Medya
  • 25.7.2007 08:31

SÜRESİ DOLMUŞ YAZARLAR DA GİTMELİ

Oray Eğin/Akşam

Süresi dolmuş köşe yazarları

Ertuğrul Özkök bu son seçime damgasını vuran bir kavram kazandırdı: “Bizim mahalle.” Gerek seçimden önce, gerekse de sonuçlar alındıktan sonra özellikle Türk Basını’nın durumunu açıklayan en iyi kavramdı bu. Pek çok köşe yazarı kendi mahallelerinin, kabuklarının dışına çıkmadıkları için Türkiye’yi de aynı şekilde sanıyorlardı. Cihangir’de oturanlar Baskın Oran’ın Meclis’e katkılarını hesaplamaya başlamış, onun seçilememe ihtimali üzerinde bile durmamışlardı. Bazıları Nişantaşı kadınlarının tavırlarına bakarak CHP’nin tek başına iktidara yürüdüğü yanılsamasına kapılmışlardı. Oysa İzmir gibi bir sosyal demokrat kalede bile AKP’nin oyları inanılmaz yükseldi.

Dünkü Radikal ibretlik bir sayfa hazırlamıştı, içinde isimleri geçenlerin bakıp bakıp yüzlerinin kızarması gereken. Bu sayfada konu olan köşe yazarlarının hepsi seçimin bir başka “galibi” Tarhan Erdem’i küçümseyen, anketini inandırıcı bulmayan isimlerden oluşuyordu. Kimi, coşkuyu iyice abartmıştı. “Türk Basını sınıfta kaldı” diyor Radikal, pek çoklarının altına imzayı atacağı bir tahlille... (Bu arada Tarhan Erdem’in anketine en çok İsmet Berkan sevinmiş olmalı: Görev süresi uzadı.)

Kendisini sadece Türk insanını küçümseyen ve hakaret eden yazılarıyla hatırlayabildiğim Mine G. Kırıkkanat bakın nasıl coşmuş ve öfkesini bu sefer kime yönlendirmiş:

“...Farkında bile olmadım, ağzımdan tek sözcük çıkmış: Oha! ‘Çüş’ de diyebilirdim. Ama beynim, sahtekârlığın bu kadar kalını, yalanın böyle hamı, soytarılığın bunca kabası, densiz ve yontulmamış kurnazlık karşısında, ancak insanoğlunun homurtularla konuştuğu bellek katmanında bulmuştu gerekli tepkiyi. Odun gibi, ağız dolusu, gırtlağımın tüm baslarını gerektiren bir ‘oha’.”

Vatan gazetesinin başyazarı Güngör Mengi de aynı öngörüsüzlüğü paylaşanlardan:

“Tarhan Erdem, AKP oylarının yüzde 48’e dayandığını, CHP’nin ise yüzde 20’nin altında kaldığını söylüyordu. Bu iddia ‘Ya sayı saymayı bilmiyor ya dayak yememiş’ sözünü hatırlattı. (...) Sokaktaki her iki kişiden biri AKP’li mi?”

Sorusunun cevabı sandıktan “Evet” diye çıkınca, Mengi’nin pişkinliğini de ilgi uyandırıcı. Zaten Türk Basını’nda baş köşeleri ele geçirmiş isimler yanlış çıkıp, bunu hiç gerçek olmamış gibi davranmakla ünlüdür. Mengi’nin durumu daha da ilginç: Kendisi, bizzat gazetesini temsil ediyor satırlarıyla, gazetesinin politikasını yönlendiriyor. Böyle yanlış bir kaptanlık olur mu?

Titizliği ve doğruculuğuyla tanınan Mengi’nin böylesi bir hata yapması nasıl görmezden gelinir?

Bakın 13 Temmuz günü Hürriyet’ten Mehmet Y. Yılmaz ne önermiş: “Başarısız lider koltuğu terk etsin” diyor ve şimdi okurları olarak, bütün bu köşe yazarlarından hepimizin talebi de aynı. Nasıl Ağar gittiyse, nasıl Baykal’ın gitmesi isteniyorsa bu isimlerin de teker teker köşelerini bırakmaları gerekiyor. Kullanım süreleri resmen dolmuştur. Kendi mahallelerinden çıkmıyorlar, Türkiye’yi tanımıyorlar, bilmiyorlar dolayısıyla da gazetecilik yapamıyorlar.

Türkiye’yi kim tanıyor biliyor musunuz? Bütün laikçi kesimin karşısında durduğu, beğenmediği Başbakan Recep Tayyip Erdoğan. Ve Türkiye’yi tanıdığı için sokaktaki her iki seçmenden biri AKP’li bugün. AKP, gerçek bir Türkiye partisine dönüşmüştür artık. Seçim zaferinin alındığı gece yapılan konuşmada da birleştirici, uyumlu ve barışçıl tarafını göstermiştir. Solcu adaylarından halkı bilenlere kadar kazanan Türkiye’nin partisi olmuştur.

Başbakan’ın gördüğünü köşe yazarları nasıl görmez?

İşte bu da mahalleden çıkmamakta gizli. Mahallelerinden çıksalar, Türkiye’deki seçmen davranışının da rasyonel olmaktan uzak olduğunu görürler. Hala 70’lerdeki gibi zannediyorlar seçmenin mantığını; sağcıların sağa, solcuların sola oy verdiğini düşünüyor miadını doldurmuş köşe yazarları.

Oysa seçmen bugün toplumsal gelişimi değil, bireysel kazancını düşünüyor. AKP iktidarında para kazandığı için ideolojiden bağımsız olarak AKP’ye oy verebiliyor. Ne hamasi söylemler prim yapıyor, ne milliyetçi patlamalar. Bugün Başbakan yaptığını yarın indirebilir, bir ay sonra seçim olsa sonuçlar bambaşka da olabilir. Gündelik belirliyor seçmeni...

Mahallede hapsolmak, köşenin güvenli duvarları arasında gizlenmek Türk Basını’nı körleştiriyor. Gazetelerin kullanım süreleri dolmuş isimlerden kurtulmaları gerekiyor hızla.

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 17:13

İLGİLİ HABERLER