu millet size daha fazla ne verebilir. Anayasayı değiştirecek mutlak çoğunluğu vermiş daha ne verecek. Başka bir şeyi kastediyorsanız, ona ne biz müsaade ederiz, ne bu millet müsaade eder. Hiç heveslenmeyin."
     
      MUHAFAZAKAR DEĞİL BAĞNAZ
      Konuşmasında AKP'ye yönelik eleştirilerini sürdüren Erkan Mumcu, "Bunların muhafazakar demokratlığı, demokrasiden çok muhafakazarlık. Muhafazakarlığı da muhafazakarlıktan çok bağnazlık" dedi.
     
      SADDAM BENZETMESİ
      Mumcu, cumhurbaşkanının yetkilerinin fazla, sorumluluklarının ise olmadığını belirtirken, cumhurbaşkanını hnalkın seçmesini önerdi. Mumcu şöyle konuştu:
      "Olmaz böyle bir şey. Bununla kuvvetler ayrılığı prensibini işletmek mümkün değil, çaresi ne? Çaresi cumhurbaşkanını halka seçtirmek. Hadi gelin bunu yapalım, yok. İlla oraya biz oturacağız. Bunlar demokrat falan değil, bunlar cumhuriyetçi, nasıl cumhuriyetçi? Baas türü cumhuriyetçi, yani 'erkin başında biz olalım istediğimiz gibi yönetelim' diyorlar. Bunu toplumun bir tehlike olarak görmesi doğal." Arınç ve Erdoğan'ın çıkıp açık açık konuşmadığını yineleyen Mumcu, "Meclis Başkanı diyor ki 'Tayyip Erdoğan sen aday olmazsan ben cumhurbaşkanlığına adayım' dedi. Öteki de dedi ki 'dur bakalım daha düşünürüz'. Bu açıklamalardan çıkan sonuç budur. Peki bunun için ülkeyi, toplumu niye geriyorsunuz. Bu konuşmalardan çıkan bir başka sonuç da, Hükümet başarasızlıklarının ortaya çıktığı bir dönemde, hipnozun bozulmaya başladığını anladıkça seçime kaçmakta acele edecektir. Bunu göreceksiniz. Bu tartışmalar kaçışı perdelemek, gizlemek içindir" diye konuştu.
      Mumcu konuşmasının sonunda "Cumhurbaşkanını halk seçsin" önerisini yinelerken, bunun hem bürokratik devlet sorununu çözeceğini, hem de "gelin bizi kullanın" diyen siyasetçilerin o makamlarda bulunmasının önünü keseceğini söyledi.

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 06:49

İLGİLİ HABERLER