ERDOĞAN’I ÇİLEDEN ÇIKARTAN 200 KİŞİLİK FETÖ LİSTESİ
- 16.4.2023
2010 yılı, FETÖ’nün Erdoğan ve AK Parti’ye savaş başlattığı yıldır.
Bu yönüyle Türk siyasetinin bir dönüm noktasıdır.
Bugün yaşanan 6’lı masa meselesi de işte o gün başlayan bu savaşın bir sonucudur.
Dönelim işin aslına…
2011 seçimlerinden önce 2010 yılının başlarıydı.
FETÖ’nün Baş yüceler takımından bazı isimler Erdoğan’ı ziyaret etti.
Ziyarete kalın bir klasörle gelmişlerdi.
Hoş beşten sonra ağızlarındaki baklayı çıkardılar..
- Muhterem hocamız seçimlerde milletvekili olmasını arzu ettikleri isimleri size iletmemizi istedi. Biz de onların hangi ilde kaçıncı sırada olacağına yönelik bir çalışma yaptık. Bunu size arz etmek için geldik dedi.
Erdoğan dosyanın kapağını açtığında büyük bir şoka uğradı.
Fetullah Gülen haini, 200’ye yakın örgüt mensubunun seçilebilir yerlerden listeye girmesini istemişti.
Her ilde kimin listede olacağı isim isim belirtilmişti.
O dönemde toplam 550 milletvekili vardı. İktidar olmak için de 276 milletvekili gerekiyordu.
Tayyip Bey listeyi görünce sinirden kıpkırmızı oldu ve şöyle dedi;
- Bari partinin anahtarını da isteseydiniz.
Sesini yükselterek, “Biz siyaset yapıyoruz. Siz eğitimle ilgileniyorsunuz. Siz kendi işinizi yapın biz de kendi işimizi yapalım. Biz Hakka ve halka mesulüz. Hocaya söyleyin size en fazla 5 yerde adaylık verebilirim. İsterseniz 5 isim bildirin. Yoksa biz kendi listemizi yaparız” dedi.
Tayyip Bey bu olayı, FETÖ darbesinden sonra bir TV’de kısaca anlattı.
FETÖ’cülerin getirdiği bu dosya hala Tayyip Bey’de duruyor mu? Bilmiyorum.
Duruyorsa o listedeki kişileri teker teker yakalamak lazım.
En azından bunu hatırlatmış olayım.
Fetullah Gülen’i Kâinat imamı olarak gören şürekâsı, böyle bir cevap beklemediği için mosmor oldu.
Başbakan’ın cevabını korka korka Fetullah’a ilettiler.
Bir itirafçının aktardığı gibi Pensilvanya’daki sarayda kıyamet koptu.
Kibir kumkuması olan Fetullah Gülen sinir krizi geçirdi.
“O kim ki benim isteğimi geri çeviriyor. Seçimleri kendi mi kazanıyor. Seçimleri benim duamla kazanıyor. Bizim duamızla oyların şekli değişiyor. Bundan sonra bir seçim kazansın da görelim” dedi.
“Duamı almadan kazanamaz” dedi ama yapılan ilk seçimde Tayyip Erdoğan, büyük bir zafer Kazandı.
% 49,8 oy alarak 61. Hükûmeti kurdu.
İşte bu olay AK Parti ile FETÖ ilişkisini bitiren olay oldu.
Fetullah haini o günden sonra Erdoğan’ın adını asla anmadı ve ona, “Uzun” diye hitap etti. Uzun aşağı uzun yukarı…
FETÖ’cülerin artık tek bir amacı vardı; Erdoğan’ı devirmek.
Erdoğan’la iplerin koptuğu 2010 yılında, pis bir siyaset mühendisliğine giriştiler.
O günlerde şöyle siyaset tarafında bir manzara vardı.
Bir tarafta AK Parti diğer yanda CHP, MHP, BBP ve diğer muhalefet partileri. Onların dışında da kendi başına hareket eden HDP.
CHP’nin başında sıkı bir Kemalist ve Ulusalcı olan Baykal vardı.
FETÖ planının işlemesi için öncelikle Baykal’ın bertaraf edilip, CHP’nin başına söz dinleyecek güvenilir birisinin oturtulması gerekiyordu.
Fetullahçılar her yeri ele geçirmişti.
En önemli ve kritik yer Emniyet İstihbarat dairesiydi.
Buranın çaycısı bile FETÖ’cüydü.
Emniyet İstihbarat Dairesi, ülke çapında istediği herkesi dinleyebilir ve izleyebilirdi.
Bütün pis işlerini de buradan yürüttüler.
Fetullah’ın emri ile izledikleri herkesi, yatak odasına kurdukları kamera düzenekleriyle röntgenlemeye başladılar.
Terörist kovalamakla görevli polisler, Fetullah için milletin uçkurunu kovalamaya başladı.
Elde edilen görüntüler internet üzerinden Pensilvanya ’ya bizzat Fetullah’a yollanıyordu.
AK Parti’nin bakanları, milletvekilleri ve önemli isimleri takipteydi.
AK Partili bazı üst düzey isimlerin evlerine ve ofislerine kameralar yerleştirdiler…
FETÖ’nün alçaklıkta bir sınırı da yoktu.
AK parti her sene FETÖ’ye ait Kızılcahamam’daki Termal tesiste kamp yapıyordu.
Darbeden sonra anlaşıldı ki burada kalan AK Parti milletvekillerinin odalarına ve banyolarına kameralar yerleştirilmiş.
Bu örgüt işte böyle rezil ve iğrenç bir örgüttür.
İşte o günlerde ilginç bir olay yaşandı.
AK Parti’nin önemli isimlerinden birisinin sevgilisi vardı.
Ankara’nın Çukurambar semtinde sevgilisine bir ev tutmuştu. Bazı geceleri o evde geçiriyordu. İşte o ev de FETÖ’cü polislerin gözetimi altındaydı.
AK Partili isim sevgilisinin evini gitme hazırlığındaydı.
Fetullah’ın bir adamı kapısına geldi…
Fetullah Gülen haini bu olayı şöyle anlattı;
- "Bana akşamüstü bir telefon geldi. Türkiye'de gece yarısıydı sanıyorum. Dediler ki filan nefsine uyarak bir yerde bir alüfte (Hayat Kadını) ile buluşmaya gidiyor.
Türkiye'de onu tanıyan bir arkadaşa telefon ettim. Kalk dedim, gece yarısı deme evine koş git. O mevzudaki telefon sabit. Benim kendisine o ricada bulunduğum o zat da hala hayatta.
Sizin de anladığınız gibi takipteki FETÖ’cü polisler başlarındaki sorumlu imamı bilgilendirmişler. O da bölge imamını o da Türkiye İmamını.
Türkiye imamı Fetullah’ı arayıp durumdan haberdar etmiş.
FETÖ’de çark böyle dönüyor.
Bütün pis işler röntgenlemeler dâhil Fetullah’ın izni ile yapılıyor.
İzlenip dinlendiğinden habersiz o AK Partili isim adeta şok geçirdi.
Bu olayın Fetullah’ın çok büyük bir kerameti olduğuna inandı. Bağlılık ve sadakati arttı.
AK Parti’nin bu üst düzey ismi böylece FETÖ’ye uçkurundan yakalanmış oldu.
O isim günümüzde bile FETÖ’ye toz kondurmuyor ve kaset yüzünden FETÖ’cülere destek veriyor.
Esas meselemize dönelim…
FETÖ’nün büyük hedefi CHP idi.
FETÖ’cülerin CHP ve TSK’ya karşı özel ve büyük bir kini vardı.
Bunların dışında yeni düşmanları “Uzun” yani Erdoğan’ı yıkabilecek tek partiydi CHP..
Bu yüzden de CHP’yi ele geçirmeye karar verdiler.
CHP’yi ele geçirir geçirmez Kemalist ve laikleri temizleyecekler, onların yerine getirdikleri kendi adamlarıyla AK Parti’nin karşısına dikileceklerdi.
Dikileceklerdi dikilmesinde de bu hiç de kolay değildi.
Karşılarında kaya gibi Baykal vardı.
Baykal’ın kendileriyle asla uzlaşmayacağını da biliyorlardı.
Zaman ve Samanyolu grubunun önde gelen isimleri, CHP ile ilişkilerini sıkılaştırdı.
CHP’lilerle sık sık röportajlar yapıp, ekrana çıkardılar.
Bütün bunlar CHP’ye yakınlaşmak içindi.
Baykal’ı devirmekle iş bitmeyecek, yerine söz dinleyecekler birinin oturtmaları gerekiyordu.
Kemal Kılıçdaroğlu 1999 yılında CHP Bilim Yönetim Kültür Platformu’na "yolsuzluk raporu" hazırladı. Bu rapor Kemal Kılıçdaroğlu’na CHP'nin kapılarını açtı.
Baykal; Kılıçdaroğlu ’nu CHP kontenjanından Türkiye İş Bankası’nın yönetim kuruluna aldı.
Kılıçdaroğlu; 2002 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul milletvekili olarak Meclise girdi.
2004 yerel seçimleri sonrasında partide Baykal yönetimine karşı partide olağanüstü kurultay çağrıları dile getirilmeye başlandı.
30 CHP milletvekili “iktidara yürüyüş hareketi“ başlıklı bir bildiri yayımladı.
Bildiriyi imzalayanlar arasında Kılıçdaroğlu da vardı.
Bildiriyi imzalayanların çoğu Baykal tarafından tasfiye edilirken, ne hikmettir bilinmez Kılıçdaroğlu’na dokunulmadı.
Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal’ın isteği üzerine grup başkan vekilliğine seçildi.
Kılıçdaroğlu bütün konuşmalarında AK Parti’yi yolsuzlukla suçluyor, Erdoğan’ı hedef alıyordu.
İşte Kılıçdaroğlu’nun bu özellikleri, FETÖ için kendisini ideal aday durumuna getirdi.
Fetullah Gülen Baykal’ın yerine Kılıçdaroğlu ’nu oturtmak için kolları sıvadı..
Devamını öteki yazıya bırakalım…
METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ
YAKINDA: FETÖ’NÜN ELİNDEKİ KILIÇDAROĞLU KASETİNDE NELER VAR?