Ekonomi
  • 23.5.2003 12:27

DOLARIN FRENİ NİYE TUTMUYOR?

KAYNAK : RENİ Merkez Bankası, önceki gün tarihinin belki de en büyük döviz alım müdahalesini yaptı. Nedeni mi? İşte öyküsü: Döviz girdisi olan ihracatçı ve turizmci gibi kesimler ile döviz tasarrufçuları, seçimlerden önce dövizlerini tutmayı tercih ederek Türk Lirası'na çevirmekten kaçındılar. Seçimlerden hemen sonra kurlarda gerileme olmasına karşın, Irak'ta olası bir savaş olgusu uluslararası kamuoyunda tartışılmaya başlandı. Olası bir savaşın ne getireceği bilinmediğinden, döviz birikimleri korundu. Savaşın ikinci haftasına girerken, hem savaşın sonu yaklaşıyordu, hem döviz kurları tarihsel olarak en yüksek seviyedeydi, hem de 2003 bütçesi yasalaşmış ve IMF ile niyet mektubu kesinleşmişti. Faiz oranlarının da en yüksek olduğu bir noktada, döviz birikimi olan kesimler bankacılık sistemindeki dövizlerini bozdurmaya ve Türk Lirası varlıklara geçmeye başladılar. Bankaların döviz pozisyonları, 'pozisyon fazlasına' dönüşmeye başlamıştı. Savaşın henüz bitmemiş olması nedeniyle, döviz likiditesini korumak isteyen bankalar, fazla pozisyonlarını eritmek için döviz likiditelerini azaltma tercihinde bulunamadılar. 28 Şubat tarihinde 44 milyar dolar olan döviz tevdiat hesapları, 4 Nisan tarihinde 41.3 milyar dolara geriledi. Yani 2.7 milyar dolar azaldı. Bu dönemde bankalardaki gerçek kişilerin tuttuğu Hazine kâğıdı 3.3 katrilyon lira arttı. Nisan başından bu yana, savaşın sona ermesi ile bankacılık sistemi dışındaki dövizlerin bankacılık sistemine girmesi nedeniyle, döviz hesapları artmaya başladı, bankalar da elde ettikleri bu likidite ile fazla pozisyonlarını eritmeyi tercih ettiler. 9 Mayıs itibarıyla, gerçek kişilerin tuttuğu kâğıt miktarındaki artış da 6 katrilyonu geçti. Döviz kurları üzerindeki baskı, sıcak paradan değil, yurtiçinde yerleşik kişilerin portföy değişimi yapmasından kaynaklandı. Geçtiğimiz yıl döviz ihalelerini açarken çok belirgin olmasa da gerekçeleri olan Merkez Bankası'nın, bu yıl döviz ihalesi açmasını gerektirecek, oldukça güçlü bu nedenler vardı. 2002 yılında nisan, mayıs ve haziran aylarında açılan ihalelere, toplam 1.9 milyar dolarlık teklif geldi. Merkez Bankası'nın satın aldığı döviz toplamı da 795 milyon dolar oldu. Oysa, bu yıl mayıs başında başlanan ihalelerde sadece 14 işgününde gelen teklif 842 milyon dolar olurken, alım miktarı da 220 milyon dolar oldu. Merkez Bankası 12 Mayıs tarihinde, döviz kurlarındaki hızlı düşüş nedeniyle oluşan dalgalanmaya alım yaparak müdahale etti. Bu müdahalede yaklaşık 60 milyon dolar satın aldı. Önceki gün, bir gün içinde 40-50 bin liraya yakın düşüş olunca, bu defa çok güçlü bir alım yönünde müdahale gerçekleşti. Merkez Bankası üç kez piyasaya girerek, aynı gün ve ertesi gün valörlü olarak, tahminlerimize göre yaklaşık 500 milyon dolarlık bir döviz alımı gerçekleştirdi. Böylelikle, Merkez Bankası dalgalı kur rejiminin en yüklü alım müdahalesini yaparken, bu ay toplam 800 milyon dolara yakın arz fazlasını çekmiş oldu. Bu tutar, geçen yılın üç ayında döviz alım ihalelerinde alınan toplam dövize eşit. Dalgalı kur rejimini anlamak ve ayak uydurmakta sadece siyasetçiler değil, 'sıcak para' edebiyatını sevenler de zorlanıyorlar. Sıcak para, öngörülebilir kur rejimlerini sever. Dalgalanmanın yüksek olduğu ve merkez bankalarının kur taahhüdü olmayan serbest kur rejimleri, sıcak para için arzu edilir ortamlar değildir. Dalgalanmanın yüksek olduğu mali piyasalarda kur riski yüksek, kur riskinden kaçınmak için kullanılan enstrümanların maliyeti de pahalıdır. Ocak ayı ortasından mart ayı ortasına kadar olan dönemde, Türk Lirası'nın dolar karşısındaki 30 günlük ortalama dalgalanması yüzde 1'in altındaydı. Mart sonundan bugüne kadar olan dönemde, 30 günlük ortalama dalgalanma yüzde 2-3 arasında seyretti. Merkez Bankası da, önceki gün, sıcak paranın değil, portföy değişimi yapan yerleşiklerin yarattığı bu yüksek dalgalanmaya müdahale etti. (Uğur Gürses/ Radikal) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:02

İLGİLİ HABERLER