Yaşam
  • 2.11.2003 11:08

KADINLAR TUVALETTE NE YAPAR?

CAN DÜNDAR/ MİLLİYET KADINLAR TUVALETTE NE YAPAR? Biz erkekler için ne muammadır bu... Bir akşam yemeğinin tam orta yerinde iki kadın, belli belirsiz bir kaş göz işaretinin ardından, çantalarını kapıp sofradan kalktı mı, bunun sadece bir ihtiyaç molası olmayacağını adınız gibi bilirsiniz. Lavabo karşısında elden geçirilecek şey, yalnızca akmış bir göz makyajı da değildir. Geniş bir aynanın aksinde suretler pudralanırken, muhtemelen kimin amma da zayıflamış göründüğü, karşıdaki adamın dikkatle kimi süzmekte olduğu, onun yanındaki kızın ne kadar rüküş giyindiği filan enine boyuna değerlendirilecektir. Yüzlerinde nazik bir gülümsemeyle dönüp geldiklerinde, siz içeride ne tür bir muhasebeden geçirildiğinizi ve sonuçta nasıl bir yargıya mahkum edildiğinizi bilemeden, ama bunu alabildiğine merak ederek yemeğe devam edersiniz. * * * Kadınlar için tuvalet bir ''görüntüyü toparlama, kendine çeki düzen verme, tazelenme durağı'' olduğu kadar bir ''durum değerlendirme karargahı''dır. Tabii erkekler için de öyle... ama nüansları vardır yine de... Erkekler, o muhabbeti ayna karşısında değil, pisuar başında yapar. Kadınlara bahşedilmemiş bir ayrıcalıktır bu... Ayakta, birbirlerinin şarşurasının gürültüsü eşliğinde, pisuarın içindeki kokulu beyaz toplara nişan alarak, masadaki cümle cins - i latifi ve aralarındaki potansiyel hedefi değerlendirirler. Yalnızlar ise, aynı muhabbeti ''ellerindeki dostları''yla veya cep telefonuyla ulaştıkları kankalarıyla yapar. Böyle bir muhabbeti dinledim geçenlerde: Delikanlı, tuvaletin sürgülü kapısı ardında, cep telefonuyla arkadaşını arıyor: ''-Merhaba, n'aber?'' Yan tuvaletteki, soruyu üstüne alınıp cevaplıyor: ''-İyilik, senden?..'' Bizimki aldırmayıp devam ediyor: ''-Yanımda bir fıstık var, inanamazsın...'' Yandaki kaşınıyor: ''- Gördüm. Görmez miyim!..'' Bizimkinin sabrı taşıyor ve telefondakine şöyle diyor: ''- Yan tuvalette bir salak var, onu halledeyim, seni sonra ararım''. * * * Pazar pazar bu tuvalet muhabbeti nereden çıktı, derseniz açıklayayım: Kitap fuarında benim okulumdan mezun bir genç gazeteci, Elif Ergu, yeni kitabı ''Vedia''yı getirdi. (Selis, 2003) Kitap, Başbakanlık Müşaviri Zeynep Atalay'ın anılarından derlenmişti. Yolda okurken Atalay'ın Tansu Çiller'le bir anısı ilgimi çekti. Çiller'in, Başbakan Demirel'in gözdesi olduğu yıllar.. Birlikte yurtdışı gezisine gidecekler. Hareket etmeden önce VIP salonunda Devlet Bakanı Çiller, telaşla Atalay'ın yanına geliyor: ''- Mahvoldum Zeynepçiğim... Çorabım kaçtı. Bana çorap bulabilir misin?'' Oralarda çorap bulmak ne mümkün... Uçak kalkmak üzere... Çiller'in yedek çorabı uçağa yüklenmiş bavulda... Ve iner inmez resmi program başlıyor. İşte o anda Bakan'la Müşavir gidiyor; dayanışma ihtiyacında iki kadın geliyor. Zeynep Atalay, çareyi söylüyor: ''- Sayın Bakanım, tek bir şansımız var: Çoraplarımızı değiştirelim''. ''- Gerçekten bunu yapar mısın?'' ''- Elbette..!'' Ve iki kadın, tuvalete yürüyor. Çiller, Fransa'dan getirttiği Woolvort marka, füme rengi, kaçık streç çorabını çıkarıp Atalay'a veriyor. Atalay da aynı renk, süper ince çorabını Çiller'e... Seyahat dönüşü Atalay'a gönderilen hediye paketinden, 6 adet Woolvort marka çorap çıkıyor. * * * Dedim ya başta: İki kadın yerlerinden kalkıp tuvalete seğirttiğinde, bunun sadece bir ihtiyaç molası olmadığına bahse girebilirim. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:58

İLGİLİ HABERLER