Gündem
  • 21.4.2009 14:03

"KIBRIS'TA SOYDAŞLARIMIZ TESLİMİYETÇİ ZİHNİYETE SIRTINI DÖNMÜŞTÜR"

YUSUF ZİYA ERARSLAN
ANKARA  - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki (KKTC) Ulusal Birlik Partisi'nin tek başına iktidara getiren seçim sonuçlarıyla ilgili olarak, "Kıbrıs'taki soydaşlarımız uyanarak teslimiyetçi zihniyete sırtını dönmüştür. Bu gelişme memnuniyet vericidir" dedi. Bahçeli, bu sonucun Kıbrıs'ta Rumların peşine takılarak ve sahte cennetler vaat ederek iktidara gelen siyaset tüccarlığının sonu, devletlerinin sorununa daha gerçekçi bakmaya başlayan soydaşlarımızın başarısı
olarak değerlendirilmesi gerektiğini savundu.
Sokakta her dört vatandaştan ikisinin işsiz olduğunu söyleyen MHP lideri, Başbakan Erdoğan'ı hamasetle milleti avutmakla suçlayarak, "Türkiye ekonomisinin mevcut görünümüyle, kriz kelimesini ısrarla yan yana getirmekten imtina eden, her şey yolunda mesajlarıyla hem kendisini hem de milletimizi aldatan Başbakan Erdoğan, ekonomiyi işsizlik fırtınasının tam ortasına getirip kendi haline terk etmiştir" diye konuştu.
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Ermenistan ile AK Parti hükümeti arasında yakın ilişki ve işbirliğinin başladığı bir süreçte, Azerbaycan ile olan dostluğumuza gölge düşürecek gelişmelerin gerçekleştiğini ifade ederek, MHP'nin bu konudaki kapsamlı görüş ve tepkilerinin belli ve tereddüde mahal vermeyecek kadar net olduğunu kaydetti. Hafta süresince bu hassas konunun milletin de gündemini oluşturduğunu, hükümet politikalarının kamuoyu nezdinde sorgulanmaya, kardeş
Azerbaycan'ın duyarlılıklarının öne çıkmaya başladığını vurgulayan Bahçeli, şöyle devam etti:
"Şüphesiz ki bu konuda kamuoyu oluşmasında en önemli pay, partimizin tepkileri ile Azerbaycan ve Türkiye arasında parlamenterler seviyesinde karşılıklı ziyaretlerin yankıları olmuştur. Azerbaycan Milli Meclisi'nde düzenlenen 'Türkiye-Azerbaycan ilişkileri-Ortak Çıkarlar ve Problemler' konulu foruma iştirak etmek ve ziyaretlerle bir millet ve iki devlet arasındaki dostluğun geliştirilmesine katkıda bulunmak üzere yapılan davete partimiz adına İstanbul Milletvekili Sayın Atilla Kaya, Hatay Milletvekili
Sayın Turan Çirkin ve Genel Sekreter Yardımcısı Sayın Bülent Didinmez katılmışlardır.
Buna mukabil, ülkemizi ziyaret eden Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Meclisi'ni temsilen 6 kadın milletvekili ve beraberindeki muhterem heyet İzmir Milletvekilimiz Şenol Bal hanımefendinin ev sahipliği ve mihmandarlığında Cumhurbaşkanlığı ve hükümet üyeleri başta olmak üzere görüşmeler yapmış ve Ermeni meselesine ilişkin değerlendirmelerini milletimizle paylaşmışlardır. Bu kapsamda olmak üzere, kardeş Azerbaycan ile bu kritik süreçte sevgi ve dostluk duygularımızın iletilmesinde katkıları olan arkadaşlarımı
ayrı ayrı kutluyorum. Emeği geçenlere teşekkür ediyorum."
MHP lideri, KKTC'deki 19 Nisan Pazar günü yapılan seçimlerin, Kıbrıslı Türk kardeşlerimiz için demokrasi ve siyasi olgunluk sınavı olduğunu söyledi. İlk sonuçlara göre seçimin iktidar partisinin büyük oy kaybı ile neticelendiğini, muhalefetteki Ulusal Birlik Partisi'nin tek başına iktidar oluşturacak bir çoğunluğa ulaşarak seçimi kazandığını hatırlatan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu sonuç Kıbrıs'ta Rumların peşine takılarak ve sahte cennetler vaad ederek iktidara gelen siyaset tüccarlığının sonu, devletlerinin sorununa daha gerçekçi bakmaya başlayan soydaşlarımızın başarısı olarak değerlendirilmelidir. Geçmişte kurnazca hazırlanan kampanyalarla vicdanları karartılan Kıbrıslı kardeşlerimiz, 2004 yılından itibaren hükümetin peşinden koştuğu Annan Planı ile birlikte Kıbrıs'ta sorunlara çözüm geleceğini ve Avrupa Birliği'ne kısa zamanda üye olacaklarını düşünüyorlardı. Oysa, 'bir
adım önde olmak' adına atılan adımlar tam bir fiyasko ile sonuçlanmış, Rum yönetiminin Avrupa Birliği'ne dayanarak Türkleri Rum Yönetimi'nin tabiyetine sokma çabaları hız kazanmıştır. Bu süreçte kimliksiz bir Kıbrıs Türk'ü oluşturulmaya çalışılmış, Rumlar'ın tahakkümüne açık, azınlık statüsü altında yaşamayı kabullenen ve zaman içinde milli varlıkları eriyecek bir toplum haline getirilmek istenmiştir. Bizler büyük bir milli sorumluluk duygusuyla Kıbrıs Rum Yönetimi'nin çözüme asla yanaşmayacağını, eşit
bir ortaklığı kabul etmeyeceğini, AB üyeliğini bir dayatma unsuru olarak kullanacağını, sürecin Türklerin lehine sonuçlanmayacağını defalarca duyurmuştuk. 'Çözümsüzlük çözüm değildir' diyerek her tavizi vermeye hazır olan AK Parti yönetimine çözüme ulaşmak için Kıbrıs'taki Türk varlığının ve egemenlik haklarının görmezden gelinemeyeceğini, meselenin tarihi arka planını unutarak ve Türkiye'nin güvenliğini yok farz ederek bir yere varılamayacağını yüksek sesle vurgulamıştık. Ülke gerçeklerini ve milli
menfaatlerini kavrama duyarlılığından yoksun bazı çevrelerin, Rum ve Yunan fırsatçılığına katkı sağlamaktan başka bir sonuca ulaşamayacaklarını, Avrupa Birliği'nin bu konuyu bir tehdit ve baskı unsuru olarak kullanacağını da açıklamıştık. Umut satarak Kıbrıs'ta iktidara gelen Cumhuriyetçi Türk Partisi ile Türkiye'de tek başına iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin gafleti ile Avrupa Birliği üyesi olan Rumların, bu güvenceye kavuştuktan sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile eşitliğe dayalı, iki
bölgeli, iki milletli ve iki devletli yeni bir ortaklığa yanaşmasını beklemek zaten mümkün değildi.
Avrupa Birliği, Kıbrıs Türklerine verdiği sözlerin hiçbirini yerine getirmemiştir. Ticaretin geliştirilmesi, ekonomik yardım ve uygulanan kısıtlamaların kaldırılması konusundaki sözlerin hepsi kağıt üzerinde kalmış, bu yönde hiçbir adım atılmamıştır. Kıbrıs Türklerine karşı siyasi, ekonomik, ulaştırma, turizm ve spor alanlarında reva görülen haksız ambargolar bugün aynen sürmektedir. Avrupa Birliği Kıbrıs Türklerini yok saymış, Kıbrıs Rum Yönetimi'ni Kıbrıs'ın tek temsilcisi olarak tanımıştır. Bu
tespitlerimizin doğruluğunu, beklentilerin hiçbirinin gerçekleşmeyeceğini artık Kıbrıs'taki soydaşlarımız da nihayet görmüş, daha fazla aldatılmak ve daha çok oyalanmak istemeyen seçmen, uyanarak teslimiyetçi zihniyete sırtını dönmüştür. Bu gelişme memnuniyet vericidir. Bu sonuçtan aynı zamanda Kıbrıs siyasetini tanzim etmeye çalışan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin de ders çıkarması, hem Kıbrıs Türklüğünü hem Türkiye'yi daha fazla sanal süreçlerin peşinde sürükleyemeyeceğini anlamış olması temennimizdir. Bu
seçimlerle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde yeni bir dönem başlamıştır. Önümüzdeki dönemde KKTC Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın farklı partilerden olmasının Avrupa Birliği'nin güdümüne sokulan Kıbrıs sorununun çözüm süreci üzerinde bazı etkiler ve sonuçlar doğurması muhtemel görülmektedir. Kıbrıs sorununun çözümünün temel parametreleri konusunda belirli noktalarda farklı görüşlerin mevcudiyeti, çözüm sürecinde yeni bir yol haritasını gerekli kılabilecektir. Bütün bu hususlar yeni hükümetin kuruluşu sonrası
yaşanacak gelişmelerle daha iyi görülecek ve anlaşılabilecektir. Kıbrıs, Türkiye için bir beka meselesidir. Türkiye'nin güvenliği ile Kıbrıs'ın güvenliği ayrılmaz bir bütündür. Kıbrıs Türklüğü, büyük Türk milletinin ayrılmaz bir parçasıdır. Kıbrıslı kardeşlerimizin milli varlığının ve kimliğinin korunması, huzur, refah ve güven içinde yaşayacakları şartların hazırlanması, Türkiye için vazgeçilmez bir siyasi ve ahlaki sorumluluk, milli bir vecibedir. Soydaşlarımızın birlik ve beraberliklerini artırarak
koruyacaklarına, kutuplaşmaları geride bırakarak mutlu bir gelecek için omuz omuza çalışacaklarına yürekten inanıyorum. Milliyetçi Hareket Partisi milli, hukuki ve tarihi sorumluluklarının idraki içinde hareket etme kararlılığından vazgeçmeyecek; haklı Kıbrıs davasını her zeminde savunmaya devam edecektir."
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Türkiye ekonomisinin mevcut görünümüyle, 'kriz' kelimesini ısrarla yan yana getirmekten imtina eden, 'her şey yolunda' mesajlarıyla hem kendisini hem de milleti aldatan Başbakan Erdoğan'ın, ekonomiyi işsizlik fırtınasının tam ortasına getirip kendi haline terk ettiğini iddia etti. Bahçeli, üretim takati kesilen, üretim faktörlerini aynı hedefe yönlendiremeyen ekonomik yapının baştan aşağı gözden geçirilip eksikliklerinin tashihi ve zayıf yanlarının ikmali gerekirken, Başbakan
Erdoğan'ın sonu ve ideali olmayan kısır çekişmelere kıstırdığı siyasi sistemin, asıl meselelerle ilgilenmesine sürekli engel olduğunu öne sürdü.
Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Başbakan Erdoğan'ın, her kesimden krize karşı önlem alınması gerektiği yönünde görüş ileri sürüldüğü bir dönemde; 'krizi son derece hazırlıklı ve ihtiyatlı şekilde karşıladık' sözlerinin şimdi ne kadar temelsiz, sakat ve gerçeklerden uzak olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. Dünya ekonomik krizle başa çıkmaya çalışırken, Başbakan Erdoğan'ın krizi yok farz etmesi krizi küçültmemiş, ağırlığından bir şey kaybettirmemiş, aksine fark edilemeyen etkileriyle ekonomik ve sosyal tahribat daha da büyümüştür.
Ülkemizde resmi rakamlarla 2009 Ocak döneminde işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 59 bin kişi artarak 3 milyon 650 bin kişiye ulaşmış, işsizlik oranı da yüzde 15,5 seviyesine çıkmıştır. İşsizlik oranı kentlerde yüzde 17,2, kırsal yerlerde ise yüzde 11,8 düzeyinde belirmiştir. Son bir yıl içinde tarım dışı işsiz sayısı 1 milyon 148 bin artarken tarım dışı işsizlik oranı yüzde 19'a ulaşmış bulunmaktadır. Geçen yılın aynı döneminde tarım dışı işsizliğin yüzde 13,7 olduğu dikkate
alındığında tarım dışı işsizlik oranının sadece bir yılda 5,3 puan yükselmiş olması tek başına işgücü göstergelerindeki dramatik bozulmayı ortaya çıkarmaktadır.
Meselenin en hazin ve tehlikeli tarafı ise genç nüfusta yüzde 28'e ulaşan işsizliğin aldığı ve ulaştığı boyuttur. Resmi olarak ilan edilen rakamlarda bile çığırından çıktığı görülen işsizliğin, gerçekte daha yüksek ve kaygı verici bir noktada olduğunu söylemek lazımdır. TÜİK'in hesaplamalarında işsiz sayısına dahil edilmeyen, ancak iş aramayıp çalışmaya hazır olan 2 milyon 394 bin kişiyle, iş bulma ümidini kaybetmiş 873 bin vatandaşımızın işsiz sayısına ilave edilmesiyle birlikte toplam işsiz sayısı 6
milyon 917 bin kişiye ulaşacaktır. Bu halde ortaya çıkacak işsizlik oranının ise yüzde 30'a yaklaştığını ifade etmek mümkündür. Bu çarpıcı ve korkutucu oran dahilinde sokakta her dört vatandaşımızdan ikisinin herhangi bir işi olmadığını söylemek abartılı olmayacaktır. Kendi yandaşlarını abat etmede kural ve sınır tanımayan, aile yakınlarının şatafatlı hayatlarına son hızla devam etmesinde bir beis görmeyen AK Parti saltanatının, işsiz kalan vatandaşlarımızı umursamamasının ve çaresizliklerini gidermek için
hamle yapmamasının elbette bir siyasi bir faturası olacaktır. O zaman geldiğinde Başbakan Erdoğan'ı ne dış yardakçıları ne de iç menfaat destekçileri asla kurtaramayacak, yapılanların acı bilançosu bir bir bugünkü kadroların önüne konulacaktır. Milletimizi sözle ve hamasetle avutmaya çalışan Başbakan Erdoğan, bir zoru başarmış ve 6,5 yıllık iktidarında hiçbir şey yapmamıştır. Çiftçimizin ürünü para etmemiş, sattığı borcuna dahi yetmemiştir. Esnafımızın rafları boş kalmış, ekmek parasını dahi kazanamayacak
bir duruma gelmiştir. Memurumuz maaşıyla en temel ihtiyacını bile karşılayamaz olmuştur.
Emeklimiz ise içler acısı bir hayat standardına adeta mahkum edilmiştir."

Güncellenme Tarihi : 14.5.2016 22:53

İLGİLİ HABERLER