Gündem
  • 22.9.2004 09:57

ERDOĞAN ŞİMDİ NE YAPACAK?

Şimdi ne olacak? Başbakan'ı Avrupa Birliği'ne tepkiye götüren yolun başında iki önemli unsur bulunuyor. Bunlardan bir tanesi TCK'nın açıkça Kopenhag Kriteri olarak belirlenmemiş olmasıdır. İkincisi ise, AB Komiseri Günter Verheugen'in zinanın cezalandırılması fikrine başlangıçta soğuk bakmamasıdır. Yani, hükümet bu konuda bir madde koyma kararı vermişti ve bu da yapılan görüşmede Verheugen'e iletilmişti. O da AB mevzuatının böyle bir cezayı yasaklamadığını söylemişti. Hatta Verheugen'den vereceği demeçlerde bu konuyu kritik etmeyeceğine dair bir kanaat da alınmıştı. Ancak, tıpkı CHP'nin başlangıçta bu konuya taraftar olup sonra vazgeçmesi gibi AB Komiseri de daha Türkiye sınırlarını terketmeden fikrini değiştirdi. Ardından, TCK Meclis'e geldi ve bilinen sonla rafa kaldırıldı. Sonrası malum.... Türkiye Avrupa Birliği ilişkilerinde 1988 Lüksemburg Zirvesi'nden bu yana en büyük strese girildi. AB, TCK'yı değil kriter kabul etmemek şöyle dursun, daha da ileri giderek tasarının 17 Aralık'a kadar mutlaka geçirilmesi gerektiğini ilan etti. Brüksel, bu tavrıyla Ankara'yı bağlamış oldu. Top şimdi Ankara'da ve bizzat Başbakan Erdoğan'ın kucağındadır. Erdoğan'ın Perşembe günü Brüksel'de neler söyleyeceği, nasıl bir yol izleyeceği bilinmiyor ama bazı şeyleri tahmin etmek güç değildir. Erdoğan, artık iyiden iyiye angaje olduğu zinaya ceza konusundan geri adım atmayacaktır. Bunun şeklinin ne olacağı veya nasıl bir zamanlama kollanacağı tartışılabilir ama görünen o ki Başbakan için bu konu olmazsa olmaz düzeyindedir. Avrupa Birliği merkezindeki muhataplarına da bu konuyu anlatacağı, Avrupa sözleşmelerinde bulunan aileyi koruma maddelerini referans olarak kullanacağı da tahmin edilebilir. Ancak, herşeye rağmen sonuçta tansiyonu düşürmeyi hedefleyen, ilişkileri rayına sokma amaçlı bir yaklaşım izleyecektir. Dün görüştüğüm Ak Parti yöneticileri ''bu sonra ne olacak?'' sorusunu ortak bir ifadeyle, ''Avrupa Birliği sürecini destabilize eden bir şey yapmayacağız'' şeklinde cevapladılar. Bu da rahatlıkla tahmin edilebilecek bir yaklaşım biçimidir. Ak Parti, AB sürecinin aksamasının kendilerinden bilineceği bir engeli kesinlikle ortada bırakmayacaktır. Brüksel'de önce içinde zina maddesinin bulunduğu bir TCK'nın pazarlığı yapılacaktır. Eğer AB'den 6 Ekim'e kadar bu yasanın mutlaka çıkması gerektiği kanaati alınırsa da Meclis'in hemen bu hafta sonu toplanması dahil bütün hızlandırıcı seçeneklerin devreye konulmayı ihtimal dahilindedir. Zaten, eğer 6 Ekim'den önce konunun halledilmesi kararı verilirse bunun için Meclis'in 30 Eylül akşamına kadar son noktayı koyması gerekmektedir. Çünkü, mevcut komisyonların görev süreleri bu tarihte bitmektedir. 1 Ekim'e kalan bir kanunun en erken 10-15 gün yeni çalışma süresine ihtiyacı vardır. Buna karşılık, yasanın çıkmamasının ilerleme raporu dahil sürece olumsuz etkisi olmayacağı havası alınırsa da tasarının kanunlaşması işi Ekim sonu veya Kasım ayına bırakılabilir. Özetle, AB'nin tutumu süreyi ve yöntemi belirleyecektir. Kilidi çözecek olan da Erdoğan'ın çok açık sözlerle kritik ettiği AB'nin tutumuna karşı izleyeceği siyaset olacaktır. Yaşanan bu strese rağmen, Başbakan'ın yaklaşık 2 yıl önce aynı yerde açtığı AB bayrağını indirmeden geri dönmesi çok yüksek bir ihtimaldir. Öte yandan bu görüşme olumlu sonuçlanırsa aynı zamanda, Brüksel'in müzakere kararı verilene kadar Türkiye'den başka bir istekte bulunamayacağının garantisi de olacaktır. Mesela, geçtiğimiz gün AB'den yükselen Ermenistan sınır kapısının açılması isteği veya Patrikhane'nin talepleri gibi Türkiye kamuoyunu rahatsız edebilecek yeri şartlar.... Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:57

İLGİLİ HABERLER